Lisenin bu son senesine başlarken kendime demiştim ki 'Oğlum Toprak, bu seneyi hiçbir pişmanlığın olmadan yaşa. Yıllar sonra bile arkana dönüp baktığında keşke diyeceğin hiçbir şey bırakma arkanda.' Eh bu senelik hayat mottom buydu. Ve ne yalan söyleyeyim bilsem bu kadar heyecanlı günler yaşayacağımı, daha önce yapardım. Ama sizde bilirsiniz ki her şeyin bir zamanı var. Benim de bunları yaşamam için önce o kişiden bolca dayak yemem gerekiyormuş. Peki ben ne mi yaşıyorum?
''Aferin Toprak! Ekinden topu çal. Hadi hadi hadi!" Bağıran koç ile Ekin'e arkadan yaklaştım. Ne yaparsam yapayım topu alamıyordum. herif bu konuda cidden iyiydi.
''Topu bana ver.'' Dedim kulağına fısıldayarak.
''Sıkıyorsa kendin alsana.''
''Bunu sen istedin.'' Etrafa kısa bir bakış atıp çaktırmadan kendimi çıkıklaştırmış poposuna yasladım. Anında toptaki hakimiyeti bozulurken kimse çakmasın diye son kez sertçe çarpıp önüne atladım ve onun aksayan hareketlerinden faydalanıp topu kendi takım arkadaşıma, Barışa yolladım. Günlerden cumaydı ve büyük güne on beş saat gibi bir zaman kalmışken oldukça sabırsızdım. Çünkü biliyorum, kazanacağım. Nereden mi biliyorum?
Çarşamba günü.
öğlen arası
Mekan: erkekler tuvaletiGözüm durmadan Ekin'in üstündeydi. Bu gerçekten istemsiz yapılan bir hareket gibiydi. Sportif bir bedene sahipti ve okuldaki kızların neden ona bu kadar hayran olduğunu açıkça gösteren göz kamaştırıcı bir yüze sahipti. Tek kusuru karakteriydi.
Gözlerimi ayırmadan baktığım halde bir kez bile bana dönmeyen çocuk peçeteyle kibarca ağzını temizleyip aniden masadan kalktığında arkadaşları ona dönmüş, o da bir şeyler söyleyip ayrılmıştı masadan. Ve tabiki peşinden bende. Aramızda mesafe bırakarak yürürken tuvalete girdiğini gördüm. Onun girmesiyle aynı anda birkaç kişinin çıkmasıyla anladım. Benim geleceğimi biliyordu. Sırıtarak son çocuğun açıkta bıraktığı kapıdan girdim. Ve işte oradaydı. Kalorifer peteğine yaslanmış bir ayağı duvarda sigarasını tüttürmüşken sırıtarak kapıyı arkasından kilitledim. Bu anahtarın onlardan başka öğrencide olmadığına emindim. Ben kilitleyeyim diye bırakmıştı. Bir de benden etkilenmiyormuş, hah!
''Beni bekliyorsun bakıyorum.'' Dedim üstüne yürürken.
''Gözlerini üstümden ayıramıyorsun bakıyorum.'' Sigarasından derin bir nefes çekti, gözlerini gözlerimden ayırmadan uzun uzun üfledi tüm dumanı yüzüme karşı. Aramızda en fazla on santim ya vardı ya yok. Biraz daha yaklaşmak istedim ama izin vermedi.
''Sadece maçı düşünüyordum. Kazanacağımıza eminim.'' Dişlerinin arasından dumanlar süzülürken sırıttı.
''Hmm.'' Diye mırıldandı. Aynı şekilde karşılık verdim.
''Hıhım'' Biten sigarasını yerle buluşturdu. Elini boynuma doladığında aniden yerlerimizi değiştirdi. Sırtım sıcak kalorifer peteğiyle buluştuğunda alt takımını hırsla benimkine çarptı. İnledim.
''İlginç, fenerlilerin kaybetmeye alışık olduğunu söylerler genelde.'' Bakışları bacak arama kaydığında dalga geçercesine güldü. Ve bir daha arkasına bakmadan öylece gitti ama içimden yeminler ettim.
Beni tatmin etmek için deli olacağın günler de gelecek.
Perşembe günü
Okul çıkışı
Mekan: sokak ortası''Pişt! Bekle.'' Diyen sesle omuzumun arkasından hızla yanıma yaklaşan çocuğa baktım. Etrafta kimse kalmadığı için rahattı. Kendi tayfası da yoktu. Sokaktaki tek araba ona aitti ve başıyla arabasını işaret ettiğinde omuz silkerek yolcu koltuğuna bindim. Aynı anda o da arabadaki yerini aldığında ''Ne var?" Dedim yorgunlukla. Antrenman yeni bitmişti ve tabi ki bende tükenmiştim. Seks yapmak için deli olduğum çocuğa bile tahammülüm yoktu şuan.
''Numaranı yaz.'' Dedi telefonunu bana uzatarak. Bir şey demedim. Yazdığımda ''Ne diye kaydedeyim?" Diye sordum.
''Adını yaz yeter.'' Başımla onaylamakla yetindim. Telefonu ona uzattım ama o kolumdan tutup çenemden kaldırdığında ''Ne oldu lan sana?" Diye sordu.
''Gece dizi izlemekten uyuyamadım, ondan.'' Anladığını belirtircesine başıyla onaylandığında arabayı çalıştırmış ''iyi...'' demişti ana caddeye çıkarken. ''Seni ben bırakayım. Nasılsa hafta sonu geleceğim. Yolu karıştırmayayım bari.''
Şey hayır, burada cinsel tansiyonluk bir şey yok.
Maçın bitiş düdüğü çaldığında yorgun olsam da biraz daha alışmıştım artık. Kaslarım ilk günkü kadar ağrımıyordu. Omuzlarımı ovalaya ovalaya diğerleriyle soyunma odasına gittiğimde bakmasam da Ekinlerin sesi kulağıma kadar ulaşıyordu. Herkes duşlara kendini attığında ben üstümü değiştirip direkt çıkışa ilerledim. Toplu duş olayı benlik değildi. Ya da sikimlik tam emin değilim. Çünkü malûm ne zaman kime kalkacağı hiç belli olmuyordu. Mesaj bildirim sesi geldiğinde uzanıp cebimden çıkardım telefonumu.
Gönderen: 05***
Farkettim de bizimle duşlara girmiyorsun. Kaldırırım diye korkuyor musun yoksa?Gönderen: Toprak
Sen daha benim kaldırdığım halimi görmeye hazır değilsin Ekin. İnan bana...Eh onu biraz kışkırtmaktan zarar gelmezdi.
Gönderen: Ekin
Yarın görüşeceğiz.Sırıttım. Ah, onu gaza getirmek çok kolaydı.
Ve bugün o gündü. İşin doğrusu Ekinden her an bir döneklik bekliyordum. Son âna kadar cesur gözükse de maç saati yaklaştıkça her an ''inandın mı geleceğime gerçekten? Aptal." Diyen bir mesaj bekliyordum. Fakat yine de işte buradaydım ve hazırdım. Tüm gün evi temizlemiş, ortalığı toplamış ve kişisel temizliğim de dahil olmak üzere bilgisayarı kuruyordum. Saat 20.39
Etrafı kontrol edip mutfaktan çerezleri getirdiğimde aptallığıma sövmeden edemedim. Herif sanki maç için geliyordu gerçekten. Hazırlığa bak amına koyayım. Kendime bile bu kadar yapmıyorum ben. Saat 20.45
Bütün çerezleri odamdan salona taşıdım. Yiyeceksek de adam gibi koltukta yerdik. Boşuna yatağı batırmanın alemi yoktu. Hem belki de gel- kapı çaldı. Saat 20.55
''Sakin ol Toprak. İlk defa birini baştan çıkarmayacaksın. Sakin ol ve kontrolü elinden bırakma. Huh!"
Aynadan son kez saçımı düzeltip kapıyı açtım.
''Hoşgeldin.'' Elini kapıdan çekerken baştan aşağı vücudumda gezinen bakışlara aynı şekilde karşılık vermekten çekinmedim.
''Hoş bulacak mıyız bakalım...''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)
Romance+18 Duygular değişken ama çok güçlüdürler. Hüzün çok kolay bir şekilde öfkeye evrilebilir. Ya da mutluluk yerini acıya bırakabilir. Peki nefret gerçekten aşka dönüşebilir mi? Hayır hayır! Bizim hissettiğimiz tutku. Aşk için fazla azgınız. Hetero ol...