Günler geçiyordu.
Ve bu günler geçtikçe İso ile aramıza gittikçe mesafe giriyordu. Yalandan birbirimize yaklaşıp canım cicim diyemiyorduk çünkü eşlerimizin yanında durdukça, o yatak odasına girdiğimiz her anda sanki birbirimizi defalarca öldürüyorduk.
Başbaşa geçirdiğimiz iki gün beraberinde hem iyi şeyleri getirmişti hem de kötü.
Bugün ise sıkıcı bir iş gününden sonra kayınpederin her zaman düzenlediği aile yemeklerinden birindeydik. Çoğunlukla o an kim gelirse sofraya oturur, geç gelen kişide kendisine ayırtılmış yemekleri mutfakta yerdi.
Bazı günlerde ise kayınpeder 'herkes sofrada olacak' diye emir verir, işler güçler bırakılır ve yemek saatine zor da olsa yetişirdik.
İso hemen yanımda sakince yemeğini yerken arada sırada konuşuyorduk ama o kadar boş konuşmalardı ki 'birader' olarak sohbet etsek daha samimi hissederdim.
Asıl problem ise bugün sofradaki kimsenin konuşmamasıydı, resmen herkes dut yemiş bülbül kesilmişti. Arada bir bize dönen bakışlar sebepsizce beni geriyordu.
"Abdullah," ismimin kısaltmasına o kadar alışmıştım ki ilk başta dönmeyecek ama daha sonra bakışlarını üzerimde hissedince kaşığı bırakıp kafamı kaldırdım. Kayınpeder bana bakıyordu.
"Buyur baba." dedim vücudumu dikleştirip, bir rahat vermiyordu super mario.
"Sen sizinkiler konuşuyorsun?" diye sordu ailemi kastedip, arada bir onların halini hatrını sorardı.
"Yok, iki haftadır bir türlü arayamadım." o an farkına vardım, onları özlemiştim.
Kafasını salladı ve yemeğine devam etti. Dakikalar sonra aynı soruyu İso'ya da sordu, aynı cevabı aldı. Birbirimizden vakit bulup kimseyi arayamıyorduk demek ki.
Akşam yemeği baya sessiz ve sıkıcı bir şekilde biterken kayınpederin herkes bu gece evde kalacak, dışarı çıkıp beynimi şişirmeyin uyarısından sonra sigarayı bile banyoda içmeye başladım. O adamla uğraşamazdım, ufacık boyuyla her boka karışıyordu.
Sigaradan son bir duman daha çekip klozete attım ve sifonu çekip musluğa ilerledim. Elimi yıkadığım sırada kapı birden açıldığında irkildim, içeri giren uzunca boylu delikanlıyı görünce anlık duraksadım.
Bakışlarımız birleştiğinde o da afalladı ama kapıyı arkasından kapatıp banyonun içine doğru ilerledi. Cebinden paketi çıkardı, gözleri benimle teması keserken bir dal sigarayı dudaklarının arasına koydu.
"Çakmağın var mı?" diye sordu ceplerini yoklarken.
"Var," dedim musluğu kapatıp elimi kurularken. Cebimden çakmağı çıkarıp ona uzattım.
Çakmağa uzanıp alacağını düşünürken birden elimi de çakmakla beraber tutup beni kendine çekti. Bu hareketi cidden beklemiyordum, kalbim hızlı hızlı atarken korkuyla gözlerine baktım.
"Ne yapıyorsun?" diye fısıldadım.
"Sevgilimle konuşmaya çalışıyorum." dedi elimi sıkıca tutarken.
"Konuşuyoruz zaten." sesim iyice kısıldı, dikkatle yüzüme bakıyordu.
"Ama dillerimiz birbirine değmiyor."
Anlamayarak yüzüne baktım, elimi bırakmadan yaklaştı, sigarasını dudaklarının arasından çekti ve günler sonra ilk defa dudaklarını dudaklarıma değdi. Aynı saniye alt dudağımı kavradı, ona karşılık verdiğimde anında dilini ağzımın içine soktu.
Diliyle, dilimi ezdi ve emip geri çekildi.
"Kendime geldim." dedi gülümseyerek. Dudakları benim ıslaklığım ile parlıyordu.
Kapı kilitli olmadığı için yaptığımız bu öpüşme daha büyük bir heyecan ve korku yaratmıştı içimde. O yüzden nefesimi tuttuğumu bile fark etmemiştim.
İso sigarasını yine dudaklarının arasına aldı, bakışları benim üzerimdeydi.
"Kocanın sigarasını yak bakalım." dediğinde kendime gelmeye çalıştım.
"Konuşma lan şöyle." yoksa yatırıp sikebilirdim.
O gülerken çakmağı sigaranın ucuna yaklaştırdım ve çakıp sigarasını tutuşturdum. O içine derin bir nefes çekti.
"Sağ ol gülüm."
"Abdullah..." Filiz'in sesini duyduğumda irkildim.
Tam geri çekilip banyodan çıkacaktım ki İso gitmeden ensemden tuttu ve bir daha dudağımdan sıkıca öptü. Serbest bıraktığı an arkamı döndüm ve kapıya ilerledim.
Kapıyı açıp dışarı çıktığımda Filiz'in yatak odasına ilerlediğini gördüm. Kapıyı çekip onun yanına ilerledim.
"Efendim?" dedim İso'nun dudağımda bıraktığı ıslaklığı yalarken. Sesimi duyunca omzunun üstünden bana baktı.
"Daha fazla sigara içme, gel hadi uyuyalım."
Ona kafamı sallayıp ensemi kaşıyarak yatak odasına ilerledim ve onunla beraber içeri girdim. Arkamızdan kapıyı kapattığında yüzüne bakmamaya çalışarak yatağa ilerledim.
O da benimle beraber yatağa girdi, gülümseyerek yüzüme bakıyordu. Yorganı üzerimize kapatırken yerine yerleşmeden önce bana yaklaştı ve bir anda dudağını dudağıma bastırıp kısaca öptü. İstemsizce gözlerimi iri iri açtım.
"İyi geceler canım." dedi gülümseyerek ve yüzüme birkaç saniye bakıp uzandı. Arkasını bana döndü.
Ne yapacağımı bilemeyerek elimin tersiyle dudağımı sertçe sildim.
"İyi geceler." dedim burnumu çekip, onun gibi soğuk yorganın içine girdim.
Sırtımı dönüp gözlerimi kapattım, midem bulanıyordu.
***
Uyku halindeyken başucumda duran telefonun defalarca titrediğini hissettim, dakikalar geçse de yeniden yeniden titrerken en sonunda bir küfür mırıldanıp uykudan sızlayan gözlerimle telefona uzandım. Arayan kişiye bakamadan cevaplayıp kulağıma götürdüm.
"Hm?" diye mırıldandım gözüm kapalıyken.
"Apo, hemen benim odama gel. Çabuk." İso'nun sesi o kadar endişeli geliyordu ki gözlerim anında geri açıldı. Tüm uykum dağıldı.
"Ne?"
"Apo, hızlı gel."
Telefon anında kapandığında birkaç saniye öylece durdum ama ardından üzerimdeki yorganı kenara atıp ayağa kalktım. Kalbimin ritmi değişmişti, hızlı hızlı atıyordu.
Kapıyı sessiz olmaya çalışarak açtım ve dışarı çıktım. Koridor kalabalıktı, hiç durmadan onun odasına ilerleyip kapıyı yine sessizce açtım. Aniden odanın içinde yanan ışık gözüme geldiğinde istemsizce gözlerimi kıstım. Ayla ve İso odanın ortasında tedirgince duruyorlardı.
İso beni gördüğü an yanıma yaklaştı ve bileğimden tutup içeri çekti. Ona dehşetle bakarken o kapıyı kapatmadan önce etrafına bakındı ve ardından sessiz olmaya özen göstererek kapıyı kapattı.
"Ne oluyor lan?" uykudan uyanmış boğuk sesim odanın içinde yankılandı.
İso arkasını döndüğünde Ayla ile bakıştı. Bir şeyler dönüyordu ve ikisi de oldukça endişeli duruyordu.
"Söylesenize." dedim sesimi hafifçe yükseltip.
Ayla dudaklarını araladığında ona odaklandım. Saniyeler geçtikten sonra sesi beynimin içinde yankılandı.
"Sizi öldürecekler."
İlk başta anlayamadım, kafamı çevirip İso'ya baktım.
Korkmuş duruyordu, hem de çok. İso'nun korkmuş olması, bunun gerçek olduğunu söylüyordu.
İso korktuğu için dehşete düştüm.