19. Yaşamak İstemiştim

338 45 5
                                    

Havada iğrenç ve tiksindirici bir koku vardı. Her iki yanda birkaç hapishane hücresi sıralanmıştı. İçlerinde insanlar can çekişiyordu. Hatta bazılarında çoktan çürümeye başlamış ve kurtçuklarla dolmuş cesetler bile vardı. Hala nefes alıp hayatta olanlar da bundan daha iyi halde değildi. Çökmüş yüzleri ve bu sürüp giden tutsaklıktan kaçma umudunu çoktan yitirmiş, boş bakan gözleri vardı. Ölü gibi görünüyorlardı.

Bu yüzden Zeha ve diğerlerinin gizlice odaya girdiğini gördüklerinde neredeyse hiçbir tepki vermediler. Bu yer cehennemin somut haliydi.

Şlap.

Bir adım ilerleyince Zeha zeminin kalın ve yapışkan, kırmızı ve siyah sıvı katmanlarıyla kaplı olduğunu fark etti. Bu gizemli sıvıyı gözleriyle takip ettiğinde Zeha, odanın diğer tarafındaki bir sandalyeye bağlanmış bir adam gördü. Kanını dışarıya ve yer altındaki sisteme pompalayan gizemli bir boruya bağlıydı. Sandalyedeki adam başı sarkmış bir halde tamamen hareketsiz duruyordu. Fakat kanı borularla çekilmeye devam ediyor, zemini ıslatarak delikten aşağı akıyordu.

"Iy..."

Cein'in öğürme sesiyle beraber Zeha kendine geldi.

"Elimizi çabuk tutup buradaki insanları kurtaralım. Kaplanlar her an gelebilirler."

Herkes hızla harekete geçti.

Zeha ayağını her hareket ettirdiğinde yerdeki göletten de kan sıçrıyordu. Bu oldukça rahatsız edici ve sinir bozucu bir ses olmakla beraber aynı zamanda onu üzgün hissettiriyordu.

Zeha sandalyeye bağlı adamın yanına gidince çoktan soğuk ve tepkisiz olduğunu gördü. Buraya birazcık daha erken gelmiş olsam onu kurtarabilir miydim? Zeha ve Cein hücrelerin kilitlerini kırarken diğerleri de hayatta kalanları dışarı çıkarmak için hücrelere girdi.

"Uyanın millet! Çabuk olmamız gerekiyor! Hadi!"

"Fazla zamanımız yok! Kaçın, hemen! Hareketlenin!"

Zeha'nın ekibinin canlı ve enerjik sesleri hücrelerde yankılanarak insanların gözlerindeki uzun süredir sönük olan umut ışığını yeniden canlandırdı. Kendilerine gelir gelmez insanlar nihayet bu cehennemden kaçma şanslarının olduğunu fark ettiler.

Fakat açlık ve işkence herkese büyük zarar vermişti. Bu yüzden hücrelerden Zeha ve diğerlerinin istediği kadar hızlı çıkamıyorlardı.

Bazı iyi kalpli insanlar gönüllü olarak diğerlerini hücrelerden çıkmaya teşvik edip onlara yardım ederken, bazı bencil olanlar daha çabuk çıkabilmek için resmen diğerlerini kenara itiyordu. Ancak Zeha ve diğerleri, bu telaşlı kalabalığı hücrelerden düzenli ve medeni bir şekilde çıkmaları için kontrol edemeyecek kadar meşgullerdi. Kilidi açılacak çok fazla hücre ve tahliye edilecek çok fazla insan vardı.

"Kap-kaplan avcıları gelmiş!"

"Yardım edin! Kurtarın bizi, buradayız!"

İnsanlar hücrelerinin açılmasını beklerken böyle sesleniyorlardı.

O sırada Zeha ve diğerleri arkalarındaki metal kapının gıcırdayarak açıldığını duydular. Zeha bir kilidi kırıp hemen arkasını döndü. Panik olmuş bir ifadeyle karmaşayı izleyen Kyeongtae ve ekibinin gelmiş olduğunu gördü. Böyle beklenmedik bir manzara karşısında şok olmuş gibi görünüyorlardı.

"Hey, siz! Orada dikilip hiçbir şey yapmayacak değilsiniz herhalde. Bu insanları çıkarmamıza yardım edin!"

Zeha'nın bağırışı Kyeongtae'yi kendine getirdi. Hemen takım arkadaşlarına tahliye çabalarına katılmaları emrini verdi.

7 Kaplan AvcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin