67- ÜÇ CAN

25.1K 2.4K 1.8K
                                    

Gözlerimi bile ayırmadan takım elbiseli, elinde silahı olan adama bakıyordum. Gün içinde gördüğüm, dertleştiğim adamdan hiçbir eser yoktu. Bakışları bile değişmişti.

İso hâlâ şaşkınlıkla ona bakarken ortamda garip bir sessizlik vardı, ağzımı açıp tek bir kelime bile edemiyordum. Bu sessizliği bozan kişi ise olayı dakikalar sonra da olsa kavramış olan İso'ydu.

"Demek onların adamıydın." dedi İso, neyi düşünüyorsa teyit edermiş gibi konuşuyordu.

"Daha önceden fark edeceğini düşünürdüm." dedi Zafer, onun sesini duymak tüylerimi ürpertti. Ses tonu bile değişmiş, daha sert konuşuyordu.

"Orospu çocuğu." dedi İso tükürür gibi.

Bakışlarımı ona çevirdim, az önce Vedat denilen adama diklenirken daha kendine güveniyorken şimdi kapana kısılmış gibiydi. O kadar rahat olmasının sebebinin dışarıda kendisini kurtaracak birinin olduğunun düşünmesiydi. Elindeki son kalede düşman çıkınca, yalpalamıştı.

"Zafer, gerisi sende. Ne istediğimi biliyorsun." dedi Vedat gülümseyerek geriye çekilirken. Zafer bakışlarını İso'dan çekmeden kafasını salladı.

"Biliyorum Vedat abi."

Çatık kaşlarımla onu izlerken sakince tabancasının emniyetini açtı, o mekanik ses kasılmama neden oldu. Zafer büyük ve ağır adımlarla onun yanına ilerlerken korkuyla bakıyordum.

"Bugüne kadar yüzlerce ölü insan gördüm," dedi tam önünde durup, silahını ayarlıyordu. "Onları öldürenleri de izledim ama kimse için tetiği çekmedim. Çünkü ben katil değilim, doktorum."

"Doktorluğunu sikeyim senin." dedi İso sinirle yüzünü buruştururken.

"Normalinde senin ölmemen için yanında durup, paranın yerini öğrenmeye çalıştım." dedi Zafer ona aldırmadan. "Tabi senin tüm çaldıklarını kumarda kaybettiğini öğrenene kadar."

İso hiçbir tepki vermedi ama bunu ona söylediğine pişman duruyordu. Dilini ısırdı, her an üzerine atlayacak gibi duruyordu.

"Böyle durumlarda Vedat abinin emriyle adamı öldürürüz, aslında para onun için çok önemli değildir ama sen eşinden armağan evi darmaduman ettiğinde, bu iş artık paradan çıktı."

Bakışlarım Vedat'a kaydı, az önce yüzünde samimiyetsiz, kibirli bir gülümseme varken eşinin bahsi geçince yüz hatları keskinleşti. Bastonunu sıktı, parmak boğumları bembeyaz oldu.

"Onun için artık olay senin vereceğin bir kuru nefes olmaktan çıktı." dediğinde nefesim hızlandı. "Senin çekeceğin acı oldu."

Ardından bir kafa hareketi yaptığında İso'yu tutan adamlar onu temkinli bir şekilde bıraktılar, hemen arkasındaki adam anında silahını çekip kafasına dayadı. İso ise kafasına dayanan silaha aldırmadan kolları yanında serbestçe dururken öfkeyle ama tedirgin bir şekilde bakıyordu.

"Senden bir canını istiyorum." dedi silahı ona doğru uzatırken. Elini kaldırıp silahı tutmasını sağladı. "Tek bir kurşun sıkacaksın. Sonrasında nefes alarak çıkacaksın buradan."

İso bir elindeki silaha bir de karşısındaki adama baktı, yüzü sert duruyordu ama içinde kopan fırtınaları fark ettiğim an acıyla yüzüm buruştu.

"Bunu isteme." dedi sadece, sesini güçlü çıkarmaya özen göstermişti sanki.

"İstedim bile." dedi Zafer geriye iki adım atıp. "İki dakikan var, eğer o tetiğe basmazsan üç kurşunumuz hazırda duruyor."

Zafer seri bir hamleyle arkasını döndüğünde benimle göz göze geldi, birkaç saniye baktıktan sonra bakışlarını hızla çekti ve eski yerine döndü.

Şimdi herkesin bakışları sadece tek bir kişi üzerinde toplanmıştı, İso elindeki silahı bir emanet gibi tutarken dumura uğramış bir vaziyette duruyordu. Yan tarafımda duran Gökmen'in nefes alışverişleri hızlanmış, soluk sesleri bana kadar geliyordu.

Ortalama bir dakika kadar öylece durdu İso, ardından yüzünde şu an hiç görmek istemediğim bir ifade belirdi. Çaresizlik.

Yutkundu, elindeki silahı daha düzgün bir şekilde tuttu. Bakışları ilk Gökmen'i, daha sonra ise beni buldu. Göz göze geldiğimiz an onu tanıdığım andan şu güne kadar olan kötü ve iyi sandığım hatıralar bir bir zihnimde canlandı.

Bir rüya olmasını diliyordum, uyandığımda o konağın tavanına bakıp kahvaltıya inmek ve orada biraderim olan bu adamla şakalaşmak, daha sonra da tüm gün boyunca görmemek istiyordum.

Her şey eskisi gibi olsun istiyordum.

İso bir adım attığında arkasındaki adam silahı daha düz bir şekilde kafasına dayadı. Şimdi o çaresiz halinden sıyrılmış, daha kendinden emin duruşu gelmişti. İşte şimdi kendisi gibiydi.

Ve bu hali beni korkuttu. Zafer'i dinledikten sonra gelecek olan korku, onun gözlerine baktigimsa tüm vücuduma yayıldı.

Apo birkaç adım daha atarak önümüzde durdu, sanki arkasında kafasına silah dayayan biri yok gibiydi. Sakin ve kontrollü duruyordu ama içten içe böyle olmadığını biliyordum.

Gözleri ilk Gökmen'e daha sonra da bana kaydı ve benim üzerimde durdu.  Korkumu belli etmemeye çalıştım.

"Özür dilerim." dedi saniyeler sonra, sesi acı çekermiş gibi çıkıyordu ama suratı bu acıyı belli etmiyordu.

Yutkundum, gözlerimin dolacağını hissettiğim an çenemi dikleştirdim.

Ölmek, belki de kurtuluştu.

"Sana öyle büyük eziyetler çektirdim ki," dedi ve derin bir nefes aldı, sanki bu dedikleri ağır geliyordu. "Özür dilerim."

Sadece sustum, kabullenmiştim.

Silahı kaldırdığı sırada irkildim ama çaktırmadım, gözlerim istemsizce Zafer'e kaydı. Gözleri kitlenmiş, dikkatle ona bakıyordu. Silahı kaldırdığı an elini belindeki başka silaha attı. Kaşlarım çatıldı.

İso gözlerimin içine bakarken silahı kalbimize denk gelecek şekilde kaldırdı, ardından silahı doğrulttu.

Gökmen'e.

İlk başta anlayamasamda anladığım anda gözlerim irice açıldı, Zafer'de aynı benim gibi şaşkınlıkla bakarken eli belindeki silahta kaldı.

"İso..." dedi Gökmen korku dolu bir sesle. Onun sesi beni kendime getirdi.

"Yapma." dedim, sesim çatallı çıkmıştı. Boğazım kurumuştu.

Zafer elini silahtan çekip dikkatle onu izlemeye başladı. İso gözlerini benden çekip Gökmen'e dikti.

"Özür dilerim." dedi bu sefer ona. Kalbim hızlı hızlı atıyordu.

"İso, yapma!" sert bağırışım depoda yankılanırken beni tutan adamlardan kurtulmak istesemde daha da sıkı tuttular.

O ise duruşunu bozmuyordu.

"Yapma lan, nolur." hafifçe eğildim, burnumun direği sızlıyordu ve tüm vücudum kaskatı kesilmişti.

"Yapma..." dedi Gökmen titrek, cılız bir sesle. Gözündeki yaşlar yanağını ıslatıp boynuna değiyordu.

"On saniye." dedi Vedat eğlenen bir ifadeyle.

İso derin bir nefes aldı, bakışlarını ondan çekip yere dikti. Ne kadar kendini kasıyor olsa da yüzündeki acı dolu ifade kendini belli ediyordu.

Beş saniye.

"Yapma!" diye bağırdım yeniden.

İso kaşlarını çattı, kafasını biraz daha sağa doğru çevirdi.

Son gördüğüm Gökmen'in pes ederek gözlerini kapatmasıydı.

Ardından gelen kurşun sesiyle sıkı sıkı yumdum gözümü.

Ve yığılan bedenin betonda bıraktığı sesi duydum.

BİRADER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin