46. Gizli Saklı İşler

8.3K 387 37
                                    

O hastaydı. Hasta olduğu için böyleydi. En başından beri. Birlikte olmamızdan önce, kendini yaralamadan önce ve ben aralarına katılmadan dahi önce. O, hastaydı.

Anlamamıştım. Bilmiyordum. Düşünememiştim. En azından, en azından bu kadarını beklemiyordum. Garip bir hayal kırıklığı yaşıyordum. Fırat gibi narin bir çocuk kendi öz babası tarafından istismar edilmişti ve bir şekilde kimse sesini çıkaramamıştı. Bu çok ağırdı. Çok fazla. Fıratın taşıyamayacağı kadar ağır. Aklıma bir an kendi ailem geldiğinde-

Hah! Bende kendi yaşadıklarımı acı zannederdim. Kendi dertlerimi dünyanın en büyük sorunu gibi görür, dünyada babasıyla sorunu olan tek çocukmuş gibi davranırdım. Ne büyük saçmalık ama! Kendi içimden tekrar ettim. Kendi aileni dünyanın en kötüsü gibi görmekten vazgeç Toprak. Dünyada senin yaşadıklarından çok daha kötüsünü yaşayanlar var!

''Gençler bu anlattıklarım aramızda kalacak tamam mı? Barış ve Ekin de dahil, kimseye anlatmak yok.'' Aklımdakileri silmeye çalışarak hızlı hızlı başımı salladım. Anlatacak kimsem olmaması dışında birilerine anlatılacak bir şey değildi zaten. Fazla özeldi.

''Toprakçığım.'' Diyen kırık sese döndüm. Ağlamaktan gözleri kızarmış kadın gözlerinde gizli bir ricayla bakıyordu bana. Merakla söyleyeceklerini bekledim. ''...Fıratın tedaviye kendi isteğiyle gideceğinden şüpheliyim. Eğer sende onunla gelirsen?" Devam etmesini beklemeden onayladım hızla.

''Sormanıza bile gerek yok. Geleceğim elbette.'' Yüzünde büyük bir rahatlama ifadesi geçtiğinde gülümseyerek masanın üzerindeki ellerimi tutmuştu.

''Çok teşekkür ederim canım.'' karşılık olarak bende gülümsedim. Elimden başka bir şey gelmemişti.

''Evet!" Abisi iç çekerek saatine baktığında annesine bir bakış atmıştı. ''Artık gitmem gerek. Sizde daha fazla okulunuzdan geri kalmayın. Geri kalan her şeyle biz ilgileneceğiz. Siz sadece size dediklerimizi yapın tamam mı? Kalkalım.'' Hepimiz aynı anda kalktık. Anne oğul bize gitmemizi işaret edip kasaya ilerlerken kapıya giden Oğuzu durdurdum.

''Bekle beni iki dakika. Lavaboya gidip geliyorum.'' Dedim.

''İyi çabuk ol.''

Montumu ona verip garsondan yerini öğrendiğim erkekler tuvaletine girdim. İçerisi temizdi ve sabah olduğundan kimse yoktu. Suyu açıp ellerimi yıkadım önce. Duyduğumdan beri düşünmemeye çalıştığım şeyler şimdi bir bir gözünün önüne gelirken hızla suyu yüzüne çarpmaya başladım.

Cam kırıkları, sarmaş dolaş insanlar, kavga eden tanıdık yüzler, yumruk yumruğa dövüşen ringdeki adamlar...

...

''Sen benim kocamsın! Gözümün içine baka baka başkalarıyla nasıl birlikte olabiliyorsun?''

...

''Seni istemediğimi ne zaman anlayacaksın? Nefret ediyorum senden. İkinizden de!''

Başımı iki yana sallayarak düşüncelerimi dağıtmaya çalıştım. Geçmiş geçmişte kalmıştı. Bu kadar güçsüz olma Toprak!

Kapı açılıp içeri iki adam girdiğinde kağıt havlu koparıp yüzümü çabucak kurulamaya çalıştım. Onlar kendi aralarında konuşurken büyük adımlarla çıktım oradan. Ne kadar zaman geçirmiştim bilmiyorum ama Oğuz'un beni beklemesini dilemekten başka çarem yoktu. Etrafıma baka baka çıkışa ilerlerken ensemden tutulmam ve  çekilmemle kendimi büyük bir kolonun arkasına yaslı, önümde kendini saklayan Oğuzla afalladım.

Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin