Akşam yemeği hiç bu kadar soğuk, kasvetli ve eh, zorlama olmamıştı. Sofrada Barış ve Fırat dışında kimsenin iştahı yoktu. Fırat her şeyden habersiz her zamanki ifadesiyle yüzünü buruştura buruştura tabağındakileri yemeğe çalışırken Barış bizi tamamen yok sayarak dolu tabağını bitirmeye çalışıyordu. Biz mi? Üçümüz saçma salak birbirimize bakıyor, sonra da gözlerimizi kaçırıyorduk. İç çekerek çatalımı bıraktım. Zaten yiyemiyordum.
''Ben odamdayım.'' Dedim ayağa kalkarken.
''Beni de bekle!" Gözlerini iri iri açmış çocuk istekle baktığında uzamış saçlarını okşadım.
''Sen önce tabağındakileri bitir. Ders çalışacağım zaten.'' Gülümsediğinde Fırat, başını hızla sallamış ve dediğimi yapmıştı.
Barışa bir bakış atıp mutfaktan çıktığımda kendi odama gidene dek aklımda sadece o vardı. Nasıl olur da tek kelime etmezdi ki? Hiçbir şey olmamış gibi davranmıyordu. Gelip tartışmamıştı da. Konuşmuyordu. Geldiğinden beri odasından çıkmamıştı. Dün geceyi nerede geçirdiğini deli gibi merak etsem de hesap soracak konumda değildim. Aslında kötü bir şey yaptığımı düşünmüyordum. Ekin ya da Oğuzhan gibi kimseyi aldatmamıştım. Kimseye umut vermemiştim. Onları zorlamamıştım veya zarar vermemiştim. Karşılıklı zevk söz konusuydu ki o da aylar önce bitmişti. Ekinle baş başa bile kalmıyorduk. Oğuzhan benden nefret ediyordu. Ve Fırat... onun bana hissettiği şeyler sır değildi. Bende herkesle beraber öğrenmiştim.
Kendimi yatağıma attım. Kabul, yattığım insanlar onun evini paylaştığı en yakın arkadaşlarıydı. Kardeş gibi görüyordu onları. Yüzümü yastığa gömerken inledim. Haksızlıktı! Nereden bilecektim ki ona bir şeyler hissetmeye başlamayacağımı? Hiç aklımda yoktu! Sinirle yorganı tekmelemeye başladım. Bir yol bulmalıydım. Her şeyi düzeltmek için bir yol!
''Toprak? Ders çalışmayacak mıydın?" Yüzümü aceleyle yastıktan kaldırdım. Fırat, elinde kitabıyla afallayarak bakıyordu bana. Sırıtmaya çalıştım.
''Kendimi gaza getiriyordum. Gelsene.'' Anlamamış dursa da ikiletmeden yanıma gelmeye başladı. Yerdeki kitaplarımdan birini aldım. Ben ders çalışırken kitap okumayı seviyordu.
''Kalemimi unuttum.'' Dedim ayağa kalkıp masama ulaşırken. Odanın her yeri kitapla doluydu. kalemlikten silgi de almayı unutmadan Fıratın yanına gidecektim ki motor sesi duyduğumda pencereye yaklaştım.
''Bizimkiler kavga etmiş galiba. Hep böyle olur.'' Perdeyi bırakıp Fırat'a yaklaştım.
''Nasıl olur?" Omuz silkti. Çok umurunda gibi durmuyordu.
''Kavga ederler ve Barış bir süre bizimle konuşmaz. Sinirli ya da üzgün olduğunda kimseyle muhattap olmak istemez. Eminim onları görmek bile istemiyordur.'' Suratımın kıpkırmızı olduğunu hissediyordum. Benim yüzümden kendi evinde rahat edemiyordu. Sahte bir boğaz temizlemeyle Fırat'a yöneldim. Bu kadar rahat konuşması garipti.
''Niye umursamıyorsun? Arkadaşın o senin.'' Kitabından bir sayfa çevirirken dudaklarını büzmüştü.
''Eskiden müdahale ederdim belki. Ama şimdi tek düşündüğüm sensin. Diğerleri başlarının çaresine bakabilirler.'' Ona cevap vermedim. Anlaşılan bir geceyi daha uykusuz geçirecektim..
°•°•°•°
Pazar gününü Fıratla geçirmiştim. Hastaneye gitmiştik önce. Saatler süren bir dolu tahlil ve test yaptırmıştı. Ardından diyetisyeniyle görüşmüştük. Kadının dediğine göre kilosu plana uygun artıyormuş fakat her an gerileyebilirmiş. Bu beni korkuttu çünkü gerilemesi durumunda hastaneye yatabilirdi. Bunu istemiyordum. Yeni yeni kendine gelmeye başlamıştı zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)
Romans+18 Duygular değişken ama çok güçlüdürler. Hüzün çok kolay bir şekilde öfkeye evrilebilir. Ya da mutluluk yerini acıya bırakabilir. Peki nefret gerçekten aşka dönüşebilir mi? Hayır hayır! Bizim hissettiğimiz tutku. Aşk için fazla azgınız. Hetero ol...