Tabae.
Bu adı duyduğu anda Zeha, kafasının içinde büyük bir zilin çaldığını hissetti. Diğerleri de aynı şekilde hissetmiş olmalılardı ki hepsi kaşlarını çatmıştı.
Kaplan ve ayıların dünyası. Bir melez.
Bu hikaye o zamanlar hemencecik reddedilirdi. Ama şu an her şey mümkündü.
"Ve siyah kaplana 'Hupo' olarak hitap ettim."
Bu adı duyan Zeha'nın gözleri şaşkınlıkla büyüdü. İçgüdüsel olarak Haru'ya döndü. Haru yanıt olarak başıyla onayladı. Cein, hikayesine devam etti.
"Hupo, onların dünyasındaki Sinsi'nin koruyucusu. Bizdekine oldukça benziyor. İkimiz de topraklarımızın barış içinde olacağına dair söz verdik... Ama Hupo bana ihanet etti. Ayıları Sinsi'den çıkarmak için benden habersiz onları öldürmeye başladı."
O an Dogeon elini kaldırdı. "Neden bunu yapsın ki?" diye sordu. "Kaplan ve ayıların iyi anlaştığını düşünmüştüm. Kaplanların ayılara sırtını çevirmesine neden olacak bir şey mi oldu?"
Cein başını salladı.
"Ben de kesin olarak bilmiyorum. Bu kaş bana tüm detayları göstermiyor. Bununla birlikte net olan şey, kaplanların ayıları ve diğer kabileleri akla bile gelmeyecek şekillerde öldürmeye başlaması ve bunun da Sinsi'deki bütün kabilelerin kaplanları hor görmesine neden olması. İşte savaş böyle kaçınılmaz hale geldi. Ben ayıların tarafındaydım. Çünkü en başta çizgiyi geçen kaplanlardı. Ve..."
Cein, Zeha'nın yatağına dayalı olarak duran kılıca bir bakış attı. Herkes onun gözlerini takip etti. Sözlerine devam ederken kılıcı gösterdi.
"O kılıcı tutup 'Cepheye gideceğim ve bu topraklara tekrar barışı getireceğim.' dedim."
O anda Zeha'nın kafasına keskin bir ağrı saplandı. Birden aklına bir şey gelmişti. Müzede kılıca ilk dokunduğu an. Daha önce bu anı garip bir deneyim olarak düşünüp aklından atabilmişti. Ama bu kez olay, gözlerinin önünde daha açık ve ayrıntılı olarak gerçekleşmişti.
"Hupo sen, Sinsi'nin koruyucusu olmayı hak etmiyorsun."
Kara kılıç Hupo'nun boynuna dayanmıştı. Hupo ciddi şekilde yaralanmıştı. Yine de gözleri tehditkâr bir şekilde parlıyordu.
Zeha anlam veremiyordu.
Neden? Bunu başlatan kendisiyken neden bana bu şekilde bakıyor?
Hupo'nun sarı gözleri nefretle doluydu. Bu bakışların arkasında başka bir şey vardı.
Neden üzgün görünüyor?
Anlaşılmaz bir hüzün vardı Hupo'nun gözlerinde.
"Hey, Zeha! İyi misin!"
Hwan, Zeha'yı omzundan sarsarak düşüncelerinden çekip çıkardı.
"Cein doğruyu söylüyor." diye düz bir şekilde belirtti Zeha.
"Tabii ki doğru söylüyorum! Yalan söylediğimi mi zannediyordunuz?" Cein'in savunmasında kızgınlık vardı.
Daha sonra Zeha Ölüm Kılıcı'nı almak üzere yatağına doğru yöneldi.
"O zaman müzede bu kılıcı tuttuğumda Cein'in gördüklerine benzer şeyler görmüştüm. Ya da duydum mu diyeyim? Her neyse, gördüğüm şeyde, kılıcı tutarak ayılar ve diğer kabilelere, bu topraklara barışı getireceğimi ilan ediyordum. "