Bu yanlış.
Kyeongtae içinden böyle düşündü.
Seongjin, sıradan bir adama eğer kendilerine yardım ederse onu koruyacaklarına dair söz verdiğinden beri bunun yanlış olduğunu düşünüyordu Kyeongtae.
Ya da belki de daha uzun zamandır böyle düşünüyordu.
Hunter uygulamasını kullanan insanlardan ücret toplamaya başladıklarından beri bunun yanlış olduğunu düşünüyordu Kyeongtae.
Ne var ki bu düşüncelerini dile getirmemişti.
İnsanlar Kyeongtae'nin küçükken zor anlayan ve kalın kafalı biri olduğunu söylerlerdi.
Kyeongtae, insanların onu saf ve kibar olarak nitelendirdiklerinde kendisine iltifat etmediklerini ancak 20 yaşına geldiğinde idrak edebilmişti.
Kyeongtae haklı olduğu bir şeyi savunmaya geçtiği her an arkadaşları;
"Muhallebi çocukluğu yapma!" derlerdi.
"Evet, bırak şunu. Bu dünyadaki tek kibar kişinin sen olduğunu mu sanıyorsun? Biz de neyin doğru neyin yanlış olduğunu biliyoruz. Ama yalnızca doğru olanı yapamayız. Hayatta istisnalar vardır."
Bu, Kyeongtae'nin doğru olanı savunmakla hata ettiğini düşünmesine sebep olmuştu. Bir şeye kötü ve yanlış demesinin bir hata olduğunu düşünmeye başlamıştı.
Ve böylece Kyeongtae çoğunluğa uymaya karar verdi.
Diğerleri ahlaksız şakalar yaptıklarında komik olmasalar bile kendini gülmeye zorladı.
En sonunda bu devasa akran baskısı Kyeongtae'yi, sonucunda hak ettiğinden çok daha fazla ceza aldığı soygunculuğa itti.
Yine de Kyeongtae arkadaşlarını suçlamıyordu.
Ne de olsa arkadaşlarını durdurmadığı için o da suçluydu.
Kyeongtae Kaplan Kelebeği'ne girdiğinde de durum aynıydı.
Etrafında olup biten bütün yanlış şeylere göz yummuştu.
Ahlak bekçisi damgası yemek istememişti. Dongcheol'ün gözüne girmek istemişti.
Diğerlerinin onu muhallebi çocuğu olarak görmesini istememişti.
Ama yine de... Bu yanlış.
Kaplan Kelebeği üye kaybediyordu.
Kyeongtae, diğer ekiplerin üyelerinin avlanmaya gittikten sonra ortadan kaybolduklarına dair dedikodular duymuştu.
Silah imalatçıları ve zanaatkarların birer birer ortadan kaybolduğunu da duymuştu.
Şehirde bir şeyler oluyordu.
Tam olarak ne olduğunu anlayamasa da şehirde kaplan istilasının yanı sıra başka işler de dönüyordu.
Ancak Dongcheol bu hikayelerin hiçbirine kulak asmıyordu.
Kyeongtae, Dongcheol ve Seongjin'i anlamıyordu.
Şu anda şehri korumak için birlikte çalışmalıyız. Chakho'nun kimseye zarar vermek gibi bir derdi yokken neden onları öldürmeye çalışıyorlar ki?
Neden diğer yüksek performanslı ekiplere pusu kurarak onlardan kurtulmaya çalışıyorlar ki?
Her şeye rağmen Kyeongtae, sorularını zihninin bir köşesine iterek yalnızca Seongjin'e itaat ediyordu.