🥀 11. Bölüm 🥀

8.4K 483 126
                                    

Miran'dan

"Gardiyan!"

Koğuşun kapısındaki küçük bir boşluktan olabildiğince yüksek bir sesle bağırdım. Bir kez daha bağırmama gerek kalmadan ortalama 1.85 civarlarında yeni geldiği belli olan son derece güleç yüzlü gardiyan karşıma gelerek sesini olabildiğince ciddi tutmaya çalışarak asabi bir şekilde konuştu.

Böyle yapınca korkuyor muyduk? Benim için hayır.

"Ne var?"

"Müdürle görüşeceğim."

Dudaklarının arasından kısık bir hah nidası fırladı ve çok gerekliymiş gibi beni düzeltti.

"Müdür değil, müdüre hanım diyeceksin."

Uzatmamak adına onaylarcasına başımı salladım.

"Evet, müdüre hanım. Her neyse onunla görüşmek istiyorum. Haber yolla."

Gardiyan melek yüzlü şeytan dedikleri kesimden olsa gerek ki daha söyler söylemez isteğimi başıyla reddetti.

Kim onunla konuşacağımı söylemişti ki Allah aşkına? Afrasını, tafrasını siktiğimin iti...

Ağzım dışarıya firar etmek isteyen küfürlerle doluydu. Sabırlı mizacım ise buna dur diyordu. Bunda af paketinden yararlanmamın ve avukatın uyarısı da etkiliydi elbette.

"Bak kardeşim.."

diye başlayan cümlem tamamlanmadan gardiyan tarafından baltalanmıştı.

"Nereden kardeşin oluyorum senin?"

Derin bir nefes aldım ve kendime dur dedim. Ağzıma gelen küfürlere karşı koydum. Yoksa sonumu pek hayırlı görmüyordum.

"Tamam, demiyorum bir şey. Müdüre hanımla görüşme talep ediyorum. Hemen!"

Sesim beklediğimden gür ve emir verir tarzda çıktığında gardiyanın kaşları çatıldı.

"Seni..."

diyen başlayan cümlesi gardiyanların başı olan Ali abinin yanına gelişi ile tamamlanmadan yarıda kaldı.

"Ne oluyor burada?"

"Bana emir buyuruyor beyefendi."

diye bana bilgiçlik taslayan ve sen şimdi yandın bakışları altında bakarken bana gardiyan Ali abi onu geri püskürtecek bir hamlede bulundu.

"Defol git. Görmedim sanki senin süzüm süzüm süzüldüğünü. Bir daha böyle bir hadsizlik yaparsan kendini müdüre hanımın yanında bulursun. Daha dün bir, bugün iki. Bu ne perhiz, ne lahana turşusu."

Gardiyan şaşkınlıkla büyüyen gözleriyle Ali abinin yanından ayrılırken bende Ali abiye minnetle baktım. Buradaki gardiyanların en kıdemlisiydi ve belki de en iyi niyetli adamıydı. Astığım astık, kestiğim kestik diyen höt höt eden adamlardan değildi kesinlikle. Yılların vermiş olduğu o yorgunluk yüzüne yansımış, saçlarını yer yer ağartmıştı. Kırklı yaşları yeni bitmiş bir adamcağızdı. Kendisini severdim. Abi derdim ona.

Zaten kader vurmuştu sillesini bize. Bundan kaynaklı olsa gerek o da bize vurmak istememişti. Anlayışlıydı. Adam gibi adamdı.

"Ne oldu evlat?"

Babacan tavrıyla gönüllere taht kuran bu adamı babam denilen adama değişmezdim. Toprak altında kemikleri sızım sızım sızlayasıca...

"Abi müdüre hanımla görüşmek istiyorum. Bir haber versen."

MARA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin