🥀 21.Bölüm 🥀

6.6K 444 125
                                    

Ağzımdan çıkanlara ben bile inanamamıştım. Söylemiştim değil mi? Aman Allahım söylemiştim. Elimi ağzımın üzerine doğru kapatıp hiç söylememiş olmayı, bunun sadece benim kurmaca hayal dünyamın bir gerçeği olmasını diledim fakat durum hiç de öyle gözükmüyordu. Gözlerim saniyelik Korhan'a değerken seğiren çenesi apaçık gerçekleri söylediğimin göstergesiydi.

Olmamalıydı. Olamazdı.

İki tatlı konuşmaya hayatımın acılarını birinin önüne koymamalıydım.

Arlanmamıştım işte. Bir türlü akıllanmamıştım. Başıma neler neler gelmişti de ben ağzımı tutmayı, birine hemen güvenmemeyi öğrenememiştim.

Pişmandım, evet. Bilmemeliydi. Düştüğüm aciz hali görmemeli, güçlükle kurduğum sert kabuğumu böylesine kolay kırmamalıydı.

Sahi ne olmuştu bana böyle? Niye bir anlık galeyana gelip büyük acımı, hüznümü, kederimi paylaşmıştım?

Üstüne üstlük onunla.

"Hayat."

diye seslenen ve çiselenen bir yağmuru andıran o durgun aynı zamanda fırtınalı sesini işittiğim vakit duymayı reddettim. Hayır, duymamalıydım.

"Bana bakar mısın lütfen?"

Yumuşak içimli bir kahve gibi olan sesi insanı mayıştırıp, hipnotize eden bir güce sahipti. Kendimi ister istemez durduramazken kontrolün bende olmadığını anlamıştım.

Kontrol ondaydı.

Gözlerim masaya, sonra masaya bıraktığı eline, hemen ardından giydiği cekete, göğsüne ve boynuna doğru yavaşça yol aldı. En son durak gözleri oldu. Toprağı andıran kahverengi gözleri benim gözlerimle çarpıştığı vakit ağırca adem elmasının yukarıdan aşağıya huşu ile indiğini gördüm. Gözleri gözlerimin ardındaki sır perdesini daha fazla aralamak istercesine merak aynı zamanda taşıp dolan bir öfkeye sahipti ya da ben yine yanlış anlıyordum.

"Ellerin?"

Sorunun içeriğini ilk başta pek anlayamamış olsamda sonrasında ellerimin dudaklarıma kapanmış vaziyette olduğunu gördüm. Dışarıdan, Korhan'ın gözünden, ne kadar acınası olduğumu görmeye gerek yoktu. Rezildim. Utanarak ellerimi dudaklarımdan çekip bacaklarıma yerleştirdim. Gözlerim yine gözlerine ulaşınca tatmin olmuşcasına baktı bana.

"Benimle sırrını paylaştığına pişman mı oldun?"

Dudaklarımı kemirirken usulca başımı salladım. Neden bu kadar net cevaplar veriyordum Allah aşkına? Sanki kuklacı oydu da ben ellerindeki kukla gibiydim. Gerçekleri anlatmaktan başka çarem yok gibi.

"Peki, seni böyle düşündüren şey sırrını sana karşı kullanacağım düşüncesi mi yoksa yine zarar verilmekten ve bunu yapan kişinin bizzat sırrını verdiğin kişi olmasından mı korkuyorsun?"

Zarar vermezdi, içten içe bu gerçeği biliyordum. Yalan söylemenin manası yoktu. Ama..

Ama utanıyordum. Sanki yanlış yapılan ben değil de yanlışı yapan benmişim gibi garip bir duygu karmaşası yaşıyordum. Bunu tarif etmek oldukça zordu.

"Korhan.."

dedim benden bir cevap alamayacağını belirtmek istermişcesine. Anlayış bekliyordum ondan. Sıkıştırmasın, sormasın, yormasın.

"Şşşt.. Yok öyle Korhan deyip işin içinden sıyrılmak. Sadece benimle konuşmanı istiyorum. Cevap veremeyeceğini anladığım anda zaten dururum. "

Bir şey söylememe izin vermeden yeniden sözlerine eklemeler yaptı.

"Cevap vermezsen kafayı yerim. Seni bir şeyleri söylemeye mecbur bıraktığım için kendimi yer bitiririm, inan."

MARA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin