Elim gözümde esneye esneye merdivenlerden aşağı indiğimde yüzümü yıkamama rağmen gözlerimi açamıyordum. Üstümde Ekin'in bana büyük gelen kıyafetleri varken seslerin toplandığı yere, mutfağa geçtim. Daha önce görmediğim kırklarında iki kadın ve su içen Fırat bana döndüklerinde ''günaydın.'' Dedim ortaya doğru. Sesim her zamanki uyku sonrası boğukluğundaydı. Boğazımı temizlesem de okula gidene kadar böyle devam edeceğini biliyordum.
''Günaydın.'' Dediler hepsi karşılıklı olarak ama kadınlar ayrıca meraklı ve sorgulayarak bakıyordu. Onları es geçip Fırat'a döndüğümde tuhaf bir ifadeyle baştan aşağı beni süzdüğünü gördüm. Bakışları her zaman farklıydı ama sanki şimdi ayrı bir garipti. Umursamamaya çalışarak saate baktım. Henüz yedi bile olmamıştı.
''Kahvaltı ne zaman hazır olur acaba?" Dedim elim karnımda. Cidden feci acıkırdım sabahları. Sanki karnımda bir canavar varmışta yemek bulamayınca iç organlarıma saldıracakmış gibi.
''On dakikaya hazır olur efendim.'' Dediğinde tezgâhta duran salamı ağzıma attım direkt. On dakika beklesem leşimi bulurlardı.
''Üstünden yeme.'' Diyen sesle Fırat'a döndüm. Tamam, bu beni ciddiye alıp ilk muhattap olması ve konuşması ile cümleye bakacak olursak pek iç açıcı olmayacak gibi. Yine de ondan cidden çekiniyordum bu yüzden hemen saldırı moduna geçmeyecektim.
''Ama çok açım.'' Dedim gözlerimi iri iri açıp kedi bakışları atarken. Boğuk, kalın sesimle ne kadar ikna edilebilir oluyorsa artık.
Gözlerinden belli bir yumuşama geçtiğinde hızla arkasını döndü. Kalan suyunu bana bakmadan içtiğinde o farketmeden zeytini ve bir salamı daha gömdüm. ''Neyse ben üstümü değiştirmeye gideyim bari.'' Dedim elimi kenardaki deterjana bulayıp kısaca yıkarken.
Tepki vermediğinde hızla mutfaktan çıktım ve elimi üstümdeki rahat eşofman altına sile sile üst kata çıktım. Kendi koridoruma girecekken vazgeçip Ekin'in odasına girdim. Sırtı bana dönük yan bir şekilde yatıyordu. Sırıttım. Sessizce arkadan yaklaşıp ses çıkarmadan yorganın içine girdiğimde kafamı direkt boynuna gömüp elimi poposuna attım. Boynuna derin derin öpücükler kondururken altı baksırlı uyuyan çocuğun- eşofmanını dün bana verdiği için bilerek böyle yatmıştı- poposunu sıktım. Ağzından bir mırıltı çıktığında gülerek elimi penyeden çekip çıplak tenini hissetme arzusuyla baksırından içeri soktum. İrkildi ama uzaklaşmadı. Öpücüklerim ensesini bulurken orta parmağım kalça arasına dayanmıştı. İnledi, uyanmıştı.
''Günaydın.'' Dedim parmağımı içine sokarken.
''Imm böyle uyandıracaksan, ah! işimiz var.'' Dedi hoşnut bir sesle kendini bana iterken.
''Sabah ereksiyonu işte. Ne yaparsın.'' Dedim ikinci parmağımı eklerken.
''Hani bu evde yapmayacaktık?" Yüzünü yastığa bastırmış boğuk sesle konuşan çocuğa kıkırdayarak cevap verdim.
''Yapmıyoruz ki zaten.'' Parmağımı içinde son kez döndürüp çıktığımda boyun damarları çıkmış bir şekilde bakıyordu yüzüme.
''O ses tonuyla konuşup parmaklarınla beni kaldırdın ve şimdi de hiçbir şey olmamış gibi gidecek misin?" Öfkeyle yerinde doğrulduğunda bir kapıya bir de ona baktım.
''Bak cidden geç boşaldığımı biliyorsun. Seni sikemem o yüzden. Ama, boşalmana yardımcı olabilirim istersen.'' Dedim alt takımını işaret ederken.
Yutkundu. Başını hızla salladığında önünde diz çöktüm ve çamaşırını kendim çıkardım. ''Sanırım kahvaltıda meni var bugün.'' Dedim kısık bir mırıltıyla. Güldü. Ereksiyon halindeki aletine yaklaştım ve başını yaladım önce. İnledi. ''Sessiz ol.'' Dedim elimle boydan boya okşarken. ''Ta-tamam.'' Dedi zorla.
Elimin altında şimdiden zevk suyu akan aleti baştan aşağı ıslattım ve beklemeden ağzıma aldım. Bu işte iyiydim. Bir elimle ağzıma alamadığım kısımları sürerken diğer elim deliğinin çevresindeydi. İnlemesini yastıkla bastıran çocuk ise boynundaki damarları kabarmış şekilde gözler önünde yatıyordu karşımda. Onu öyle görünce geri kalan kısmı da ağzıma aldım ve boğazıma değip kusma isteği gelse de çıkarmadım. Bekletip kısa sürede geri çekildiğimde artık hızlıydım. Bir yanda aletini hızla emerken bir yandan da parmaklarımla hızlı hızlı beceriyordum onu. Ve dakikalar sonra aleti ağzımda seğirdiğinde kendini geri çekmeye çalıştı ama ona engel oldum. Ağzıma boşaldığında sonuna kadar bekledim ve öyle çektim kendimi geriye. Şimdi bana gözyaşları eşliğinde yüzü zevkten bulanmış ve kendini tutmaktan kıpkırmızı olmuş çocukla göz göze geldiğimde ağzımda kalan sıvıları dilimle temizlemekle meşguldüm. Titreyerek kendini geriye attığında bende yerden kalkıp bedenimi şöyle bir esnettim. Uzun zaman olmuştu sakso çekmeyeli.
''Neden ağzına boşalmama izin verdin?" Omuz silktim.
''Tadını merak ettim sadece.'' Yutkundu. Kendine gelmeye çalışıyordu ama pek becerdiği söylenemezdi.
''En iyi sakson olmalı ha? İnkâr etmedi.
''Daha önce kimse ağzına boşalmama izin vermemişti.''
''Güzel, ilk olmak her zaman hoşuma gider. Neyse ben odama gidiyorum. Sende bir duş al.'' Başıyla onayladı. Ben odadan çıkarken o da aksayarakta olsa yataktan çıkıyordu.
Sırıtarak kapısını kapatıp önüme dönmüştüm ki gördüğüm yüzle yerimde sıçradım. Oğuzhan büyük dikkatle beni izliyordu.
''Günaydın.'' Dedim normal davranmaya çalışarak.
''Hayırdır, ne işin var Ekin'in odasında?'' Dedi söylediğimi tamamen görmezden gelerek.
''Ha, o mu?" Dedim bir kapıya bir ona bakarken. ''Eşofmanını giymiştim ya. Yıkayayım mı diye sordum o da senin olsun dedi.'' Dedim götümden uydurarak.
''İyi.'' Dedi kapıya yaklaşarak. İçeri girmek istiyordu. Az önce sakso çektiğim ve suratından 'ben az önce seks yaptım.' Tipli çocuğun odasına bir homofobik girmek istiyordu!
''Dur! Duşa girdi şimdi.''
''Sonra uğrarım o zaman.'' Dese de son derece şüpheyle bakıyordu. Ama neyse ki telefonu son anda çalmıştı da ''Günaydın aşkım!" Diye cevap vere vere uzaklaşmıştı buradan.
Bende odama girdiğimde dünkü okul kıyafetlerimi üstüme geçirip aşağı indim. Şimdi herkes masadaydı. Ekin dışında. Barış iki dakika da bir esnerken büyük bir enerjiyle Ekin içeri dalmış ve kendini yanımdaki sandalyeye atmıştı ''Günaydın beyler!" Diyerek.
''Bu ne ya! ben dışında hepiniz ayıksınız.'' Diye homurdanan Barış ile ona döndüm.
''Geceye kadar oyun oynadık. Normaldir.'' Dedim.
''Sen niye böylesin o zaman.''
Bir şey demedim. Göz kırpmakla yetindim sadece. Fakat Oğuz'un başka bir konuya geçmesi ve söyledikleri kafamda soru işareti bırakmıştı.
''Selin ve Merve dönmüşler!"
''Vaay kardeşim sonunda ya.''
''Bir an seni terk ettiğini sandım lan.''
''Ekin, kardom yine iyisin.''
Ekin? Ekin'in sevgilisi mi var? Göz göze geldiğim kahve gözler endişeyle benimkilere buluştuğunda yutkundu. Sanırım bilmediğim daha çok şey vardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)
Romance+18 Duygular değişken ama çok güçlüdürler. Hüzün çok kolay bir şekilde öfkeye evrilebilir. Ya da mutluluk yerini acıya bırakabilir. Peki nefret gerçekten aşka dönüşebilir mi? Hayır hayır! Bizim hissettiğimiz tutku. Aşk için fazla azgınız. Hetero ol...