Miran'dan
Yatağa uzanmış, aklımdaki tek sorunun cevabını hatırlamaya çalışıyordum. Kaç gündür gözüme uyku girmiyordu. Çıldıracaktım.
Biz seninle nerede tanıştık kadın?
Kendime saydırmadan edemedim. Böylesi güzel bir kadını ben nasıl unuturdum? Siktiğimin aklı tam olarak neredeydi?
Başımı koyduğum yastık bile bana azap verirken aklımdaki sorunun cevabını bulamamak çıldırtıyordu beni. Yatakta bir o yana bir bu yana dönerken adımı seslendiler.
"Miran. "
Baktım. Masaya oturmuş birkaç kişiden biriydi. Selam sabahtan öteye gidemeyen adamlardan biriydi işte. Başımla ne var dercesine baktığımda masadaki çaydanlığı gösterdi.
"Sıkıntılısın. Kendini yiyeceğine bir bardak çay iç. "
"Eyvallah."
deyip kafayı yemeden önce ayağa kalktım. İki üç kişinin oturduğu masaya bir sandalye çekerek bende oturdum. Beni çağıran 40'lu yaşların ortasındaki adam önüme çay bardağı bırakıp çayı doldurdu. İki küp şeker alıp çayı karıştırdım. Demli çaydan ilk yudumu alıp içerken karşımdaki adam benimle konuşmaya başladı.
"Var senin bir sıkıntın belli. "
"Kimin yok ki? Hepimiz aynı dertten muzdarip olduğumuz için girmedik mi buraya?"
Karşımdaki adını Cevdet diye hatırladığım adam eliyle bunları geç dermişcesine havada elini salladı.
"Geç bunları. Adamı gözünden bilirim ben. Burada ömür çürüttüm. Gençliğim burada gitti. Ahir ömrümde burada geçecek. Sen de bakayım bana derdini."
Adamın kendinden emin sesi acaba hatırlamamda bir yardımı olur mu diye düşündürttü bana. Bu nedenle ellerimi masaya yaslayarak ikimizin duyabileceği bir sesle konuştum.
"Bir kadın var. "
Cevdet buna karşı hafifçe güldü. Güldüğünde sararmış dişleri ayan beyan ortaya çıkmıştı. Eliyle düzelttiği saçları kışta yağan kar gibi beyazlığa mahkum olmuştu.
"Eee?"
dedi devamını duymak isteyen meraklı bir ses tonuyla. Normalde kimseye gidip derdimi açmazdım ama bu konu ayrıydı. Çözüm bulmak istiyordum. Bu yüzden Cevdet anlattıklarımı dinlemek için hazır ve nazır bekliyordu.
"İşte bu kadını nerede gördüğümü hatırlamıyorum. O beni hatırlıyor ama ben onun kim olduğunu bilmiyorum. "
Ve ekledim.
"Bulmam lazım."
Cevdet anladım dermişcesine başını salladı. Eliyle sakallarını bir müddet düşünür şekilde kaşıdı. Sonrasında mırıldandı.
"Çocukluk aşkı falan mı? Aklıma o geldi. "
Çocukluk aşkım olsa haberim olurdu herhalde. Ki bunun mümkünatı yoktu. Annem beni babama teslim ettiğinde o konakta geçirdiğim yıllarda Ardıl dışında tek bir çocuk yoktu. Odadan çıkmazdım zaten. Genelde dayak yemekten bitap düşer, bir sonraki dayak gelene kadar yatağımda iki büklüm ağrılar içinde yatardım. Düşünmemiştim değildi ama işte imkanı yoktu.
"Yok değil. Bende onu düşündüm. "
"Hımm düşüneyim."
deyip düşünceli bir tavra büründü. Bende düşünmeye çalıştım. Bu bilinmezlik denklemini çözmem gerekti. Başka yolu yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARA
RomanceBenim adaletimin terazisi vicdandır diyen bir adamla hayat bana hiç adil davranmadı diyen küçük bir kadının hikayesi... Bütün umutlarını bir avuç taş yığınında yitiren yüreği yaralı bir adam Hâkim Korhan Atmaca ve sevdiği adamın tecavüzüne uğrayıp...