Sırtımızı yatağa vermiş omuzlarımız birbirine yaslı pastamızı yerken sessizlik hakimdi odada. İkimizde dışarıdaki gürültüyü dinliyor gibiydik. Tabağım bittiğinde karnımı ovuşturdum. İyi yemiştik. Geriye sadece büyük bir dilim kalmıştı ama onu yemeğe ikimizin de hali kalmamıştı. Tabağı kenara bırakırken ''ellerine sağlık Barış'ım. Daha iyisini yemedim.'' Dedim belki bininci kez.
Güldü. Yaptığım her iltifat o kadar hoşuna gidiyordu ki durmadan övmek istiyordum onu.
''Hmm, şimdi de seni mi yesem?" Dedim onun sevimli haline dayanamayarak. Boynuna sokulup üst üste minik öpücükler kondurmaya başladığımda Kıkırdadı.
''Gıdıklıyorsun.'' Geri çekilip çikolata bulaşmış dudağını öptüm. Sosu emip isteksizce geri çekildim.
''Allah'ım, bal gibisin be çocuk.'' Yeniden boynuna eğildim. Hem mis kokusunu içime çekiyor hem öpüyordum. Eliyle saçlarımı karıştırmaya başladığında gülümsedim.
''Bir şey soracağım.'' Hm'ladım. Duraksayınca geri çekildim. Kararsız duruyordu. ''Dilek tuttuk ya.'' Utangaç bir tavırla bakışlarını kaçırıp parmaklarıyla oynamaya başlayınca dişlerimi sıktım üstüne atlamamak için. Bu nasıl tatlılık amına koyayım!
''Söyle güzelim benim.''
''Deme şöyle şeyler.'' Dalgalı saçlarını geriye taradı ve oflayıp birkaç saniye durdu ama dayanamamış olacak merakla bana döndü. ''Ne diledin?"
''Ama ben seni harbiden yerim bal çocuk.'' Yanaklarından tutup dudaklarından sıkıca üst üste öptüğümde zavallı sevgilimin biraz şaftı kaymıştı ama olsun.
''Söyleyecek misin artık.''
''Söylersem gerçek olmaz ki.'' Dik dik bakmaya başlayınca ''İyi.'' Dedim. Zaten dibinde olsam da kulağına yaklaşıp fısıldadım. ''Dileğim seninle sevişmek, teninde kaybolmaktı.''
Utanıp uzaklaşmasını beklerken pembeleşen yanaklarla gamzelerini gösteren bir gülüş ortaya koyunca afallayarak geri çekildim. O ana kadar çocuğun üstüne kamp kurduğumu fark etmemiştim.
''Dileğinin gerçekleşmemesi için bir engel yok.'' Heyecanla doğruldum.
''Ne? Ciddi misin?" Başını hızlı hızlı salladığında elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırdım bir an. Garip bir şekilde onunla gerçekten birlikte olacağımı hiç düşünmemiştim. Sanki Barış asla bu tür şeyleri istemez gibi geliyordu.
''Ciddiyim. Bende seni istiyorum.'' Dudaklarını ısırarak konuştu. Yutkundum. Yanılmışım. Ve hayatımda ilk defa yanıldığım için aşırı mutluydum. Saçlarımı karıştırdım telaşla.
''Ee ne yapsak ki? Şimdi mi yapalım?"
''Ev bu kadar kalabalıkten mi?" Evet saçmaydı.
''Gidelim.'' Ayağa kalktım ve ona döndüm. ''Ne duruyorsun kalk hadi.''
''Nereye?"
''Birlikte olmaya sevgilim. Bir bütün olmaya.'' Tatlı tatlı kıkırdarken başını iki yana salladı ve elimden tutup yanına çekti beni. Karşı koymadım ama mızmızlanmam an meselesiydi.
''Bugün olmaz.''
''Ya ama Barış! Tam heveslenmiştim!"
''Ne yapayım ama. Ev dolu.'' Ellerini 'Ben bilmem' dercesine havaya kaldırırken suratında gülmemek için kendini zor tutan bir ifade vardı. Dudaklarını sıkıca birbirine bastırmış, kıpkırmızı kesilmişti.
Omuzlarım yenilgiyle düştü. Haklıydı. Ev doluydu. Gerçi boş bir ânı'da yoktu ama bunu es geçersem sırada kendi evim vardı ve onu da saatler önce Alkım'a vermiştim ki vermesem bile onlarca bedenin zamanında hüküm sürdüğü o yere istese bile götürmezdim onu. Kendi içimde başka nereye gidebiliriz diye bir düşünce denizinin içerisindeyken o, aniden kahkaha atmaya başlayınca şaşkınca ona döndüm. Kafası geriye düşmüş karnını tuta tuta gülerken gözlerinden yaş gelene kadar durmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)
Romance+18 Duygular değişken ama çok güçlüdürler. Hüzün çok kolay bir şekilde öfkeye evrilebilir. Ya da mutluluk yerini acıya bırakabilir. Peki nefret gerçekten aşka dönüşebilir mi? Hayır hayır! Bizim hissettiğimiz tutku. Aşk için fazla azgınız. Hetero ol...