Silahları var. Önce silahlarını etkisiz hale getirmem lazım.
Hemen akabinde Zeha silahı kapmak için, haykıran adamın belinden tuttu. Ardından silahı yere fırlattı ve ezip parçalara ayırdı. Daha sonra yumruğunu gevşetip adamın karnına sert bir tekme salladı. Bu, adamın arkaya doğru uçarak yere sert bir şekilde düşmesine neden oldu.
Zeha ondan sonra da devam etti. Hemen yakınında duran adama yumruk attı.
Çat!
Adamın çene kemiğinin kırılma sesi kulaklarında çınladı. Aynı anda Zeha, silahını çıkarmaya çalışan Seongjin'i bileğinden tutup yere serdi. Silah yere düştü.
Zeha aşağıya eğilip Seongjin'i karnından itelemeden önce onu hemen ayağıyla ezdi.
Bam!
Seongjin'in sırtı bir patırtı ile duvara çarptı. Zeha, kafasına bir darbe daha vurduğunda Seongjin inleyerek yere düştü. Çenesi kırılan adam titreyerek silahını kaldırırken Haru'nun bağlama ipi tam üzerine uçtu ve bileğinin etrafına sarılıp onu hareketsiz bıraktı.
Haru daha sonra adamın düşürdüğü silahı almak için yürüdü. Sinirlenmişti.
"Bu çok tatsız bir şey."
Zeha, içinde bulundukları duruma rağmen Haru'nun zorlama ses tonuna sırıtmadan edemedi. Bu sadece öylesine bir gülümsemeydi ama Seongjin bunu Zeha'nın başka birine işaret vermesi olarak yorumladı.
"Lü-lütfen beni öldürme."
Zeha'nın onu öldürmeye hiç niyeti yoktu.
Zeha, onu öldürmeye çalışan kendisiyken Seongjin'in hayatı için yalvardığını duyunca şaşkına döndü.
"Niye öldürmeyeyim?"
"Çü-çünkü ben bir kaplan değilim. Eğer... Beni öldürürsen... Bu suç olur."
"Küçük bir kuş bana, ekibinin etrafta masum insanları öldürdüğünü söyledi. Eminim geçen gün beni nasıl yem olarak kullanmaya çalıştığının sen de farkındasındır."
"Bu... Birbirimizle iş birliği yapmak da böyle bir şey, değil mi? Hahaha. Gerçekten seni öldürmeye çalışacak olduğumu mu düşünüyorsun? Seni son dakikada kurtaracaktım. Ve işte buradasın, hayatta ve iyisin. Hahaha."
Zeha Seongjin'in kafasını tokatladı.
"Bana efendim de."
"El-elbette... hayır, tamam efendim. Üzgünüm. Lütfen... Beni ku-kurtar. Bundan sonra... Bundan sonra bir daha asla avını bölmeyeceğim."
Zeha bunun boş bir vaat olduğunun gayet farkındaydı. Eğer gitmesine izin verirse Seongjin başkalarıyla beraber ondan intikam almaya çalışabilirdi.
Ama... O bir insandı.
Zeha'nın bir insanın hayatına son vermesi mümkün değildi çünkü insan benzeri görünümü nedeniyle kaplanı öldürmek bile yeterince garipti. Zeha kendine kaplan peşinde olduğunu hatırlattı, insan değil.
Ancak yine de net bir uyarı mesajı göndermek istiyordu. Arkasını döndü ve Haru'ya baktı.
"Ne yapayım?"
"Biz insanları avlamıyoruz, bu yüzden sınırı aşma ve bırak gitsin."
"Tamam o zaman. Seni bir daha yakalamama izin verme! Eğer bu bir daha olursa, sadece kaplan avlayacağıma söz veremem."
"Te-teşekkür ederim efendim. Bir daha asla sizinle karşılaşmayacağız."
Seongjin hemen ayağa fırladı. Biraz baş dönmesi ve ani bir sallantı karşısında sendeledi ama çabuk toparlandı. Arkadaşlarını da alıp uzaklara doğru kaçıp gitti.