60. Garip Durumlar

6.5K 335 106
                                    

Barış~

Sınıfın kapısının önünde derin nefesler alıp vererek birazdan göreceğim yüz için kendimi hazırlamaya çalışırken heyecanımı da dizginlemeye çalıştım. Bir yandan 'sakin ol Barış diyordum. Sabahtan beri kendine ne diyorsun? Hiçbir şey olmamış gibi davranacaksın.' Bunca saat kaçmak yeterdi. Nasıl olsa karşı karşıya geleceğiz. En azından ilk adımı ben atabileyim ki iletişimimizin kontrolü bende olsun. Evet, en birincil amacım buydu.

Kendimi yeterince gazladığımı düşünüp aralık kapıyı açtım fakat gördüğüm ikiliyle arkama bakmadan kaçmak istedim. Gözüm ellerine kaydığında içime sığmayan kıskançlıkla ellerimi arkamda yumruk yaptım. Sen babanı bile annenden kıskanırdın. Arkadaşlarının başkalarıyla konuşmasından hoşlanmazdın. Yani çok da önemli bir şey değil. Toprakla göz göze gelir gelmez kendini hızla çekse de geç kalmıştı. Çoktan görmüştüm. Telaşlı ifadesini görebiliyordum. Yutkundum. Hiçbir şey ifade etmiyor. Kocaman gülümseyerek yanlarına gelmeye başladığımda Toprağın önündeki sırama oturmadan önce ''selam.'' Diye mırıldandım. Onun hayret dolu bakışlarını sırtımda hissediyordum ama bir kez olsun arkamı dönmedim. Kafamı sıraya gömüp onları umursamıyormuş havasında sayfaları yıpranmış çizgi romanıma gömüldüm. Doğru olan buydu. Biz arkadaştık. Arkadaş kalmalıydık.

Fakat beni düşüncelerimden arındıran en yakın arkadaşımın sinirli sesi olduğunda istemeden de olsa kulağımı onlara verdim.

''Toprak! Beni dinliyor musun?''

''Ne? Evet, dinliyorum.'' Yalancı. Sesinden bile belliydi dinlemediği.

''O zaman okul çıkışında beni bırakırsın değil mi?" Heyecanlıydı. Hep olduğu gibi içi içine sığmıyordu Toprakla konuşurken. Ortada bir şey yok! O benim en yakın arkadaşım. Bozulmam anlamsız. Beslediğim hisler, anlamsız.

''Ee..'' diye gevelemeye başladığında Toprak, görmesem bile saçlarını karıştırdığını biliyordum. Bunu çok sık yapıyordu. ''...Aslında bazı işlerim vardı.''

''Ama söz vermiştin! Gelecek sefer seni ben götüreceğim demiştin.'' Fıratın üzgün sesini duyduğumda kalkıp müdahale etmemek için kendimi zor tuttum. Karışmamam gerektiğini biliyordum ama zaten hassas bir dönemden geçen arkadaşım için zaafı haline gelen çocuğun her hareketi onu etkiliyordu. Öteki taraftan Toprağı da boğmak istemiyordum. Kendini yeterince kısıtlıyordu Fırat için.

''Annemin yanına gidecektim çıkışta.'' Oldukça kısık, çekingen bir sesle konuştuğunda sandalyenin itilme sesi ve ardından ''İyi! Git tabi Toprak.'' Diyen Fıratın sınıftan rüzgâr gibi çıkması bir olmuştu. Trip attığı belliydi. Bir müddet Fırat'ın arkasından gidecek mi diye bekledim ama derin bir oflamadan başka tepki olmayınca tutamadım kendimi.

''Psikoloğa gidecekti.'' Dedim. Suçlayıcı değildim. Sadece bilgi vermek için konuşmuştum.

Kafamı sıradan kaldırıp arkamı yan olacak şekilde döndüm. Nedensiz, yüz yüze kaldığımızda bakışlarım burnunun kenarındaki minik ben'e gitti. Aklım yine yeniden olduğu gibi sabah yaşananlara gittiğinde elimden gelse kendimi yumruklayacaktım. Benlerinden utanma. Derler ki, onlar geçmiş yaşamında öpüldüğün yerlerin bir işareti. Başımı iki yana sallama isteğimi göz ardı ederken yanaklarımın ısındığını hissettim. Arkadaşız biz! Saçma sapan düşünceleri beyninden at! Fıratı düşün.

Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin