37: Bölünme

113 17 1
                                    

Bam!

Hosu yumruğunu indirerek masayı ortadan ikiye böldü.

Jooan şaşkınlıkla Hosu'ya baktı. Nefretle dolu sarı gözleri, Jooan'ın tüylerini diken diken etti.

"Hosu..."

"Kız arkadaşının bir kaplan olduğunu anlıyorum. Yani kaplanlara karşı zaafının olması çok doğal. Ama ya ben? Beni kaçırdıktan sonra bana ne yaptıkları hakkında bir fikrin var mı?" Hosu öfkeyle hırladı.

"Sana korkunç şeyler yaptıklarını biliyorum. Ama onların sadece birkaç tane olduğunu da göz önünde bulundurmalı-"

"Hayır! Hepsi aynı!" Hosu bağırdı, muazzam öfkesi odanın her tarafında gümbürdüyordu.

Jooan şok içinde yutkundu.

Arkadaşının etrafında yavaş yavaş oluşan karanlık sisi gördü. Hosu bunu saklamaya çalışmıyordu bile.

"Benim için bütün kaplanlar aynı! Kaplan bir kız arkadaşın var diye kaplanlarla olan deneyimlerimizi geçersiz kılmaya kalkışma sakın!"

"Hosu, lütfen. Bunu yapmaya çalışmıyorum ki. Sadece bu kavganın iyiye gidip gitmediğinden emin değilim."

"Hayır, sen sadece kendi hayal dünyanda sıkışıp kalmışsın. Senin dünyanda, kız arkadaşın sana seni güçlü kılacak güçler verdi. Ve Heoseo hakkında ne demiştin? Onun ölümünün yasını mı tuttu? Sırf senin acını anlayabildiği için gitmene izin mi verdi? Harika. Gerçekten harika. Çünkü kız arkadaşının gücüne sahip olduğun sürece her zaman kaplanların gözdesi olacaksın.

Jooan Hosu'nun, söylediklerini bu şekilde algılayacağını düşünmemişti.

"Kaplanlar onun bütün ailesini öldürdü!" Hosu, Hwan'ı işaret ederek bağırdı. "Küçük bir kız kardeşi vardı ama ona ölümüne işkence ettikleri için öldü. Nereden biliyorum, biliyor musun? Çünkü gördüm ben. Sen orada olmadığın için bilemezsin. Ama ben oradaydım, kendi gözlerimle hayatının kayıp gitmesini izliyordum!"

Hwan neredeyse hiç tepki vermeyip gözlerini Jooan'dan kaçırdı.

Jooan, Hwan'ın bu konu hakkında Hosu ile çoktan konuştuğunu düşündü.

"Ve Cein bir kaplan tarafından bütün olarak yutulduktan sonra neredeyse ölüyordu. Başlarda onlardan ne kadar korkmuştu, hatırlamıyor musun?"

Bu sefer Hosu, Cein'i işaret ediyordu. Normalde travmasını inkâr etmeye çalışan Cein, bu defa sessiz kaldı. Sadece yere baktı, yüzünde hiçbir duygudan eser yoktu.

"Ve onun tüm arkadaşları kaplanlar tarafından öldürüldü. Dogeon'un bir noktada ailesi sayılan tüm arkadaşlarını öldürdüler."

Dogeon, Hosu'nun kendi hakkında konuştuğunu fark edince garip bir şekilde gülümsedi. Daha sonra Hosu, Zeha ve Haru'ya döndü.

"Ya onlar? Ve sen Jooan? Ah, eminim ki her şey yolundadır ve siz hepiniz harikasınızdır. Bu yüzden hiçbir sorun yokmuş gibi oturabiliyorsunuz ve tıpkı insanlar gibi kaplanların da hem iyisinin hem de kötüsünün olduğunu iddia edebiliyorsunuz."

"Hadi ama, Jooan'ın söylemek istediği bu değil." Zeha biraz sabırsızlanarak araya girdi.

Hosu umursamazca gülümsedi.

"Gördünüz mü? Nasıl da kaplanların tarafını tutuyor görüyor musunuz? Onun böyle yapması çok normal, ne de olsa babası bir kaplan."

O anda Jooan, Hosu'nun henüz travmasını aşamadığını fark etti. Her gün yaptığı şakalar ve gülümsemeler yalnızca numaraydı, aldatmacaydı. Derinlerde bir yerde, yaşadığı deneyim yüzünden hâlâ travmatize olmuş durumdaydı. Jooan, bazı kaplanların iyi olduğunu söyleyerek işi mahvettiğini fark etti.

7 Kaplan AvcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin