Güm...
Bam...
Güm...
Bam...
Güm... Bam...
Yer altından gelen kasvetli ses, sanki istikrarlı bir kalp atışı gibi gümbürdüyordu.Yavaş ama kesin bir şekilde, gümbürtü şehri kaplamış ve onu devasa bir kalp atışı görünümündeki uğursuz bir uçuruma dönüştürmüştü.
Tam o anda, karanlık, dipsiz uçurum, devasa bir top üretti ve onu, ona doğru uçurdu.
Nefes alamıyorum...
"Ah!"
Zeha, irkilmeyle, nefes almaya çalışarak uyandı.
Kocaman açılmış gözlerle tavana bakarak nefes aldı. Tavan, beyaz ve bilinmedikti.
"Ne bu..."
Zeha'nın nerede olduğunu bilmek için etrafına bakmasına gerek yoktu. Kimyasalların kokusu, ona nerede olduğunu söyleyecek kadar duyularına hücum ediyordu.
"Hastane mi? Ne yapıyorum ben burada..?"
Tam etrafındakilerin farkına varmışken ani bir acı bedenine saplanmıştı.
"Ah!"
Zeha hemen elini kaldırdı ve göğsüne doğru götürdü. Tam o anda, göğsünün etrafına sıkıca sarılmış olan bandajı hissetmişti.
Acı, tam oradan geliyordu. O esnada Zeha, elinde olmadan kalbi hatırladı. Kaşlarını çattı, şu anki kötü durumuyla ne alakası vardı, emin değildi.
Sanırım bir kalple ilgili bir rüya gördüm...
Ne kadar uğraşsa da rüyasını detaylıca hatırlamazken Zeha, onun hoş bir şeyden epey uzak olduğunu biliyordu.
Sonunda ona yetişen ve avını boğan bir piton gibi kalbinin etrafına dolanan uğursuz bir karanlık tarafından kovalandığını hatırladı.
Zeha, elini göğsüne doğru sıkarken ve acının dinmesini umarken gözlerini kapadı.
Neler oldu? Hastanede ne yapıyorum? Bu hissettiğim acı da ne? Ne zaman yaralandım ki?
Zeha, ne kadar uğraşsa da hiçbir şey hatırlamıyordu. Sanki biri, elini beynine sokup onu darmaduman etmişti.
Tam Zeha, nasıl böyle bir duruma düştüğünü anlamakta güçlük çekerken şakağına keskin bir acı saplandı.
"Ah!"
Zeha iki büklüm olarak acı içinde inledi. Acı, en nihayetinde dinmeden önce sonsuza kadar devam edecek gibi gelmişti.
Benim neyim var?
Ona olan şeylerin hiçbirini anlayamıyordu.
Tam o anda, evinden çıkarken şüpheli bir adamla olan karşılaşmasını hatırladı.
.
.
"Ailenin nasıl ve neden öldüğünü bilmek istemiyor musun?"
İstiyordu.
Ne yazık ki, yetimhanedeki öğretmenler ve çalışanlar ona hiç anlatmamıştı. Bunun yerine; o ne zaman bu soruyu sorsa, yüzlerindeki bakışları rahatsız bir hale çevirmişlerdi.
Ve böylece, ailesinin ölümünün silik hatırası zihninin en arkalarına itilmişti. Kimsede sorularının yanıtları olmadığından, Zeha, bir gün bunları kendi kendine çözebileceğine karar vermişti.