Dogeon, silahını incelerken konuştu.
"O çocuklar gerçekten farklıydı, değil mi?"
Chakho, herkesin kalmasına yetecek büyüklükte bir ev satın almıştı. Ev, pek çok kez kaplan saldırısına uğrayan 6. Bölge'deydi. Yine de bu, ekip için iyi bir şeydi çünkü bu çok odalı evi makul bir fiyata alabilmişlerdi.
Odanın birine Pyori'yi yatırdılar. Onu hastaneye götürme konusunu, nihayet götürmeme kararı alıncaya kadar uzun uzun düşündüler. Sonuçta, bilinçsizce yatan bu adam pek de insan gibi görünmüyordu.
"Bugünlerde liselilerin nasıl olduklarını bilirsin. Kimse durduramaz onları." Zeha, gözü Pyori'de cevapladı soruyu.
"Her neyse, bu adam da neyin nesi? Adı Pyori'ydi değil mi? Sence insan mı?"
"Muhakkak. Bizim gibi gözleri, bir burnu ve ağzı var. İki bacağı, on parmağı..." Pyori'yi incelerken sesi gittikçe alçaldı Dogeon'un.
Parmaklarında bir tuhaflık vardı. O kadar bükük ve bozuk şekilliydiler ki daha çok ağaç dalı gibi görünüyorlardı.
"Buna ne deniyordu? Bir tür... Genetik mutasyon mu? Böyle bir şey olduğunu mu düşünüyorsun?"
"Şey..."
Evde sadece Dogeon ve Zeha vardı.
Onlar Pyori ile ilgilenmek için kalmış, diğerleri kaplan avına çıkmıştı.
Birkaç saattir baygın halde yatıyordu.
Buna rağmen Pyori'nin uyanması çok da yakın görünmüyordu.
"Zeha, çok yaklaşma ona. Tehlikeli olabilir." diyerek uyardı Dogeon.
"Ama oradaki çocuklara yardım etmeye çalıştı."
"Çocuklar yanlış yorumlamış olabilir."
"Uff..."
O anda konuşmaları bir iniltiyle bölündü. Zeha ve Dogeon konuşmayı anında bırakıp silahlarına davrandılar.
Pyori kaşlarını çatıyordu. Bir saniye sonra gözleri açıldı. Zeha ve Dogeon onu izledi. Sol gözünün sağ gözünden belirgin bir şekilde daha büyük olduğunu fark ettiler. Bilinçsizce yatan haline göre bu şekil bozukluklarının onu daha itici hale getirdiğini düşünmekten kendilerini alıkoyamadılar.
Çevresine şöyle bir göz attıktan sonra, nihayet gözleri Dogeon ve Zeha'da kaldı. Daha sonra Pyori yatakta doğruldu ve savunma pozisyonu aldı.
Ölüm Kılıcı'nı gördüğünde Pyori'nin bir gözü diğerine göre hafifçe yuvasından fırlar gibi oldu. Yine de Zeha gözünün büyüyüp büyümediğinden emin olamadı.
Kara kılıca uzun uzun baktıktan sonra Pyori, Zeha'ya dönerek:
"Nesin sen?" diye aniden sordu.
"Kaplan avcısı."
"Kaplan avcısı mı? Sen mi? Hahahahaha!"
Pyori kontrol edemediği bir kahkaha krizine tutulmuştu.
"Nesi komik bunun?" Zeha hiç etkilenmemişti.
"Hayır, sadece aklıma komik bir halk hikayesi geldi de."
Halk hikayesi mi?
Önceden olsa buna Zeha da kahkahalarla gülerdi.
Ama şimdi işler değişmişti. Artık geçmiş yaşamların varlığının farkındaydı.
Pyori, kılıç hakkında bir şeyler biliyor gibi durduğundan, bu "halk hikâyesi" Tabae'ye dair olabilirdi.