🥀 40. Bölüm 🥀

5.1K 419 110
                                    

Korhan'dan

Hayat'la hâlâ inanmakta zorluk çektiğim bir yola çıkmıştık. Bu dul adama bakmaz demiştim onun için ama şükür ki bakmıştı.

Her şeyin bu dünyada güzellik veyahut yakışıklılık olmadığını ortaya koymuştu bu davranışı. Ben dünya yakışıklısı bir adam değildim ama o çok güzeldi. Farkında olmadığı bir güzelliği, insanı kendisine iten bir çekiciliği vardı.

Ezberimi bozmuştu. Evlilik, sevgililik gibi durumlar hiç aklımda yokken şimdi bir telefon konuşması bile kalbimi heyecanlandırıyordu.

Birkaç gündür bütün duyguları en zirvede yaşıyordum. Rahmetli eşim Yağmur'dan sonra bir daha olmaz diyordum ama hayat bana bu lafımı afiyetle yutturdu.

Bir ailenin sıcaklığını, samimiyetini, acılara göğüs gerişini, birlik oluşunu özlemiştim. Benden uzak olsun dediğim konulara şimdi daha hevesle atılmak niyetindeydim.

Ta ki..

Hayat'la telefonda konuştuğumuz zamana değin. Civan demişti, önemli demişti. Civanın bundan birkaç hafta önce Miran'la hapishanede olan konuşmalarını bana aktardığını hatırladığımda telefonu nasıl kapattığımı bilememiştim.

Şimdi değil. Şimdi olmazdı.

Miran'a kardeşiyle konuşmasını ve gerçekleri anlatmasını istemişti. Miran düşüneceğim demişti ama ben onun kabul etmeyeceğini, reddedeceğini gayet tabi biliyordum. Yanılmış olmalıydım. Çünkü Civan onu aradığım halde beni meşgule alıyordu. O telefon ısrar kıyamet açılmıyordu.

Hayat abisinin davasındaki hâkim olduğumu, onun durumundan haberdar olduğumu bilmiyordu. Allah kahretsin ki bilmiyordu.

Ellerimi oturduğum koltukta başımın arasına aldım. Ne yapacaktım bilmiyorum. Defalarca ağzıma gelmişti, söylemek istemiştim. Böylesi bir durum yokken bile aramıza mesafeler üstüne mesafeler bırakan kadınla söyledikten sonra hiçbir şansım olmayacağını biliyordum. Tam bu yüzden geri çekilmiştim. Şimdi daha her şey tazeyken gidip bunu Miran'dan öğrenirse ömrü billah yüzüme bakmazdı.

Telefona yeniden sarılıp bu sefer onu aradım. Açar açmaz yalan söyledim diyecektim. Nereden koparsa oradan incelsin ama ilk benden duysun mantığındaydım.

Telefon çaldı çaldı ama açan olmadı. Tekrar tekrar aradım. Yine sonuçsuz kaldı aramalarım.

Hayat.. O çok narindi, kırılgandı. Böyle bir şeyi duyarsa vereceği tepkinin büyüklüğü mü yıkardı beni yoksa ben hiç yokmuşcasına davranması mı?

Her ikisi de beni öldürürdü gerçi. Bana gülümsemezse kalbim bir toz yığınından farksız hale gelirdi. Aynı Yağmur'u ve Güneş'i çıkardığım enkaz yığınındaki gibi bir yığın olurdum. Yine yaşardım ama nasıl yaşadığımı sormayın gitsindi.

Kalbim olabilecekleri düşünüp çarpıntıyla beni çaresiz bırakırken Civan'ı aramalarım devam ediyordu. Kaç dakika geçtiğini bilemediğim vakitlerde hop oturup hop kalkıyordum. Bilinmezlikle nereye gideceğimi tahayyül edemiyordum. Telefonları açan yoktu, bana yol gösteren yoktu.

Aklımı yiyeceğimi düşündüğüm vakitte masanın üzerinde çalan telefonum ile odada bir o yana bir bu yana giden bedenimi alelacele zil sesini duymakta olduğum telefona çevirdim.

Telefonu kulağıma yaslamamla Civan'ın sesini duymam bir oldu.

"Ne oluyor? Hayırdır? Bir durum mu var?"

Endişe ve bezginliğin kol gezdiği sesindeki sitemi yok sayarak konuşmaya başladım.

"Neredesin? "

MARA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin