İTAAT
49
"KALANLARIN SOĞUĞU"Orospu çocuğu!
Hain evladı!
Göt lalesi!
Şerefsiz haysiyetsiz cibilliyetsiz pezevenk!
Babası da pezevenk, anası da! İkisinin genlerinden ne olacaktı sanki? Ne beklemiş olabilirdim sanki?
İşte o haysiyetsizin üzerinden gözlerimi çektiğimde ne yazık ki çoktan gözleri gözlerime değmiş —daha doğrusu büyük, siyah cam gözlüklerime— ona bakarken yakalanmıştım bile.
Bardaktaki meyve suyumu yudumlamaya devam ediyordum ki burada yalnız oturmamın faydasız olacağını düşünerek yerimden kalktım ve büyük camlara gider gitmez dışarıdaki kavurucu sıcaklığa kendimi atıp Enis'in yüzdüğü havuza doğru ilerledim.
İstikametim, yan yana duran şezlonglardı. O şezlonglardan birine Kıvanç bey oturmuş, tabletiyle oynuyordu tabii ama benim için sorun değildi. İyi bir uyku çekmiş olmalıydı ki sabah bana gülümsediğini görmüştüm. Ayreten özenle hazırladığım kahvaltı için erkek müsbettesi oğluna değil, bana teşekkür etmişti. Arpa boyu da olsa, en azından yol alabiliyordu.
Enis en son sakat kolunu kullanmadan havuzda dikkatlice yüzüyor, ben de içeride tatlı tatlı meyve suyumu içiyordum —ta ki ona bakarken yakalanıncaya kadar— ben şu an Kıvanç Beyin yanına ilerlerken onun yanından da geçmek zorundaydım tabii ve ona biraz daha yaklaşırken neyseki gözlüklerim gözlerimdeydi de çaktırmadan arada bakıyordum.
"Şşşt," dedi yanından geçtiğim sırada.
"Ne var?" diye çemkirdim neredeyse. Durmamıştım, yürümeye devam ediyordum.
Gün aydıktan sonra yüzünü gördüğümden beri ona çemkirmeme alışkın olduğu için şaşırmamış olacaktı ki bir avuç su fırlattığıyla kaldı.
"Ya ne yapıyorsun salak?!" diye feryadı basmam Kıvanç beyin bile gözlerinin üzerimize kaldırmasına sebep olmuştuk. "Islatma beni!"
İpli, siyah bikinimin üzerine giyindiğim kimonomun üzerindeki damlacıkları elimle iteliyordum ki eliyle bir daha bana su attı ve bu beni hem daha fazla ıslattığından hem de daha fazla sinirlendirdiğinden dolayı bu defa ayağımı yere vurarak bağırmak zorunda kaldım ama beyefendi çoktan gülerek yanımdan uzaklaşmaya başlamıştı bile.Gözlüğü indirip yüzümdeki su damlacıklarını sildim ve baktım ki gülen suratına yumruk atamıyordum, hızla Kıvanç beyin yanına gidip içecek dolu bardağımı ortamızdaki sehpaya bırakıp yerime oturdum.
"Şerefsiz," diye kendi kendime mırıldanıyordum ki Kıvanç beyin gözlerinin üzerime çevrildiğini fark edince gözlerimi Enis'in üzerinden çekip ona döndüm. Kendimi suçlu hissedeceğim bir durum yoktu ama oğluna hakaret ederken yakalanmam beni mahçup ediyordu. "Özür dilerim. Duymanızı istememiştim. Ağzımdan kaçtı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAAT
Romance"Kimsin sen Enis Altınday?" Diye sorduğumda, bakışları bana hissettirdikleri kadar anlamsız değildi. "Tehlikeli ve tutkulu bir adam mı yoksa yardımsever ve vicdanlı biri mi? Kimsin? Nesin sen?" "Ya sen?" Diye soruma karşılık sordu. "Yalan," dedim...