🥀 32. Bölüm 🥀

7.1K 480 326
                                    

O günden sonra Korhan çok kez bana yaklaşmaya, konuşmaya çalıştı. Onu orada nasıl bırakıp gittiğim yoktu zihnimde. Hepsi bir sis perdesinden ibaretti. Ondan kaçıyordum.

Eve mi geliyordu, yoktum. Psikolog randevumun olduğu yerde mahzunca beni mi bekliyordu, görünmeden kaçıyordum. Mesaj ya da arama mı vardı görmezden geliyordum.

Ondan kaçtığımı biliyordu, sığındığım bahaneleri.. Ona yenik düşmek, başına bela olmak istemiyordum. Korhan her şeyi kabul edeceğini, bunlara göğüs gereceğini söylemişti. Ama ona bu haksızlığı yapmak istemiyordum. Herkes gibi bir evlilik yapmak, çocuk sahibi olabilmek onunda hakkıydı. Belkide en çok onun. Psikoloğum eski yaşamıma dönmem için önümde uzun bir süreç olduğunu vurguluyordu. Ben beklenilecek bir kadın değildim ki.

Beni bekle, iyileşeyim diyemezdim. Doktorum psikolojik olarak iyileştiğimi söylese bile bir adamla aynı evi paylaşabilir miydik sahi? Beklentiler olmadan, sadece kalben..

Onu görmediğim her güne eklenen geçen zaman beni büyük bir acıyla karşılıyordu. Aylar oluyordu görmeyeli, sesini duymayalı. Sebepsiz yere ağlama krizlerine giriyor, yetemiyorum diyerek kendimi cezalandırıyordum.

Herkesin olmayı başardığı kadın olamıyordum. Geçmişi arkamda bırakıp, yeni bir sayfa açamıyordum. Anlamıştım, olmayacaktı.

Ancak kalbimi sızım sızım sızlatan gerçekler beni rahat bırakmıyordu. Bu kısa süre zarfında ona çekilmiştim. Merhameti, sevecenliği, adamlığı..

Gözlerim onun etrafımda olmasına alışmıştı. Öyle ki ondan kaçındığım zaman diliminde bile benim için gelmesi, peşimden büyük bir umutsuzlukla koşturuyor olması bile bana iyi gelmeye başlamıştı. İyi hissediyordum.

Onun kendini kötü hissettiğini bile bile..

Korhan'la yollarımız bir değildi. Onun aydınlığa çıkan yolu benim karanlıklarımın üstünü örtmeye yetmezdi en basitinden. Korkularımı yenmeme yardımcı olmazdı. Onu mahkum olduğum hayata esir edemezdim.

Beklentileri olmalıydı hayattan, istedikleri. Ben ne isteği olabilirdim ne de bunu zamana bırakalım diyen kişi. Kendi yolunun yolcusu olup beni ardında bırakmalıydı.

O gün açık seçik anlamıştım bana karşı boş olmadığını. Bende aptal gibi ona umut verir tarzda konuşmuştum. Oysaki umudun ne zehirli bir hançer olduğunu benden daha başka kimse bilemezdi. Umut bütün ümitsizliklerin en sancılısı, en bedbaht olanıydı.

Kızım vardı, onu düşünmeliydim. Duygularımdan önce onun için yaşamalıydım. Çekirdek bir ailesi olmazdı lakin birbirimize aile olurduk. Birbirimizi büyütürdük.

Korhan.. O öylece kalacaktı. Kütüphane rafında unutulmaya yüz tutmuş, toz duman içinde kalan bir kitap gibi yerinde bekleyecekti. Onu yerinden oynatmayacaktım. Olmayacak bir dua için ellerini açtırtmayacaktım rabbe.

Bekleyecekti öyle.. Belki çok beklemezdi. Aysu vardı yanında. Aklını çeler, kalbine sokulurdu usul usul.

Bu düşünce kalbimde bir sızıya neden olurken onun içten içe kalbimde kendi için yer edindiğini görebiliyordum. O harap kalp yığınının arasından sızıvermişti içime. Beklenmedikti. Kendime kabul ettirebilmek bile zordu. Asla sesli bir şekilde kendime bile söyleyemesemde aklımdaki sadece oydu. Düşünmeden duramıyordum. Bana ulaşmak isterken önünü kestiğim, kendimden uzaklaştırdığım için içten içe pişmanlığım beni bir kor misali kavuruyordu.

Keşke.. keşke zamanından önce gelseydi..

O zaman yanlış yola sapmadan doğruyu bulurdum. Doğru zamanda doğru insanla normal bir hayat yaşardım. Olması gereken ne varsa doğru yaşanırdı.

MARA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin