Günlerdir bir çocuğun ağzından çıkacak en ufak imayı ya da lafı beklerken Efe'nin ciddi anlamda kimseye bir şey dememesi ile birazda olsa rahatlamıştım. Söylediği anda nerede olursak olalım sağ çıkma ihtimalimiz sıfırdı.
"Ya çocuk o gece gidip söyleseydi?" kese kağıdından çıkardığım poğaçadan büyük bir ısırık aldım.
"Söylemez."
İso rahat bir şekilde cevap verdiğinde göz ucuyla ona baktım. Arabayı dikkatlice kullanıyordu, geldiğimiz yol toprak ve çakıllarla doluydu.
Bugün onun ayarlaması ile sonunda başbaşa kalabileceğimiz bir yere gidiyorduk iş bahanesiyle ve iki gün gibi bir vaktimiz vardı. Evde geçirdiğimiz gizli saklı dakikalara karşın oldukça uzun bir süreydi ama yetmeyeceğini biliyordum.
"Umarım İsocuğum." dedim poğaçayı yerken, önüme döndüm.
"İsocuğum mu? Yakında aşkım da dersin sen." dedi İso gülerek, sırıttım.
"Senin sevgilim demişliğin var."
"Ne zaman dedim lan?" şaşırdı, biliyordum tahrik anında öyle dediğini.
"Rüyamda." dedim sanki hafızasını kaybetmiş birini kandırırmış gibi, şimdi ona şu zamanda söyledim deyip zorla ikna edemezdim.
Yokuşlu bir yola saptığında cevap vermedi, ben de ısrar etmedim. Acıktığım için yolda aldığı sıcak poğaçalardan son kalanı ağzıma atıp üzerimdeki susamları sirkeledim. O sırada araba durduğunda yanımdaki beden el frenini çekti.
"Geldik sevgilim."
Kafamı eğmiş siyah kumaş pantolonuma dökülen susamları arabanın içine sirkelerken aniden duyduğum şeyle elim hareket etmeyi bıraktı, donup kaldım. Bu sefer ne yalandan rüyadaydım ne de o tahrik anındaydı, bildiğin direkt söylemişti.
Heyecanımı gizlemek için doğal davranmaya çalıştım ve kafamı kaldırıp geldiğimiz yere baktım. Önümde küçük, iki katlı bir ev vardı. İki katlı diyorum ama alt katında yalnızca betondan örülmüştü. Köy evine benziyordu. Etrafta ağaçlar harici hiçbir şey yoktu, zaten yolun yarım saatinde ağaçlardan başka hiçbir şey görememiştim.
"Oha oğlum burası neresi?" dedim kapıyı açıp dışarı çıkarken, doğa harikası gibiydi. Acayip güzeldi.
Kapıyı kapattım, o sırada kapı yine açıldı ve kapandı. Sağıma soluma bakıp büyük bir heyecanla etrafı izledim, sanırım burada yıllarca kalabilirdim.
"Bir arkadaşımın evi, kendisi yurtdışında yaşıyor." diye açıkladı İso.
"Güzelmiş."
Şaşırmalarım bittiğinde ona döndüm, arabayı kilitleyip yanıma yürüdü. Siyah gömleği kırışık duruyordu ve ilk iki düğmesi açıktı. Sakallarını daha bu sabah tıraş etmişti. Yüzü kusursuzdu, yeşil gözleri ise güneşte parlıyordu.
"Hadi," dedi çenesinin ucuyla evi gösterip, kafamı salladım ve onunla beraber eve doğru yürümeye başladım.
İkimiz yan yana yürürken sanki bir şey eksikmiş bu da sessizce yürümesine sebep oluyordu. Bu eksikliği birbirine temas eden elimiz ve ardından anlaşmış gibi parmaklarımızı birleşmemiz tamamlamıştı.
Evin önüne geldiğimizde elimi bırakmadan anahtarı çıkardı ve kapıyı açtı. Kapıyı açtığı an güzel bir deterjan kokusu geldi burnuma, demek buraya gelmeden önce evi temizletmişti.
Ayakkabıları çıkarıp içeri geçtik, o kapıyı kapattığında ben önden yürüdüm ama el ele tutuştuğumuz için onu da kendimle çekiştirdim. Anahtarı kenara koyarken kolunu uzattı, daha sonra ise bana yetişti.
Evin içinde salon harici iki oda vardı, biri mutfaktı diğeride muhtemelen banyo ve tuvaletti. Bir çekyat pencerenin önünde duruyordu, açıktı, yatak olarak kullanıldığı belliydi. Çok fazla eşya yoktu ama o kadar çok halı vardı ki ev kalabalık duruyordu. Ama göze kötü gelmiyordu.
"Beğendin mi? Pek bir numarası yok ama idare eder." dedi İso, ben evi inceliyordum o da beni.
"Güzel, güzel. Zaten önemli olan bedenlerin birleşmesi." gülerek ona döndüm.
"Öyle," deyip yaklaştı, dudağını dudağıma bastırdı ve sıkıca öpüp geri çekildi.
"İnşallah dolaba yiyecek almışsındır." dediğimde kendini öven bir bakış attı.
"Sen sevgilini ne sanıyorsun? Planlamadan seni buraya getirir miyim?" dedi kendine güvenen bir gülümseme ile. Ardından yaklaştı ve dudaklarını boynuma bastırdı.
"Aferin."
O boynumu esir alırken ben hâlâ etrafı inceliyordum. Baktıkça evi daha hoş bulmaya başlamıştım.
Zaten İso bulduysa en kötü yer bile güzel gelirdi.
***
Diğer bölümlerde fena sikiş dönecek...