36. Dengesiz

10.2K 496 57
                                    

''Ne izlemek istersin?" Dedim televizyondan netflix'e bağlanırken.

''Aslında.'' Dedi oturduğu yerden bana doğru kayıp. ''Canım ne yemek yemek istiyor. Ne de.'' Dedi kucağıma tırmanırken. ''...Film izlemek.''

''Fırat, yapma.'' Dedim belinden tutup itmek isterken.

''Hadi ama sevgilim.'' Sürtünmeye başladı. Onu itmemi umursamadan kollarını boynuma sımsıkı sarıp kendini bana yapıştırdığında inlememi tutamadım. Ayağa kalkıp benimle birlikte kalkan bedenini koltuğa yatırdığımda yadırgamadan bacaklarını aralamıştı ki gördüğüm siyah dantelli tanga ile çıldıracağımı hissettim. Bu, bu benim kaldırabileceğimin çok ötesindeydi.

''Fırat kalk! Kalk dedim!" Görmemek için arkamı döndüğümde hışırtı seslerinin ardından önüme gelen çocuğa baktım.

''...Nereden buldun sen onu?" Dedim kendime gelmeye çalışırken.

''Odandaki çekmeceyi açık unutmuşsun. Hoşuna gider diye düşünmüştüm.'' Elleri omuzlarımda gezinirken devam etti. ''Gitmedi mi?" Nefesi dudaklarıma vururken ellerini tutup uzaklaştım ondan. Ama saniyesinde gözümün önüne gelen görüntülerle afalladım. O-o giydiği şey... Ekin! Ekin'indi o tanga!

Tamam sakin ol. Alt tarafı arkadaşının çamaşırını giymiş. Çokta abartılacak bir şey yok. Duydun mu beni? Sakin ol ve hiçbir şey yokmuş gibi davran!

''Gitmedi.'' dedim yalan söyleyerek. Ardından elinden tutup yeniden koltuğa oturttum. Sıcak pizza kutusunu önüne çekip kapağını açtığımda ''yemeye başlasan iyi olur. Hepsi bitecek.'' Aniden arzu dolu ifadesi öfkeye dönüştü.

''Kendimi zorla aç bıraktığım yok tamam mı? Geldiğimden beri kıtlıktan çıkmışım gibi davranıyorsunuz!" Diye çıkıştı. Sinirle kocaman açtığı gözlerinin içi kızarmışken boynundaki damarları şişmiş, nefretle bakmaya başlamıştı. Bir anda ne olduğunu anlayamamıştım ve sakinleştirmezsem çok daha kötü olacağının bilincindeydim.

İki bacağı arasına girip önünde diz çöktüğümde titreyen ellerinden tuttum. Çekmeye çalışsa da bırakmadım. ''Fırat bak bana. Hadi güzelim.'' Çenesinden tuttuğumda direnmeye çalışsa da yatıştırıcı bir sesle ''Şşt, özür dilerim.'' Dediğimde bana dönmüştü sonunda. Gözleri.. kan çanağı gibi olmuştu. ''... özür dilerim bebeğim. Seni üzmek istememiştim.'' Elimin üstüne elini koydu. Dudakları büzülürken başını iki yana salladı.

''Asıl ben özür dilerim Toprak. Sana bağırmak istememiştim, gerçekten. Sadece herkes yemek yememi söylüyor ve ben sana patladım. Özür dilerim ne olur affet!" Ağlamaya başlayan çocukla kalakaldım. Ne yapacaktım amına koyayım?

''Hey hey! Sakin ol. Fırat, kızmadım. Yemin ederim kızmadım. Sadece şaşırdım.'' Şüpheyle bakınca zorla da olsa gülümsedim. Burnunu çekerek benden ayrıldığında tedirgince yanına oturdum. Pizza kutusunu kucağına çekip yemeye başladığında bir yandan da gözyaşlarını siliyordu. Duygu değişimleri o kadar hızlıydı ki yetişemiyordum. Yaşadıklarımız yüzünden dakikalar önce inleyen ben değilmişim gibi kalktıktan sonra inmek bilmeyen ama şimdi sönmüş aletime kısa bir bakış attım. Anlaşılan o da kısa devre yapmıştı.

''Sen de yesene. Çok güzel.'' Gülümseyerek koca bir ısırık aldığında kaçan iştahım yüzünden yiyemediğim ve soğumaya başlayan mis gibi pizzama iç çekerek baktım.

''Hmm yiyorum bende.'' Diye mırıldanıp gülümseyen yüzüne baktım. Dakikasında yaşamadığı duygu kalmamıştı. Beni de manyak etmese iyiydi.

Aramızda kısa bir sessizlik oluştuğunda kumandaya uzanmıştım ki telefonum çaldığında Fırat benden önce uzanmış ekrana bakarak uzatmıştı telefonu. Arayan Barıştı.

