Söyledikleri yüzümü kızartırken dikkatli bakan gözleri beni utandırmaya yemin içmiş gibi gözlerimden bir an olsun ayrılmıyordu.
En sonunda ben çektim gözlerimi üzerinden. Daha fazla bakmamalıydım.
Söyledikleri ve yaptıkları... Olabilir miydi? Olamazdı. Olması imkansızdı.
Aysu varken tercih edilen biri bile olmazdım.
"Böyle konuşma."
deyip kestirip attım cümleyi. Bu halim onu keyiflendirmiş olacak ki gözleri yaramaz bir çocuk edasıyla etrafına adeta ışık saçtı. Dudaklarını kıvıran o gülüşün sahibi olduğum gerçeği kalbimin şiddetle çarpmasına sebep olurken Korhan sadece gülümsemeye devam ediyordu.
"Seni utandırdım mı?"
derken bile hâlâ o gülüş dudağında asılı
duruyordu. Sesli bir yanıt vermek yerine başımı sağa sola salladım. O ise buna pek inanmadığını belirtir gibi konuşmaya devam etti."Yaa.. O zaman küstürdüm. Benimle konuşmamanın başka bir açıklaması olamaz çünkü."
Benimle sataşıyordu ve bunu konuşacağıma emin olacağı öyle cümlelerle yapıyordu ki sessiz kalmamın imkanı yoktu.
"Küsmedim ve utanmadım."
"Hoşuna gitmeyen bir şey söylemedim değil mi?"
Bu sefer az öncekine nazaran daha ciddi soruyordu bunu. Sanki evet hoşuma gitmeyen bir şey söyledim desem aramızda sebebini bilmediğim negatif bir enerji oluşacakmış gibiydi.
Sorusu üzerine sessiz kalmam üzerine bakışlarının yeniden odağı olmaktan kaçamadım. Cevap bekliyordu ve benim yanıt vermemi beklerken susmaya hiç niyeti yoktu.
"Hayat... Ben şeffaf bir adamım. Neysem oyum. Gizlemem. Saklamam. Eğer seni rahatsız ediyorsam ve seni bir şeylere zorluyorsam bana dur, hayır demen yeterli. Zorlamam."
Boğazında düğümlenen bir şey varmışta zorla yutkunmuş gibi adem elması güçlükle aşağıya indiğinde konuşmasına devam etti.
"Olsun diye oldurtamam. "
Yanlış yerde ve yanlış zamanda bilmediğim bir suda boğulmak üzere olduğumu fark ediyordum. Su ayağımdan asılmış, beni aşağıya doğru çekiyordu. Dibe...
Çıkmaya imkan yoktu. Ya beni çeken suyu kabul edip aşağıya insem, dibe çekilsem...
Sonuç değişir miydi? Ölmek üzere olan birine yaşamın yeniden üflenmesi gibi...
Belki sözcüklerden oluşan bir cümle yığınından çok fazla anlam çıkarmaya meyilli biriydim ya da karşımda oturan adamın söyledikleri konusunda bir tahminim vardı. Bana yönelik...
İmkansız kılınmamış mıydı bana mutluluk?
Daha yeniydi yaralarım. Kabuk tutmuştu fakat bir dokunuşta kan kusmaya başlayabilirdi her an. Bu yüzden istediği yanıtı dolaylı bir şekilde verdim ona.
"Bazen külfet oluyor insanın yaraları. Kambur olup sırtına yapışıyor. Doğrulacağım diyorsun acı bütün bedenine sirayet ediyor. Korkuyorum, acı çekmekten. Yeniden yıpranıp, yıkıma uğramaktan. Beni anlıyorsun değil mi?"
Gözlerine gizleyemediği bir keder peyda oldu ama ışık hızıyla bunu dağıtmaktanda geri durmadı.
"Anlıyorum. "
dedi yüreğime ilmek ilmek işleyen bir hüznün ses tonuyla. Aynı şekilde devam etti.
"Ama bu kapını aşındırmayacağım anlamına gelmiyor. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARA
RomanceBenim adaletimin terazisi vicdandır diyen bir adamla hayat bana hiç adil davranmadı diyen küçük bir kadının hikayesi... Bütün umutlarını bir avuç taş yığınında yitiren yüreği yaralı bir adam Hâkim Korhan Atmaca ve sevdiği adamın tecavüzüne uğrayıp...