Uyandığımda esneyerek doğruldum. Saatin on bire yaklaştığını görünce acele etmeden yataktan kalkıp odanın içindeki banyoyu kullandım. Şimdiye kadar herkes gitmiş olmalıydı. Temizlikçi kadınlar bile. Bu yüzden biraz daha rahattım. Odadan çıkıp kendi odama girdiğimde yatakta yatan kıza bakmadan dolaplardan kıyafetlerimi çıkarıp yeniden Barış'ın odasına döndüm. Ağzımda keyifli bir ıslıkla üstümü değiştirip seslerin geldiği yere, mutfağa girdiğimde önünde kocaman bir pastaya eğilmiş bir şeyler ekleyen Barışı görünce bir süre durup izledim onu. Öylesine kendini kaptırmıştı ki beni duymadığına emindim. Yarım kol iki üç beden daha büyük bir tişört ve bu karlı havada altında yalnızca kapri boy penye bir şortla dolandığını görünce ona yaklaşıp kollarımı aniden beline dolayıp boynuna sulu bir öpücük kondurdum.
''Toprak!" Kıkırdadım. Ödü kopmuştu. ''Az kalsın pastayı mahvediyordum!'' Bir öpücükte çenesine kondururken masadaki orman meyvelerinden birkaç tanesini ağzıma attım.
''Bunu sen mi yaptın?" Dedim hayretle. Ciddi ciddi baya pastanedekilere benziyordu.
''Sana bu işlerde iyiyim demiştim.'' Şimdi biraz ukala duruyordu. Kulağının arkasını öptüm.
''Harikasın bebeğim.''
''Rahat bırak beni. Pastayı bozacağım senin yüzünden.'' Neden sesi tam tersini istiyormuş gibi çıkıyordu o zaman?
''Neli yaptın?" Parmağımı uzatıp kenarından bir parça alacaktım ki elimden tutup durdurdugunda ona döndüm. Dehşetle bakıyordu.
''Ne yapıyorsun?" Omuz silktim.
''Nasılsa yemeyecek miyiz? Tadına bakayım.''
''Hayatta olmaz!" Pastayla arama girdiğinde kaşlarım çatılmıştı.
''Alt tarafı pasta Barış. Ne olmuş yesem?" Niye bu kadar tepki verdiğini anlamamıştım.
''Olmaz.'' Dedi net bir tavırla. Suratımı astım. Gülümsedi. ''Bugün Ekin'in doğum günü akıllım. Ondan izin vermiyorum.'' Ağzımdan 'haa.' Diye bir nida kaçarken hâlâ gülüyordu. Dudaklarıma hızlı bir öpücük verip arkasını döndüğünde mızmızlanmak istemiştim ama çoktan pastayla ilgilenmeye devam etti.
Bende kaderime razı geldim. O son süslemelerini yaparken dikkatle onu izledim. Bir yandan da benim için hazırladığını söylediği soğumuş tostu yedim. Arada bir de camdan dışarıya bakıyordum. Kar yağdığı gibi hızla eriyordu. Zaten yağmurla karışık yağdığı için tutmasını bile beklememiştim. Iç çektim.
''Keşke kar topu oynayabileceğimiz kadar yağsaydı.'' Dedim hüzünle.
''Hava durumuna bakılırsa birkaç gün içinde yapabiliriz.'' Buzdolabına özenle pastayı yerleştirdiğinde fazladan kalan pastacı kremasına parmağımı daldırdım.
''Muhteşem olmuş bebeğim.'' Dedim tencere dibine bir parmak daha atarken.
''Bende yiyecektim ama.'' Sırıttım.
Yanıma geldiğinde büzülmüş dudaklarına bir öpücük kondururken krema kaplı parmağımı ağzına doğru uzattım. Birkaç saniye şaşkın şaşkın suratıma baksa da ısrarlı bakışlarım sonucu tereddütle dilini sürttüğünde yutkundum. Gözlerimin içine baka baka parmağımın tamamını ağzına alıp emmeye başladığında bunu art niyet olmadan yaptığını bilmeme rağmen nefeslerimin hızlanmasına engel olamadım. Parmağımda hiçbir şey kalmayana dek emip temizlediğinde elim çıkık kalçasını buldu. Hafifçe dolgunluğunu sıkarken bana attığı şaşkın bakışları umursayamadım o an. Aletim çoktan ereksiyon olmuştu. Kalçasındaki elimi sıkılaştırdım. Yutkundu. İçine girmek istiyordum. Ağzımdan titrek bir nefes çıkarken sessizliğinden cesaret alıp elimi kalça ayrımına getirdim. Penye şortunun üzerinden deliğini bulmak istercesine elimi arasında gezdirmeye başladım. Bir yandan da okşarken ağzının içindeki parmağımı ısırdı. Gözlerinde arzu vardı. Gözlerinde kendimi görüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)
Romance+18 Duygular değişken ama çok güçlüdürler. Hüzün çok kolay bir şekilde öfkeye evrilebilir. Ya da mutluluk yerini acıya bırakabilir. Peki nefret gerçekten aşka dönüşebilir mi? Hayır hayır! Bizim hissettiğimiz tutku. Aşk için fazla azgınız. Hetero ol...