47. Ne İstersen

7.6K 378 31
                                    


''Al işte! Fırat arıyor.'' Dedim telefonu kaldırıp ekranı gösterirken.

Konuşmasına izin vermeden açıp kulağıma görürdüm. ''Fırat?"

''Toprak! Neredesin? Evde yoktun, okulda yoksun.'' Ee ne diyecektim ben bu çocuğa? Sorarcasına Oğuza döndüm. Bakmadı bile bana.

''Oğuzla birlikteyiz.''

''Lan? Niye söylüyorsun?" Fısıltıyla konuşup koluma vursa da cevap vermedim. Aklımın bir köşesinde abisinin anlattıkları varken bu durumda ona yalan söyleyemezdim. İşin aslı, sesini duyunca bile içim bir kötü olmuştu.

Telefonda kısa süreli bir sessizlik oluştuğunda acaba yanlış bir şey mi söyledim diye düşündüm. Oğuzla olanları bilmesine imkan yoktu sonuçta.

''Yaa.'' Dedi sessizliğin ardından ufak bir gülüşle. ''...bu kadar yakın olduğunuzu bilmiyordum. Ne yapıyorsunuz ki birlikte?"

''Selin ile manitasını dikizliyoruz.'' Oğuz ters ters baksa da içimden geleni yaptım. Gerçekleri gizleyebilirdim ama olabildiğince açık olacaktım artık. En azından onun psikolojisine göre.

''Ne? Neredesiniz şuan?"

''Biz kahva-"

''Kalk kalk! Gidiyorlar. Acele edelim.'' Kolumdan tutup kaldırdığında hesabı ödeyen çocukla telefonu elimden kapmış ve kasayı işaret etmişti. O Fıratla konuşurken bende kasaya yürüdüm ve çocuğun hemen arkasında durdum. Çaktırmadan onu incelerken Oğuzhan'a gereğinden fazla benzediğini farkettim. Gerçekten, çocuğu hiç tanımasam ve ilk defa karşılaşsam Oğuzhan sanıp kafasına bir şaplak atabilirdim. O kadar benziyorlardı.

Parasını ödeyip gittiğinde bende kendi hesabımızı ödedim ve kolonun arkasına gizlenmiş çocuğun yanına gittim. Telefonumu bana uzattı. ''Çabuk. Gidiyoruz.''

''Nereye?" Park yerinde arabalarına binen ikilinin ardından çıktığımızda onun koşar adımlarına ayak uydurmaya çalışıyordum. Arabaya binip direksiyonu çevirirken cevapladı.

''Onlar nereye gidiyorsa.'' kafamı yaslarken Ofladım. Bir dedektifçilik yapmadığımız kalmıştı onu da yapıyoruz.

''Bu arada.'' Dedim aklıma takılan şeyle. ''Ben dışında herkesin arabası var herhalde. Baksana çocuk anadolu da okuyor ama altında son model araba var.'' Kıskanmaya başlayacaktım artık. Ben de zengindim ama daha ehliyetim bile yoktu.

''Selinin abisinin arabası o. Bu zibidi kızın parasıyla geçiniyor kesin. Orospu çocuğu. Puşt...'' Hani bir laf var ya. Bir söz söyle bin ah işit diye. Hah! Tam o durumdaydım. Ağzımı açtığıma pişman ettirecek kadar çok küfretmeye başlamıştı. En kötüsü, bir freni yoktu. Bende onu duymamak için telefonumla ilgilenmeye başladım.

Çok değil yarım saat sonra, artık yavaş yavaş sıkılmaya başladığım anlarda araba yavaşlamış, en sonunda durmuştu. Merakla geldiğimiz yere baktım. Tanıdık alışveriş merkezindeydik. Evime yakın olduğu için ihtiyaçlarımı hep buradan karşılardım. İndiğimizde önden giden ikiliyi asansöre binerken görmüştük. Değil onlarla asansöre binmek, yeltensek bile yakalanırdık. Bu yüzden asansör kapanana kadar bekledik. Oğuza döndüm.

''Ne olacak şimdi? Kaybettik onları.'' Biz üst kata çıkana kadar onlar çoktan herhangi bir katın herhangi bir mağazasına girmiş olacaklardı. Bulmamız imkansızdı.

''Tek başımıza aramayacağız ki?

''Nasıl?" Sırıttı.

''Fıratla konuştuğumda gelmek için ısrar etti. Diğerlerinin de canı sıkılıyormuş. Okulu asmak istediler. Kısaca, ekip çalışması yapacağız.'' Telefonunu çıkarıp attığı konuma baktım.

''Sen kafayı yemişsin.'' Hâlâ gülüyordu manyak.

''Birazdan burada olurlar. Biz önden çıkalım.'' Gerçekten hepimizin işi gücü bırakıp Selini arayacağını mı düşünüyordu? Başımı iki yana salladım. Daha çok beklerdi.

Otopark katından avm kısmına geçtiğimizde ayrılmıştık. Ben direkt erkek giyim mağazalarına girmiştim. Tek tek kazakları, pantolonları incelerken beğendiğim bir koyu gri kot pantolonu üstüme tuttum. Hayatta mağazalarda kıyafet denemezdim. Bir şeyi beğendiysem onu alırdım. Kasaya ilerledim. Saat on'u geçiyordu ve insanlar yavaş yavaş akın etmeye başlamıştı. Kartımı çıkarıp ödeme yaptığımda keyifle diğer mağazaları gezmeye başladım.

Elimde çok geçmeden üç karton poşet varken telefonum çaldığında sık sık uğradığım lüks parfümeri dükkanındaydım. Yanımda ise her gelişimde benimle ilgilenen Tuba vardı.

''Sence bu defa hangisini alayım Tuba?"

''Hmm, yumuşak kokulardan hoşlanıyorsunuz.'' Parfümleri tek tek açarken bulduğu şişeyle gözleri parlayarak bana uzattı. ''...Uzun zamandır da Dolce Gabbana kullanmadınız. Uniseks kokuları seversiniz.'' Sırıtarak kapağına kadar yayılmış kokuyu içime çektim.

''Sen bu işte iyisin Tuba.'' Gülümsedi.

''Sadece sizi tanıyorum.'' Parfümü tekrar burnuma dayamıştım ki telefonum çaldığında şişeyi Tuba'ya uzattım.

''Benim için kasaya götürür müsün?" Hızla başını sallayıp şişeyi de alarak gittiğinde telefonumu çıkardım. Tahmin ettiğim gibi Fırattı.

''Geldik biz. Siz neredesiniz?"

''Oğuzla değilim ben. İkinci kata çık, bulurum seni.'' Kartımı Tuba'ya uzatırken gördüğüm parfümle durdum. Suratımda benden habersiz bir gülümseme oluşurken ''bunu da istiyorum.'' Dedim.

Parfümeriden çıktığımda mutluydum. Güzel kokular herkesi mutlu ederdi ve eğer asgari ücretin üstünde bir parayı orada bıraktığım düşüncesine takılmazsam her zamanki gibi güzel vakit geçirmiştim. Elim kolum dolu ve kırmamaya çalıştığım parfüm paketleriyle yürüyen merdivenin yanındaki banka oturmuş, üstüne bol gelen kıyafetleri içinde kamburunu çıkarmış Fıratı gördüm. Adımlarım sekteye uğrarken zihnimde duyduğum hikâyesinin etkisini bedeninde taşıyan çocuğun yanına gidemedim. Sanki küçük Fıratı görüyor gibiydim. Etrafına öylesine bakarken beni gördüğünde hızla ayağa kalktı. Kocaman gülümseyip yanıma gelirken şaşırarak bir bana bir elimdekilere bakmıştı.

''Ne kadar çok alışveriş yapmışsın.'' Dediğinde çenemle merdivenleri işaret etmiştim.

''Bunlarla dolaşamayız. Arabaya koyup öyle gezelim.'' Dedim hareket eden merdivene bir adım atarken. Sesim hafif boğuk geliyordu ve farketmesini istemiyordum. 

''Tamam! Olur. Birazını bana ver istersen.'' Heyecanla konuştuğunda gerek olmadığını söyledim. Heyecanı kalbimi yaralamıştı. Bugün duyduklarım yüzünden zaten yüzüne bakmakta zorlanırken kendime söz verdim. Bugün ne isterse yapacaktım.

''Barış'ın arabasına koyalım. Anahtarı bana vermişti.'' Bir şey demeden başımı salladım. Otoparka gelene kadar ikimizden de ses çıkmadı bir daha. Arabanın kilidini açtığında aldıklarımı düzgünce bagaja yerleştirip ona döndüm.

''Bugün ne yapmak istersin?"




Geçiş bölümüydü..



Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin