🥀 3. Bölüm 🥀

12.3K 624 135
                                    

Eşimin yüzüğü...

Bu iki kelime beni duraksattı ve düşündürdü. 

Evli miydi? O zaman neden eşiyle gelmemişti buraya? 

Ve en önemlisi neden bir eşi varken utanmadan, sıkılmadan fütursuzca gözlerime bakabilme cesaretinde bulunabilmişti?

Neden?

Bilmediğim bir öfke beni kendisine esir ederken, zihnimde cevabını bilmediğim sorular geziniyordu. 

Zihnime hücum eden düşünceler beni rahatsız ederken bu rahatsızlığın  ilk kez bugün tanıdığım bir adam için olması  oldukça dikkat çekiciydi.  Korhan ona sorduğum soruya karşılık kahverengi gözlerini bana kısaca değdirip az önce  eline aldığı yüzüğe yoğunlaştırdı gözlerini.  Gözleri o alyansın her zerresine değdi. 

Baktı..

Uzunca inceledi..

Sanki ilk kez görürmüş gibi..

Bana cevap vermeme süresi uzayınca usulca ayırdım  gözlerimi gözlerinden. Başımı yanımdaki Evin’e çevirdim.

“Evli mi? Neden karısı yanında değil?”

Evin yüzümde gezindirdi bakışlarını.  Sonrasında yanıtladı beni.

“O...”

dedi başıyla alyansa dikkatli gözlerle bakan Korhan'ı göstererek.

“Cevap vermedikçe benim cevap vermem pek uygun düşmez.  Ki cevap vermemek gibi bir hakkı var.  “

Şaşkınlıkla baktım. Bu nasıl bir cevaptı? Alt tarafı basit bir soru sormuştum. Ahiret sorusu değildi ki.

“Sadece evli mi diye sordum. Şimdilerde nasılsın kadar cevabı basit olan  bir soru. Şaka gibi!”

Sinirlenmiştim.

Sadece bir soru sormuştum  ve bu soru için beni yargılar bakışları beni oldukça öfkelendirmişti. Gözlerimi  bir an olsun Korhan ve Civan abiye değdirmeden olduğum yerden hafifçe ayaklandım. Sesimdeki o belirgin kızgınlıkla mırıldandım.

“Hepinize iyi akşamlar. Hayal uyanmıştır.  “

Yeni yatmıştı.  Uyanması güneşin doğuşu ve aynı zamanda ani batışı kadar imkansız bir şeydi. Sorduğum sorumun bir cevabı olmayışından ve bu rahatsız edici sessizlikten ayrılmak için yalan söylemiştim.  Onların bir şey demesini beklemeden sırtımı dönüp yürümeye başladığımda ortamın sessizliğini bıçak misali keskin ve bir o kadar da soğuk bir  ses bozdu.

“Öldü.”
Alnım anlamsızca kırışırken öne doğru attığım bir adım havada asılı kaldı. 

Aynı dertop olan düşüncelerimin bir toz misali benden kaçtığı gibi...

Zihnim uçsuz bucaksız bir boşluğa  düşerken, tek kelime ve iki heceden oluşan sözcük zihnimin en ücra köşelerinde yankılanmaya devam etti. 

Öldü..

Öldü..

Ölüm...

Hepimize yakın ama kimsenin kendisine yakıştıramadığı tek gerçek..

Az önce kızımı güldüren ve onunla gülen,  ben utanmayayım diye benden tarafa bakmayı reddeden adam eşini kaybetmişti ve bunu tek kelimeye buz gibi bir sesle sığdırmıştı.

Ne garip!

Arkamı dönüp  başın sağolsun diyemedim. Üzülme geçer, başka birisiyle mutlu olursun diyemedim.
Bu eskisi bozuldu diye yenisini alabileceğin bir telefon değildi.
Bu kanlı  canlı ve bir zamanlar nefes alabilen bir insandı.

MARA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin