86. Gerçekler

4.4K 231 21
                                    


''Her şeyi biliyorum.'' Dedi konuşmasına başlarken. Başı dik ve taviz vermez haliyle kolları ukalaca birbirine dolanmıştı. Benim perişan görüntümün karşısında o, ışıl ışıldı. Sanki uzun zamandır bu anı bekliyormuş gibi. ''...Çevirdiğiniz dolapların hepsinden haberim var.'' Diye devam etti büyük bir kinle.

''Yani?" Kaşları anında çatıldı umursamaz sesimle. ''Alkım'ın tüm bunlarla ne alâkası var?'' Mümkünmüş gibi daha da çatıldı kaşları. Zayıf boynunda ortaya çıkan damarları görebiliyordum. Öfkeli bir solukla bir adım atarak tam dibime girdi ve hiç beklemediğim şekilde güldü. Kaş çatma sırası bana geçmişti.

''Aptala yatma Toprak. Canını yakamayacağımı biliyorsun. Ama bu-" işaret ve orta parmağıyla kalbimin üstünü sertçe iki kere dürttü. ''Onun canını yakmayacağım anlamına gelmiyor tabiki.''

Ben mi gerizekalıydım da anlamıyordum yoksa bilmediğim bir şey var da ondan mı böyle mal gibi bakıyordum?

''Sen?" Dedim ne diyeceğimi bilemeyerek.

''Evet!'' Çığlık attığında telâşla etrafa baktım kimse var mı diye. Neyseki gerçekten tenhaydı. Yine de çaktırmadan uzaklaşmıştım ondan. O kadar sinirlenmişti ki farketmemişti bile. Elleri saldırmak istercesine bana uzanmışken ''Biliyorum!'' Dedi. ''..Her şeyi! Sesimi çıkarmıyorum diye, umursamıyormuş gibi davrandım diye o kızla gözümün önünde ilişki yaşamaya başladın!''

Sözleri beni öyle büyük bir şoka soktu ki sağlam bir tokat yemişe döndüm adeta. O önümde sinirle bir oraya bir buraya gidip gelirken ben sadece yerdeki çimenlere bakıyordum. Alkım... ben... başımı sakince iki yana sallamaya başladım. Hayır, her şeyin sebebi basit bir yanlış anlama olmamalıydı. Her şeyin suçlusu ben olmamalıydım.

''Yok! Ama aptal olan benim. Hâlâ! Son ana kadar belki dedim, senin düşündüğün gibi değildir Fırat diye kendimi ikna etmeye çalıştım. Ne kadar safım değil mi?" Başımı yavaşça kaldırıp buz mavisi gözlerine baktım. O kadar bomboş hissediyordum ki hiçbir şey diyemedim. Sadece baktım. Hissettiğim gibi. Bomboş.

''Şuna bak, inkâr bile edemiyorsun!"

''Söylesem inanacak mısın ki?" O çoktan kafasında kurduklarına kapılmıştı. Ne dersem diyeyim inanmayacaktı. Bu yüzden aynı yavaşlıkla arkamı döndüm ve gitmeye hazırlandım. Daha fazla burada durmama gerek kalmamıştı. Alacağım cevapları almıştım. Fakat anlaşılan o, henüz rahatlamamış olacak ki bağırmaya devam etti.

''Bir de soruyorsun! Sana inanamıyorum Toprak! Gerçekten yalan da çığır açacaksın. Eğer sevgilin olacak sürtük her şeyi anlatmasa masum yüzüne kanacağım! Kahretsin, nefret ediyorum senden!" Duraksadım. Kaşlarım çatılırken hızla arkamı dönüp aradaki farkı kapattım ve hâlâ bana sövmeye devam eden çocuğu omuzlarından sarstım. Afalladı.

''Ne? Alkım sana ne dedi?" Şaşıran ifadesi Alkım'ın ismini duymasıyla eski öfkesine bürünürken yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Geri çekilmeden söyleyeceklerini bekledim.

''Bugün, son derste seni ararken karşıma çıktı. Ona ikinizi sordum. İnkâr etmedi. Hatta ne dedi biliyor musun? Senin ona çok âşık olduğunu, birbirinizi deliler gibi sevdiğinizi söyledi. Aradan çekilmeliymişim.'' Büyük bir kahkaha patlattı. ''Baya komik espri değil mi?" Kahkahaları kıkırtıya dönerken başını iki yana salladı. ''Baya güldük.''

Büyük bir hırsla başımı kaldırıp gözlerinin içine en sert bakışlarımla baktım. Çenemi sıkmaktan dişlerim ağrıdı ama ne ben ne de o geri çekilmiyordu. Sonunda konuşmaya başladığımda sesim düşündüğümden daha kısık, daha boğuk çıkmıştı.

Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin