''Sen gerçekten bunun teklif olduğunu mu düşünüyorsun?" Dedim afallayarak. Benden ne istediğinin farkında mıydı?
''Hemen kabul etmek zorunda değilsin. Üç günün var. Üçüncü günün sonunda birlikte fransa uçağına bineceğiz. Biletlerimiz bile hazır.'' İnanamayarak güldüm.
''Ciddi olamazsın.'' İnkâr edercesine başını sallamam faydasızdı. Daha önce hiç görmediğim kadar ciddiydi.
''Diyeceğimi dedim Toprak. Gerisi sana kalmış. Ha! Bu işin sadece manevi yönünü düşünme lütfen. Unutma ki sen sıradan biriyle birlikte olmadın, psikolojik destek alan biriyle birlikte birlikte oldun. Hukuki anlamda da ne yazık ki ben kazanıyorum.''
''Beni neyle suçluyorsun Fırat farkında mısın? Tecavüz mü ettim oğlum söylesene!" Ellerim hırsla saçlarıma dolanırken ne yapacağımı düşünüyordum. Kafayı yiyecektim. Beni suçladığı şeyler o kadar ağırdı ki! Ben bu kadarını hak etmemiştim. Yaptıklarımın cezası bu kadar ağır olmamalıydı.
''Üzgünüm. Bana başka çare bırakmadın.'' Arkasını dönüp gittiğinde ''Fırat!" Diye bağırdım. Sesim bomboş alanda yankılandı.
''Telefonunu dört gözle bekleyeceğim. Sevgilim.''
Ve gitti. Arkasında sinir krizi geçiren bir ben bırakarak.
°•°•°•°
''Niye geldin buraya? Annenin yanında olman gerekmez mi?" Umursamazca omuz silktim ve her şeyden daha huzur veren bedene sıkı sıkı sarıldım. Saat gece yarısına yaklaşmıştı. Beklemiyordu haliyle bu saatte beni.
''Onun ailesi yanında. Benim ailem sensin.'' Afalladığını hissettim. Bana sarılı kolları gevşemişti. Fakat bu çok kısa sürdü. Saniyeler içinde öyle sıkı sarılarak kendine çekti ki beni, içine sokmaya çalıştığını düşündüm.
''Sende öylesin benim için.'' Kısık sesiyle konuşup şakağıma derin bir öpücük bıraktı.
Yüzümü ona çevirip dudaklarını öpmeye başladım. Anında karşılık verdi. Sanki huzursuzluğumun farkındaymış gibi hiç soru sormadı. Alkım neredeydi fikrim yoktu ama sessizce odaya girdik. Kıyafetlerimizi yine hiç konuşmadan çıkarırken sadece öpüşüyorduk. Karnımdaki elinin aletime uzandığını hissettiğimde refleksle tuttum elini. Uzandığım yerden kalkıp pantolonunu iç çamaşırıyla çekip düzgünce kenara koydum ve bacaklarının arasında eğildim.
''Bugün sadece seni tatmin etmek istiyorum.'' Yüzü sorgularcasına bütün çehremde gezinirken ağır ağır başını salladı. Dikkatini dağıtmak için aletini avuçlarım arasına alıp kuru kuru, sertçe sıvazladım. İnledi. Avucumu uzattım ona.
''Tükür yavrum.'' İkiletmeden yaptı. Yüzümü daha kaldırmadan uzanıp bir öpücük daha kondurdum kalp dudaklara.
Aleti avuçlarımın arasında her an daha da sertleşiyorken tükürüğünü her yere yaymaya çalıştım. Yetmeyince kendi tükürüğümü de ekledim. Yeterince kaygan ve sert haliyle tam karşımdaydı işte.
Zevkle dudaklarıma götürdüm ve alabildiğim kadarını almaya çalıştım. Beklemiyor olacak kafası geriye düştü. Göğsü hızla inip kalkarken gidiş gelişlerini hızlandırdım. Fakat Barışa yetmemiş olacak, elini enseme atıp kendisi yön vermeye başladı.
Salyalarım aletinden testislerine ince bir yol oluşturuyor, Barışı adeta kudurtuyordum.
Aleti boğazıma her giriş çıkışında kusacak gibi olsam da tuttum kendimi. Gözlerimden yaşlar geliyordu. Çok değil, dakikalar sonra da boşalacağını farkettiğimde geri çekilmesine izin vermeden başımı iyice kasıklarına bastırdım ve boğuluyor olmayı umursamadan boşalmasını bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)
Romance+18 Duygular değişken ama çok güçlüdürler. Hüzün çok kolay bir şekilde öfkeye evrilebilir. Ya da mutluluk yerini acıya bırakabilir. Peki nefret gerçekten aşka dönüşebilir mi? Hayır hayır! Bizim hissettiğimiz tutku. Aşk için fazla azgınız. Hetero ol...