Uyarı;
Bu bölümde herhangi birine yakalanma durumu yok, o yüzden her sahnede 'aha biri geldi, duydu' dediğinizde bölümü ben yazdığım halde devamını korkuyla okuyorum. Kendinizi deli etmeyin, güzelce okuyun...
Öptüm...
***
Gez.
Göz.
"Sevgilim."
İso.
Onun sesini duyduktan saniyeler sonra tetiğe basıp, dizdiğim bira şişelerinden birini vurdum. Şişe parçalanıp geriye düşerken silahı hafife indirip kısık gözlerimle şişeye baktım ve gülümsedim.
"Apo," dedi bu sefer, sesi yakınlaşıyordu. Dışarı çıkmış olmalıydı.
"Efendim?" vücudumu döndürmeden sadece kafamı çevirip arkaya baktım.
İso altına giydiği gri eşofman ve üzerindeki siyah tişörtü ile her zaman gördüğüm halinden daha sportif duruyordu. Dünden beri sabah akşam böyle gezmesi garip geliyordu ama oldukça hoştu.
"Oo bu sefer hedef bile dizmişsin." dedi gülerek yanıma gelirken. Dün üç beş tur seviştikten sonra silahla oynamak istemiştim ve gece gece iki üç el ateş açmıştım.
"Ben de küçükken silahlarla çok haşır neşirdim, tabancamız yoktu ama dedemin bir dolu tüfeği vardı." dedim yeniden dizdiğim şişelere dönüp. "Bu yüzden elim alışık.
"Evet, güzel isabet ettiriyorsun." belime sarılan kollar ve boynumda hissettiğim sıcak nefesinden yanıma geldiğini anladım.
"Ne sandın oğlum, her şeyi güzel isabet ettiririm." onu saatlerce sikmemi ima ederek.
"İnlemelerin kulaklarımı ağrıttığına göre ben de iyi isabet ettiriyorum." beni sikmesini ima ettiğinde güldüm ve kafamı çevirip dudaklarına uzunca bir öpücük kondurdum. Sanırım hayatımdaki en zevkli anlardan biriydi.
O da boynumdan öptü, o sırada gözümü kapatıp az önce nişan aldığım şişeyi vurmayı hedefleyerek tetiğe bastım. Bir camın kırılma sesi geldiğinde büyükçe gülümsedim ve gözlerimi açtım.
"Gözüm kapalı vururum demiştim." dedim beni izleyen İso'ya hafiften bakıp. Kaşları havaya kalktı, şaşırmıştı.
"Harbiden, helal olsun." göz ucuyla geriye düşürdüğüm ikinci şişeye bakarken. Ama aklına ne geldiyse saniyeler sonra kolunu belimden çekip kalçama vurdu ve yerinden kıpırdandı.
"Hadi bir de sikilirken dene, bakalım vurabilecek misin hedefi." afallayarak ona döndüm.
"Nasıl yani?" yüzüne yamuk bir sırıtış yerleştirdi ve elini eşofmanıma atıp baksırım ile beraber aşağı çekti.
Çıplak kalan alt kısmımla ilk başta gereksiz bir endişe ile etrafa bakındım, burada kimsenin olmadığını biliyordum ama yine de daha önce açık alanda böyle bir şey yapmadığım için gerildim.
"Merak etme, kimse yok." dedi korkumu anlayıp, ardından ise dün sabaha kadar siktiği için acıyan kalça arama elini sokup deliğimi buldu.
"Şimdi ben seni sikerken, sen de şişeleri vurmaya çalışacaksın. Sana bir deneyim olur bu da." dedi sızlayan deliğime bir parmağını öylesine sokarken, acıdan dolayı yüzümü buruşturdum ama bu acı hoşuma gidiyordu. Onun tenimde bıraktığı iz hoşuma gitmeye başlamıştı.
"Hem vururum, hem vurdururum." dedim elimle onun bedenini tam arkama iterken. "Geç arkama aslan parçası."
"Şerefsiz..." dedi eğlenen bir sesle, parmağını bir kez daha sokup çıkardı ve kalçama sıkı bir şaplak attı. Ve saniyeler sonra kalçamda bolca bir ıslaklık hissettim, tükürmüştü.
Ben silaha ve şişelere odaklanmışken deliğimde hissettiğim iri alet ve birden tamamını sokması ile gelen acıyı umursamamaya çalıştım. Birkaç kez gitgel yaptı içimden.
"Kuşlara, böceklere canlı porno izletiyoruz." gözlerimi kısmış nişan almışken onun güldüğünü duydum.
"Hazır mısın?" kafamı salladım.
Bir elini karnımın biraz altına koydu ve ardından içimde gelgit yapmaya başladı. Tenlerimiz birbirine değerken kuş seslerinin yanına en sevdiğim ses eklendi.
"Başla o zaman."
Tam olarak nişan almaya çalıştığım sırada daha da hızlandı, şerefsiz bilerek yapıyordu. Tüm bedenim sarsılırken nişan almam oldukça zorlanıyordu.
"Hayvan herif yavaş ol." hem deliğim sızlıyordu hem de çok hızlı ve sert yaptığı için nişan almam imkansızlaşıyordu.
"Kocanla.. düzgün konuş." dedi yutkunup, boğuk bir sesle alay ederek konuştuğunda dişlerimi sıktım.
Sinirle nişan almayı siktir edip gözümün gördüğü kısıma silahı doğrulttum. Sikilen bedenimin ritmini hesaplayıp elimin o şişeye denk geldiği zamanda seri bir şekilde tetiğe bastım.
Kurşun şişeye dediğinde cam şişe geriye düştü, ilk başta afalladım ama ardından büyük bir kahkaha attım.
"Nasıl vurdum ama?" şimdi zevk noktama vurulmasından ve kazanma duygusunun bıraktığı zafer hissinden dolayı hafifçe bağırarak konuştum.
"Aferin." hırıltılı sesiyle konuşup boşta kalan kolumu tutup arkaya sabitledi ve daha hızlı girmeye başladı.
Ona aldırmadan sırıtarak bir daha ateş ettim, bu sefer denk gelmedi ama umursadım. Birkaç kere daha tetiğe bastım, ancak bir şişe devirebilmiştim.
Deliğimin dehşet verici bir şekilde sikilmesi daha çok dikkatimi çekerken silahı biraz uzağa attım ve bilerek büyükçe inlemeye başladım. Uzun bir süre ağzımızı kapayıp inleyeceğimiz için bu vaktin keyfini çıkarıyordum.
Tahrik edici inlememden sonra İso daha da hızlandı ve bir anda belimden yere doğru bastırdı. Ona ayak uydurup toprak zemine uzandım, hemen üzerime bindi. Kalçama büyük şaplaklar atarken neredeyse saniyede bir girip çıkıyordu.
Hafif nemli toprağa avuç içlerimi dayadım, bu kirlilik çok hoşuma gitmişti. Ve açık hava yer yer ıslak tenime soğuk üflüyordu. Bu da garip bir histi.
İso ensemden biraz bastırıp yanağımı toprağa bastırırken acıyan tenimi umursamadım. Her vuruşunda inlemeye devam ettim.
Uzunca gelen dakikalardan sonra hızını yavaşlattı ve sanki deliğimi dövermiş gibi, boğazındaki hırıltı ile birkaç kere sertçe soktu. En sonunda ise büyük bir inleme ile içime geldi.
Anında içimden çıkıp nefes nefese yüzümün dönük olduğu tarafa sırtüstü uzandı, bakışları gökyüzündeydi.
Aynı onun gibi dönüp hemen yanına uzandım, omzumuz birbirine değerken bir elini çekip dudaklarıma koydum ve iki parmağını ağzına alıp emerken gökyüzüne bakarak kendimi çekmeye başladım.
Parmağını emip dilimi sürdüm ve patlama noktasında olduğum için ben de elime geldim. Geldiğimi büyük bir inilti ile belli ederken, rahatlamış vücudumla kendimi serbest bıraktım.
Şimdi ikimizde gökyüzüne bakıyorduk, alt taraflarımız çıplakken. Ortama ait olmayan bir huzur çöktü içime.
"İso," dediğimde ilk sesini çıkarmadı ama saniyeler sonra yan dönüp bana baktı.
"Hm?" dediğinde yutkundum.
"Galiba," bir süre durdum, zordu biraz söylemek ama en sonunda dilimden çıktı o iki kelime. "Seni seviyorum lan."
İso afalladı, imalat ve hislerden biliyordu muhtemelen bunu ama duymak garip hissettirmiş olmalıydı.
Gözlerini kapattı, derin bir nefes alıp gülümsedi.
"Ben de seni seviyorum."
Öyle içten, güzel bir sesle söylemişti ki ben de gözlerimi kapattım. İso'nun sesi bile huzur ve güven teşkil ediyordu. Ve ben onu gerçek anlamda seviyordum.