Neydi o? Hayal mi görüyorum yoksa? Neydi o?
Yonghui ciğerini parçalarcasına haykırırken Yeongmin'in nefesi kesilmişti. Yunjae korku yüzünden hareket kabiliyetini kaybetmiş, ayakları ise resmen yere çakılmıştı.
Sınıfta, öğretmen masasının önünde bir şey vardı.
Gorile benzeyen yüzünde uzun bir boynuz vardı. Ayrıca çenesinden çıkıp burnuna doğru uzayan iki keskin uzun diş bulunuyordu.
Bu hali yeterince korkunç değilmiş gibi vücudunun alt kısmı ise bir kırkayağı andırıyordu.
Uzun gövdesinden çıkan çok sayıda ayak bulunuyordu.
"Hı... Ahhhhhh!"
O trans halinden ilk çıkan Yeongmin oldu. Telaşla kollarını sallayıp hemen uzaklaştı, bu da diğer ikisinin kendine gelmesini sağladı.
Ama kaçamadılar.
Takip ettikleri minik yaratık yollarını kapatmıştı.
"Çekil önümden!"
Yeongmin haykırıp bir tekme savurmaya çalışırken yaratık birden ağzını genişçe açtı.
Sonra inanılmaz derecede büyük olan o ağız anında Yeongmin'in bacaklarını ısırıp yuttu.
Bazen, büyük bir şok yaşadığında beyin donup kalır ve felç geçirmiş gibi hiçbir şey yapamaz.
Arkadaşlarının vücudunun yarısı canavar tarafından ısırılırken Yunjae ve Yonghui dehşet dolu gözlerle izledi.
Yeongmin hâlâ delirmiş gibi kollarını sallıyordu. Başına gelen şeyi henüz algılayamamıştı.
"Kurtarın beni..."
"Ah..."
Aklı henüz yerine yeni gelen Yonghui arkadaşına,
Yerde ne yapıyorsun? Bacakların nerede?
Diye sormak istiyordu.
Ama ağzından daha tek kelime çıkamadan goril-kırkayak canavar boynuzuyla sırtını parçaladı.
Çaresizce Yunjae'ye bakarken, Yonghui'nin gözüne yaşlar hücum etmişti.
Yunjae yerde tir tir titriyordu. O kadar korkmuştu ki dizlerinin bağı çözülmüştü. O an tavşan kulaklı canavar Yeongmin'den geriye kalan ne varsa yalayıp yutmuştu.
Yonghui, Yunjae'ye döndüğünde canavarın büyüdüğünü görmüştü. O anda canavar ileri doğru atıldı ve Yunjae'yi bir bütün halinde yutuverdi.
İki lise arkadaşı artık ölmüş olsa da Yonghui'nin yas tutacak zamanı yoktu.
Aslında bunu yapacak zamanı yoktu çünkü az önce boynuzunu sırtına saplayan diğer canavar tarafından parça parça çiğneniyordu.
Bir süre sonra, çığlıklar ve kemik kırılma sesleri artık kesildiğinde, yırtık pırtık pelerinli birisi sendeleyerek sınıfa girdi.
Çocuklardan geriye kalan tek şey yerdeki kameraydı.
Gizemli figür etrafına bakınıp ortalıkta kimsenin olmadığına emin olduktan sonra eğilip kamerayı aldı.
Kameranın kayışını şekli bozuk parmaklarının etrafına saran figür, çalışıp çalışmadığına bakmak için kamerayı açtı. Sonra da cebine tıkıp karanlıkta kayboldu.
Zeha, Haru için endişeleniyordu.
Konu savaşmak olunca Haru, Zeha'yı mükemmel bir şeklide destekliyor olsa da son zamanlarda kendinde değilmiş gibiydi.