Zeha'nın yanlış yorumlaması Haru'yu yıldırdı. Sinir bozukluğundan kafasını sallamasına engel olamadı.
"Hayır, kadın değil. O şeyi... Görmedin mi? Tekrar izleyebilir miyiz?"
"Bence daha sonra internetten bakabiliriz."
"Peki. Bekleyelim."
Ve beklediler.
İkisi karşı karşıya oturmuş ve tek kelime etmeden telefonlarına bakıyorlardı.
"Ah... Bu biraz tuhaf değil mi?"
"Şş."
"Konuşursak yeniden gösterimi kaçıracak falan da değiliz."
"Sevgili evladım, bütün gücüyle cıvıldayan hareketli yavru bir kuş gibisin."
"Hey, ben ne zamandan beri-"
"Şş."
Zeha, Haru'nun kararlılığına içten içe sızlanırken sonunda vazgeçip sustu.
İyi. Bundan böyle tek bir kelime dahi etmeyeceğim.
Ve böylelikle, Zeha dudaklarını büzdü, poposunu sıktı ve sessizlik dayanılmaz bir hale gelene dek parmaklarıyla hafifçe tıklatma sesi çıkardı. Çok geçmeden sessizliği bozdu.
"Ne halt almamız gerekiyor olabilir ki?"
"Emin olamam. Ama, bir şey."
Haru'nun kendisi de ne olduğunu çok iyi bilmiyor gibiydi.
"Bekleyip bir kez daha görelim. O zaman emin olacağım."
Haru, kaçırdıkları haberin tekrar görünmesi için sayfayı defalarca kez yenilemek zorunda kaldı. 5. Bölge'deki bir müzede gerçekleşmiş bir cinayet vakası hakkındaydı. Altı turist ve yedi çalışan ölmüştü.
Zeha biraz şaşırmış hissetti. Artık kaplanların insanları öldürmesinin pek haber değeri olmadığını varsaymıştı. Haber olmasının sebebinin ölü sayısının fazlalığı olması gerektiği sonucuna ulaştı.
O anda, haberlerde müzenin içi hakkında bir video oynatıldı. Zeha onun bir belgeselden alındığını fark etti.
"İşte bu!"
Zeha hemen durdur tuşuna bastı. Ekran, tarihi silah ve savunma teçhizatlarını gösterdi. O anda Haru da elini kaldırıp bir şeye işaret etti. İyice bir bilenmesi gereken bir kılıca işaret ediyordu.
"Buna ihtiyacımız var."
"Bu mu? Neden?"
"Bilmiyorum. Onu elde etmemiz gerektiğine dair güçlü bir hissim var."
Zeha, Haru'yu anlamadı.
Gösterdiği kılıç epey eski ve kırılgan görünüyordu. Sanki ufak bir darbe bile parçalara ayrılmasına yetecekmiş gibiydi.
Şu anki kırık kılıcı bile daha işe yararmış gibi geliyordu. Ama partnerine güvendi. Geçen üç ayda Haru'nun eğitimi, Zeha'yı düzgün bir nefes alış ve diğer dövüş teknikleriyle donatmış ve onu daha önce hayal dahi edemeyeceği bir seviyeye yükseltmişti. Hatta Zeha, bu inanılmaz gelişiminin ardındaki sırra eğitimdense Haru'nun yanında kalmak mı yol açtı diye dahi düşünmüştü.
Yani, bu kadardı. Haru o kılıcı belirlediği için Zeha, ona ihtiyacı olduğuna ikna olmuştu.
Ama...
Nasıl?
O büyük müzede birçok insan öldürülmüştü. Bu da onları öldürenin büyük ihtimalle sadece bir kaplan olmadığı anlamına geliyordu. Orada dolaşan pek çok kaplan olmalıydı. Sakin kalıyor ve etraftaki kurbanlarına saldırmak için medana çıkmayı bekliyor olabilirlerdi.