Arabayı park edip hızla dışarı çıktım ve üç katlı konağa ilerlerken bahçedeki birkaç şalvarlı adama kafamla selam verdim, muhtemelen kayınpeder için gelmişlerdi. Eskisi gibi dışarı çıkamadığı için arkadaşları yanına geliyordu.
Yaz kış kapanmayan dış kapıdan içeri girdiğimde konağın gürültüsü ile yüzümü buruşturdum. Kimisi bağırarak Kürtçe konuşuyordu, çocuklar ise içeride koşuşturuyordu.
Derin bir nefes alıp elimdeki araba anahtarını kenara bıraktım ve ayakkabımı çıkarıp içeri girdim. Büyük mutfağa ilerlerken tam olarak sikime ulaşan boylarıyla üç beş çocuğa çarparken bir dolu küfür savurdum. Küçük kaynım arkadaşlarını eve doldurmuştu muhtemelen.
Hayatımdaki en büyük yanlış bir aşiret kızını almak ve iç güveyi olarak konağa yerleşmekti sanırım. Kızlarını dışarı bırakmayan kayınpeder yüzündendi hepsi. Bir yönden de iyi oluyordu çünkü burada zenginlik içinde oturuyorduk.
Büyük mutfaktan içeri girdiğimde akşam yemeği telaşının olduğunu fark ettim. Göbekli birkaç kadın sarma sararken iki genç kız ocağın başında tencerenin içindeki yemeği karıştırıyordu.
"Kolay gelsin." dedim istemsizce sert ve kalın çıkan sesimle. Hepsinin bakışları anında bana döndü, kızlar hemen eşarbını düzeltti ve göz ucuyla bana bakıp önüne döndüler.
"Hoş geldin." Filiz'in sesi geldiğinde ona döndüm. Üzerinde siyah bir elbise vardı, siyah saçlarını önüne almıştı. Masmavi gözleri ile bana bakarken o bakışlarım göğüslerine kaydı.
O kadar dolgundu ki aklımı başımdan alıyordu.
"Hoş buldum," dedim ve çenemin ucuyla kapıyı gösterdim. Gözlerini ayırmadan kafasını salladı.
Yemek yapan hanımlara kısa bir bakış atıp dışarı çıktım, salonda oyun oynayan bücürleri geçip merdivenlere ilerledim. Basamakları çıkarken onunda arkamdan geldiğini biliyordum.
Yatak odasına varınca kapıyı açıp içeri girdim, yeni çarşaf kokusu burnuma dolarken içeride biraz ilerleyip ceketimi çıkardım. O sırada kapı kapanmıştı.
"Akşama amcalar gelecekmiş."
"Gelsinler, zaten çıkmıyorlar ki buradan." dedim ceketimi yatağın üzerine atarken.
Arkamı dönüp baktığımda Filiz'in makyaj masasına ilerlediğini gördüm. Kol düğmeme elimi atıp onun yanına ilerledim, işten beri sürekli onun vücudunu hayal ediyordum.
"Evet ama bu sefer yengelerde gelecek. Kesin birkaç gün burada kalırlar, çok dedikodu yapıyorlar nefret ediyorum." makyaj malzemelerini düzeltirken konuştuğu şeyler pek sikimde değildi.
Düğmelerimi tamamıyla açıp ona yaklaştım ve elimi kalçasına koydum. Anında vücudunu dikleştirdi, gülümseyerek kendime çevirdim. Bu narin hallerini seviyordum.
"Boşver sen de onlarla dedikodu yaparsın." dedim sırf cevapsız kalmasın diye.
"Hiç sevmem."
Ona aldırmadan elimi elbisesinin altından sokup iç çamaşırına ulaştım. İlk başta dar çamaşırından bile belli olan, dolgunluğu okşarken daha sonra dayanamayıp elimi çamaşırına da soktum.
Üç parmağımı tamamen narin yerine koyduğumda gömleğimin kenarından tuttu. Küçük et parçasını iki parmağımın arasında ezerken dayanamayıp iki parmağımı dar deliğinden içeri soktum. Anında incecik sesiyle çok hafif inledi.
"Millet aşağıda." dedi engel olmak istermiş gibi.
"Bir şey olmaz." deliğini parmaklamaya başlarken.
Boşta kalan elimle siyah elbisesinin yakasını açtım ve sütyeninin üstünden dolgun göğsünü çıkardım. Bir göğsü dışarı sarkmışken diğerine dokunmadım. Parmaklarım içinde hareket ederken eğilip göğsünün ucunu dudaklarımın arasına aldım.
"Canım..." dedi itiraz etmek istermiş gibi.
Makyaj masasına dayayıp elimi biraz daha hızlandırdım, sulanan yeri daha elimi kayganlaştırmıştı. Göğsünün ucunu ağzımdan hiç çekmezken soluk alışverişlerimde hızlandı.
"Canım," dedi bu sefer daha baskın bir sesle. Sesinden istemediğini anlayınca anında parmaklarım içindeyken hareketlerimi durdurdum ve meme ucunu ağzımdan bırakıp ona baktım.
Ben ne kadar sekse düşkünsem o da o kadar değildi.
"İçerideler, ses gider." bu bir bahaneydi.
Sinirlensemde belli etmemeye çalışarak kafamı salladım ve parmaklarımı usulca geriye çekip içinden çıkardım. Elbisesini serbest bırakırken ıslanmış üç parmağıma utanırmış gibi baktı, kafasını yana çevirip kenarda duran mendile uzanıp aldı. Bana döndüğünde bileğimden tutup üç parmağımı da silip kuruttu.
Ben onu kurutmak isterken.
"Neyse, ben aşağı iniyorum." dedim gözlerimi ondan çekip. Yoksa sinirlenecektim.
Kapıdan çıkmadan önce göğsünü sütyenine geri sokup üzerini düzelttiğini gördüm. Sinirlenmem pek sikinde değildi sanırım.
Sıkıntılı bir nefes alıp dışarı çıktım, o sırada aynı anda kapı açıldı. Bakışlarım yan odaya kaydığında İso'nun da çatık kaşlarıyla kendi odasından çıktığını gördüm.
İkimizin bakışları birleşti, ufak bir kafa selamı verip aşağı indik.
Onunda derdinin benimle aynı olduğunu anlamıştım.