''Alo, Toprak Fırat yanında mı?" Diye direkt konuya girdiğinde yanımda merakla beni izleyip üçgen dilimi kemiren çocuğa kısa bir bakış attım.

''Aynen. Benim evde oturuyoruz öyle, pizza yiyorduk. İşiniz bittiyse gelsenize.'' Dedim saçlarımı karıştırırken.

''Pizza mı? Hemen kendime büyük boy alıp geliyorum. Lan! Gidiyoruz hadi.'' Telefon kapandığında son sözlerini Ekin ve Oğuza söylediğini anlamıştım. Gülümseyerek telefonu kapattığımda Fırat'a döndüm.

''Seninkiler geliyor. Altına bir şeyler geçirsen iyi olur.'' Suratı asılmıştı.

''Neden onları çağırdın ki?''

''Onlar senin arkadaşların. Seninle vakit geçirmek istiyorlar.''

''Evet ama bende seninle vakit geçirmek istiyorum.'' İç çektim. Ne diyebilirdim ki?

Televizyonda yabancı bir film oynatırken sessizce yemeklerimizi yedik. Dahası ben bitirirken Fırat henüz yarısına yeni gelmişti ki kapı zili çalınca hamurdanarak odama gitti. Bende arkasından kapıyı açmaya gittiğimde sırıtan bir Barış ve somurtan ikiliye kısa bir bakış atarak kapıyı sonuna kadar açtım.

''Hoşgeldiniz beyler.'' Dedim geçmeleri için kenara çekilirken.

Hepsi ayakkabılarını çıkarıp içeri geçtiğinde duydum Oğuz beyin imalı mırıldanmasını. ''Göreceğiz hoş mu bulduk bulmadık mı..." göz devirdim. Hiç uğraşasım yoktu şuan.

''Fırat nerede?'' Diyen Ekin de salona geçtiğinde arkamda bir yeri işaret ettim ''lavabo da.'' Derken.

Hepsi bir yerlere yayılırken Barış'ın söylediği gibi pizzasını getirdiğini gördüm.

''Ben iki kutu yersin diye düşünmüştüm.'' Dedim yemeğini işaret ederken.

''Gelirken yedik zaten bir tanesini.'' Omuz silkerek konuştuğunda sırıttım. Çok tatlıydı şerefsiz.

''Kardeşim.'' Ekin ayağa kalktığında gelen çocuğa baktım. Altına benim eşofman takımlarımdan birini giymişti. Yüzünde büyük bir sırıtma varken gelişip arkadaşlarının yanına oturmuştu. Onlar anında neşeli bir sohbete başlarken Fıratı göz hapsine aldım. Ani duygu değişimleri beni korkutuyordu. Annesinin dakikalar önce yaşanan olayla ilgili bilgisi var mıydı bilmiyorum ama en kısa zamanda konuşsam iyi olacaktı. Onunla alâkası olan her bilgi işime yarayabilirdi.

Hava yavaş yavaş kararırken bir zaman sonra herkes kendi başına takılmaya başlamıştı. Bende diğerleri gibi telefonuma gömülmüştüm ki Fıratın hareketlendiğini görünce ona diktim bakışlarımı. Fazla umursamadan önüme dönecektim ki fark ettiğin şeyle yerimde dikleştim.

Belini bükmüş kambur bir halde hızla koridora gidince odadakilere baktım ama kimse görmemişti. Usulca ayağa kalktım ve yavaş adımlarla peşinden gittim. Ses seda yoktu. Kontrol amaçlı odama girdim. Aralık banyo kapısından öğürme sesleri duyduğumda klozetin dibine çökmüş kusan Fıratı görünce korkuyla yanına çöktüm hemen. Geldiğimi farkedince kim olduğuma bakmadan eliyle kovsa da gitmedim.

''Şşt, benim.'' Dedim sırtını sıvazlarken.

Cevap veremedi. Onun yerine bugün ne yediyse çıkarmaya devam etti. Hassas midem sadece seslerle bile rahatsız olsa da durmadım, sırtını okşamaya devam ettim. Sonunda her şeyi çıkarıp titreyen elleriyle sifona uzanmaya çalıştığında ondan önce davranıp ben bastım. 

''Daha iyi misin?" Dedim titreyen vücudu kucağıma çekerken.

''Ni-niye gel-din ki? İğrençti, görmeseydin keşke.'' Ağlıyordu. Onun bu hâli içimi parçalamıştı.

''Ne zamandır yediğin şeyleri kusuyorsun?" Burnunu çekerken iyice büzüştü kucağımda.

''Birkaç aydır. Kullandığım ilaçlardan biride bunun için.''

''Neden söylemedin peki?'' Omuz silkti. Derin bir nefes çektim içime. İstemeden de olsa zor bir yola girmiştim. Ve sonumun nasıl olacağını düşünemiyordum bile..



Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin