35. Baş Başa

10.9K 506 115
                                    

Kapalı sahadaydık. Benim yerime on birinci sınıflardan bir çocuk oynarken hoca ekstra bir sinirle yönetiyordu maçı. Hemen yanımda Fırat oturuyordu. Benim aksime maçı izlemiyor, dizlerindeki deftere karikatürist figürler işliyordu. Benim gibi onun da boşluğunu dolduracak biri vardı fakat bu onun umrunda bile değildi. Zaten takıma da arkadaşlarının torpiliyle girdiği için takmaması normaldi.

Takım kısa bir mola verdiğinde herkes sularını kapmış bizim yanımızda gelmişti. Barış direkt arkadaşının yanına yerleşip omzunu sıktı.

''Kardeşim, nasılız ama?" Omuz silkti Fırat. Dedim, izlemedi ki.

''Maçınız ne zamandı?'' Dedim ortaya doğru ama Barışa bakarak. Malûm, dünden beri birbirimizin suratına bakamıyorduk.

''Hoca bu cuma dedi ama ertelenme olasılığı yüksekmiş.''

Ortam gergin bir sessizliğe gömüldüğünde düdük çalmış, hoca yeniden herkesi toplamaya çalışmıştı. Oğuz ve Ekin kaçar gibi gittiğinde Barışta onların peşinden giderek bizi yeniden baş başa bırakmıştı. Onların gitmesiyle Fırat ayaklandığında kolundan tuttum ''nereye?" Diye sorarak.

''Gidelim artık. Sıkıldım.'' Onun peşinden ayaklandığımda Barışa el salladım gidiyoruz manasında. Başını salladığında bileğimden tutan çocukla banklardan çıkışa ilerledik. Kimse görünmedikçe bileğimi tutan eli elime uzanmıştı. Sesimi çıkarmadım. Okul bahçesine çıktığımızda uyuklayan güvenlikten kolayca geçerek okuldan çıktık. Boş sokakta avare avare yürürken ona döndüm.

''Ee nereye gideceğiz?" Gülümsedi.

''Senin evine.'' Duraksadım. Benimle birlikte o da dururken kaşlarımı çatmamak için mücadele ediyordum.

''Barış'ın evi dururken benimkini ne yapacağız ki? Sıkıcı bir kere.'' Gülümsemesi dişlerini gösterecek kadar büyüdüğünde eliyle okul lakosumun yakalarıyla oynadı.

''Bence biz eğlenecek bir şeyler buluruz.'' Allah'ım lütfen aklımdan geçen şeyleri düşünüyor olmasın. Yalvarırım.

''Olmaz. Hem çok nadir gidiyorum oraya. Dağınıktır şimdi. Senin ilaçların da-"

''İlaçlarım yanımda.'' Omzuna astığı çantasını işaret ettiğinde konuşmak için ağzımı açmıştım ki gelen taksiyi durdurmaya çalıştı hızla. Korkuyla yetiştim ona.

''Ne yapıyorsun Fırat! Arabanın üstüne atlayacaktın neredeyse.'' Kıkırdadı. Elimden tutup taksinin arka kapısına sürüklerken ''durdu ama.'' Demişti bir de.

Taksici adamın ters bakışları eşliğinde ellerimizi ayırmadan ki ben adamın inadına elini bırakmamıştım, yolculuk sürerken apartmanımın önünde durduğunda ücreti ödeyip indik araçtan. Evin içine girene kadar ikimizde sessizdik. Kapıyı açtığımda ayakkabısını çıkararak benden önce kendisi girmiş ve beni beklemeden evi gezmeye başlamıştı. Tuhaf bir durumdu. Evimi bu kadar merak ettiğini asla düşünemezdim.

O her odayı gezerken bende mutfağa girmiştim. Buzdolabını kontrol ettiğimde içinin tam takır olmasıyla yüzümü buruşturdum. Ne ara bitiyordu ki evdeki her şey?

''Fırat! Aç mısın? Pizza söylüyorum.'' Diye seslendim.

İnternetten bol malzemoslu iki orta boy sipariş ettiğimde aklıma Barış gelmişti. Kesin burada olsaydı bayıla bayıla iki büyük boy sipariş et diye bağırırdı şimdiye kadar.

''Neye gülüyorsun?" Diyen sesle ağzımdan ''ha? Diye bir ses çıkarken ne zaman oluştuğunu anlayamadığım gülümsememi sildim.

''Yok bir şey ya. Aklıma saçma bir şey gelmişti de.'' Gözlerinde şüpheli bir bakış varken boğazımı temizledim.

''...Diyorum ki pizza söyledim. Diğerlerini çağıralım da onlar da gelsin yesin. Hem.. Barış evimi daha önce hiç görmedi.'' Saçlarımı karıştırırken neden böyle tuhaflaştığımı ben bile bilmiyordum.

''Sorun değil. Bende ilk defa geliyorum. O da başka zaman gelebilir.''

Yanıma iyice yaklaştı. Bedenimi tezgâha yapıştıracak kadar üstüme geldiğinde geri çekilmeye çalıştım. ''Fırat.'' Diye uyarsam da çenemden tutup dudaklarını dudaklarıma bastırdığında geri çekilmeye çalıştım.

''Fırat yapma.'' Dedim kendimi geri çekmeye çalışırken.

''Seni istiyorum Toprak. Çok uzun bir zamandır sadece bunu düşlüyorum.'' Elleri yüzümü okşarken fısıltıyı andıran sesi dudaklarım ve çene kemiğim arasında mekik dokuyordu.

''Sağlıklı düşünemiyorsun. Üzgünüm.'' Dedim zayıf vücudundan kendimi koparırken.

Tezgâha bıraktığım telefonumu alıp salona kaçtığımda kahkaha sesi buraya kadar gelmişti. Ardından neşeli sesi.

''Ben banyoya giriyorum sevgilim!''

Ne oluyordu amına koyayım ya! Gerçekten Fırat mıydı bu çocuk? Telefonu elime aldım. Sinirle bacağımı titrerken gördüğüm bildirimle durdum. Barış post atmıştı. Hâlâ antrenmandaydı ve onu arayamazdım. Ekinle Oğuz desen... olmazdı. Köşe bucak kaçıyorlardı benden. Sıkıntıyla saçlarımı çekiştirirken oflayarak geriye yaslandım.

Ne kadar zaman odada öylece oturdum bilmiyorum ama yarım saati geçtiğini görünce korkmaya başladım. İkide bir saati kontrol ediyordum ama Fırat çıkmadıkça hissettiğim endişe değişiyordu. Ya başına bir şey geldiyse? Ya düşüp kaldıysa? Ya kendine... hızla oturduğum koltuktan kalkıp banyoya koşturdum. Kapıya art arda vururken ''Fırat! Fırat iyi misin?" O cevap veremeden kapı çaldığında ısrarla kapıyı çalıyordum ama çocuk cevap veriyorsa bile zilden duyamıyordum.

Öfkeyle kapıyı açtığımda karşımda mor kargocu kıyafetiyle elinde pizzamı taşıyan çocuğu gördüğümde paketi elinden kaptığım gibi ''eyvallah.'' Diye mırıldanıp kapıyı suratına kapattım adamın. Elimde poşetle yeniden banyo kapısına dayandığımda yumruk yaptığım elimle tam kapıya vuracaktım ki Fırat benden önce davranmış, kapıyı açarak zayıf bedenini sunmuştu bana.

Onu gayet sağlıklı karşımda görünce derin bir ''ohh!" Çekip kendime çektim ve sıkıca sarıldım.

''N-ne oldu?'' Sarılışıma karşılık verdiğinde ''sen geç çıkınca endişelendim.'' Dedim ondan ayrılıp elimdeki poşeti göstererek. ''... hadi, üstünü değiştir de soğutmadan yiyelim.'' Dedim hâlâ endişe kırıntılarını üstümde taşırken.

''Gerçekten aç değilim. Ben gelene kadar sen başla.'' Yüzünde dişlerini gösteren gülümsemesiyle tırnağını yanağımda gezdirip arkasını dönmüş ve odama girmişti. Arkasından bir süre daha bakıp salona girdiğimde kendime sakin ol diyordum. Sakin ol. Hiçbir şey olmayacak

Ve dakikalar içinde ben pizzamı yerken o, üstünde yalnızca bana bile bol gelen sweetlerimden birini üstüne geçirmiş altı çıplak bir şekilde karşıma geçtiğinde mermer gibi bacaklarıyla yanıma oturmuştu. İnce, uzun bacaklarını gözüme sokmak ister gibi orta sehpaya uzattığında yutkundum. Ağzımdaki parçayı bile çiğnemeyi unutmuştum resmen. O ise olanların farkındaymış gibi zevkle gülerken anlamıştım. Bu gece, oldukça uzun olacaktı...



Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin