Leyla'dan
"Leylam.. Hatırladım."
Kaşlarımı çatarak ne dediğini anlamaya çalıştım. Öpüşürken aniden kal gelmiş gibi durmuştu. Sonra ise dudaklarıma dudaklarını değdirip geri çekilmişti hemen. Şekeri elinden alınan bir çocuk gibi ayak sürüyüp istediğimi almak için ağlayacaktım resmen. Buna yaklaşan adet döngümde sebep olmuş olabilirdi. Hemen sonrasında ise söylediği sözler hiç mantıklı değildi. Mantıklı olan şu bulabildiğimiz zar zor boşlukta onun beni öpmesi, ona doymamdı. Ona olan arzum tavan yapmış durumdaydı ve her an ırzına geçebilirdim. Bu adamı çok seviyordum ve aynı şekilde onunla birleşmek, onunla birlikte olmak istiyordum. Bu olağan, normal olandı. İnsan sevdiğine ait olmak isterdi. Ona karışmak, teninde yok olmak, kokusuna bürünmek..
Duygularım arzularımla sürekli bir çarpışma içerisindeydi. Çok utangaç bir kadın olduğum söylenemezdi. Aileme rest çekerek buraya, onun peşinden geldiğim düşünülürse.. Bu yüzden ara ara utansamda hiçbir zaman geri çekilen, uysal bir kadın olmamıştım. Kendi doğrumun peşinden gitmiştim hayatım boyunca. Bu hayat bana bahşedilmişti ve kimse benim hayatımda söz hakkı sahibi olamazdı. Herkese gerektiği ve yeteri kadar.
Bu yüzdendi beni Miran'a ayrılalım cümlesini söyleme raddesine getiren, bunu ifade etmekten çekinmemem.
Kimse insana güvenilmez hissettiren insan kadar kötü değildi. Bu yüzden benden şüphesi varsa buradan Bağdat'a kadar yolu vardı. Neyseki kendisini yanlış açıkladığını ifade etmişti yoksa geri dönülmez yollara girerdik ve o labirentten hiç çıkamazdık.
Şimdilik asıl konu bu değildi. Neyden bahsettiğini anlamaya çalışıyordum.
"Dinle."
Dışarıdan gelen türkü sesinden bahsediyordu. Türkü dinlemeye mi gelmiştik sanki? Kocaman sarılsa ya bana..
"Miran sayılı dakikalarımız var ve bunu böyle harcamayacağım. Kusura bakma. "
Ellerimi omuzlarına yükseltip omuz başlarını sıkıca kavradım. Artık sevmenin getirisi olan sevişmeye geçebilir miydik? Azgın gibi görünmek istemezdim ama karşımdaki adam için yanıp tutuşuyordum tabiri caizse. Öpmeli, sarılmalıydı.
"Yavrum.."
Boğuk gelen sesi doğru yolda olduğumun habercisiydi.
"Bu türkü o gece seni böyle.."
Bir anda ayaklarımı yerden bir öpücük kondurdu alev misali yanan dudaklarıma. Devam ettirebilmek adına bir elimi omzundan ensesine diğerini yanağına yasladım. Yavaş, sakin öpüşü dehşet verici şekilde güzeldi. Soluk almak için dudaklarımız koparken o benim başında odaklanamadığım cümlesini devam ettirdi.
"Altında el kadar etek, sıcak ağzıma gelmek isteyen o dekolteden fırlayan memelerin ile seni koridora yasladığım, dudaklarını ilk kez öptüğüm gece çalan parça. "
Ağır, boğuk sesi günaha davet eder gibiydi ve hiçbir günahın bu kadar güzel ve baştan çıkarıcı olmadığına iddiaya girerdim. Bozuk ağzı o geceyi hatırlattı bana.
Flashback
Kafa dinlemeye gelmiştim ve burada edindiğim birkaç arkadaşım sabahtan beri dur durak bilmeden beni arayıp rahatsız ediyorlardı. Yarın eve dönecektim fakat bu son gecemde en azından bir şeyler yapmamız gerektiğini vurgulayıp duruyorlardı. En sonunda dayanamayarak onlara evet demiştim. Nereye gidecektik, hiçbir fikrim yoktu. Akışına bırakmıştım her şeyi. Bu sebeple buluşma yerini gittiğimde öğrenme kararı almıştım. Muhtemelen bir barda içki içip biraz dağıtacaklardı. Çok dağıtmaya ihtiyacım yoktu. Meyve kokteyli yeterdi benim için. İçki ile aram hiçbir zaman iyi olmamıştı. Ergenliğin zirve yaptığı dönemde böyle bir girişimim olmuş fakat abim tarafından babama ulaşmadan erkenden sonlandırılmıştı. Bu yüzden ona minnettardım ve şimdi alkolik biri olmadığım için şükrediyordum. Arada bir dert, sıkıntı basınca bir dudak tiryakiliği olan sigaramız vardı. O da her zaman dozunda olmuştu. Aşırıya kaçmadığı müddetçe abim tarafından sabote edilmemişti. Annem bilirdi bilmesine ama babam.. Babalar hep en son duyardı. Şimdiye dek ulaşmamıştı neyseki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARA
RomantikBenim adaletimin terazisi vicdandır diyen bir adamla hayat bana hiç adil davranmadı diyen küçük bir kadının hikayesi... Bütün umutlarını bir avuç taş yığınında yitiren yüreği yaralı bir adam Hâkim Korhan Atmaca ve sevdiği adamın tecavüzüne uğrayıp...