Haru derin ve uzun bir uykuya daldı. Bir kere bile uyanmadan günlerce uyudu. Bir gün gri gözleri uzun bir aradan sonra nihayet açıldı. Etrafına bakındı ve çevresine bir göz gezdirdi. Klimadan yüzüne doğru gelen soğuk havayı hissetti. Gözünü birkaç defa kırpıştırdı ta ki oturma odasından gelen sesi duyana kadar.
Yarı açık kapıdan Zeha, Hosu ve Dogeon'un mutfakta bir şeyler hakkında konuştukları duyabiliyordu.
"Sana diyorum, yumurtaları eriştenin içinde çırpman lazım. Bu kadar."
Hosu kafasını sallayarak aniden karşı çıktı.
"Hayır, erişte sadece pişmeye yakın olduğu zaman yumurtaları eklemen lazım. En iyi yolu bu. Yarı kaynamış yumurtaların erişte ile beraber ne kadar lezzetli olduğunu biliyor musun? İkiye böl ve harika." Hosu sanki mahkemedeymiş gibi savunma yaptı. "Hey, kulağa lezzetli geliyor." Dogeon, Hosu'ya katıldı.
Zeha, Dogeon'a hayal kırıklığına uğramış bir şekilde bakış attı.
"Dogeon... Şimdi Hosu'nun tarafını mı tutuyorsun? Ama sen bunca zamandır benimle yumurtalarını çırpardın..." "Hey, hey, hadi ama. Yeni şeyler denemek daima eğlencelidir." Dogeon, arkadaşını yatıştırmak için elini sallayarak omuz silkti.
Haru böyle önemsiz bir konuda tartıştıkları için üçüne de gülmekten başka bir şey yapamadı.
İyi, iyi.
Önemsiz şeyler için tartışmak onların yararınaydı. Mesela en iyi erişte pişirme yöntemi, eğlenmek için son zamanlarda çıkan filmlerden biri, bir şeyler için kıyafet alışverişi... Bu noktada kavga etmemeli ve hayatlarını riske atmamalılardı. Bunun yerine, yaşlandıklarında geriye dönüp bakabilecekleri harika anılar biriktirmeleri gerekirdi.
Bugünün dünyasının böyle olmasını ne kadar çok isterdim... Haru gözlerini tekrardan kapattı.
"Tabae bize ihanet etti! Ne zavallı ve kurnaz bir melez."
Evindeyken Pyori'nin dediklerini hatırladı.
"Benim kabilemdeki herkes, diğerleri de dâhil olmak üzere, ona inandı. Daha iyi bir dünya -daha güzel ve güvenli bir Sinsi- yaratmak için elinden geleni yapacağına inandık. Bu yüzden kabilemin büyükleri, güçlerinin her bir zerresini o sefil haini kutsamak için harcadılar."
Haru'nun tamamen unuttuğu hikâyeler, duduriler arasında nesilden nesile aktarılmıştı.
"Fakat onunla beraber savaşa gittiğimizde, savaş biter bitmez bizi terk etti. O ve Ayı bizi kovdu."
Haru buna merak sardı.
"Ayı soyundan gelenlerin insanlar olduğunu bildiğini söyle. Neden o zaman insanlar için silah üretiyorsun?" "O zamanlar Ayı kabilesi için Tabae'nin ne anlama geldiğini biliyor musun? Kaplanlara karşı onları koruyan bir süper kahramandı. Ona o kadar saygı duyuyorlardı ki ayı kabilesinden çok Tabae kabilesine benziyorlardı."
Pyori'ye göre, ayılar çıplak gözle görülemeyen kendi tanrılarından daha yakın daha somut bir kahramana inanıyorlardı. Tabae'nin melez olduğunu ve bu yüzden iki dünyanın da zevkini yaşadığını düşününce bu mantıklı geliyordu. Bir ayı gibi savunma yapabilir, kaplan gibi saldırabilirdi.