Havanın bugünlerde sıcak olmasına rağmen dışarıda yaz yağmuru yağıyordu sanki. İlk ufak tefek atıştırırken birden çoğalmıştı, akşam saati geldiği için hava daha da kasvetli duruyordu.
Perdeyi kapatıp yerimden kıpırdandım ve az önceki pozisyonuma geri dönüp İso'nun göğsüne yanağımı koyup parmağımın ucuyla göbek kısmına doğru oynamaya devam ettim.
"Keşke yarında burada kalsak." diye mırıldandım, onunla biraz daha baş başa vakit geçirmek istiyordum.
"Biraz zaman geçtikten sonra yine geliriz." o da parmak ucuyla ensemi okşuyordu. Göğüs ucunu dudaklarımın arasına alıp sıkıca öpüp geri çekildim.
"Sabaha kadar biraz daha mı sikişsek acaba?" elimi göbeğinden indirip yorganın içinden çıplak aletine uzattım ve yarı ereksiyon olmuş ıslak aletini avuçladım.
"Bacaklarımda derman kalmadı." dediğinde ona da hak verdim. Sadece yemek yiyeceğimiz zaman ayrılıyorduk, onun dışında yorgun bile olsak birbirimizi yalayıp öpmeye devam ediyorduk.
"Benim de belim ağrıyor."
Aletini okşamaya devam ederken diğer yandan testislerini avuçluyordum, böyle zamanlarda garip geliyordu okuduğumuz konum. Bir ay öncesine kadar kardeş gibi dolaşırken şimdi yumurtalığı bile avucumun içindeydi.
"Boşanma davasını ne zaman açacağız?" diye sordum elimi biraz daha indirip deliğini bulurken.
Yara olmuş deliğini okşarken o derin bir nefes aldı, ikimizin aynı anda ayrılması biraz garip gelse de mecburen yapmamız gerekiyordu.
"En kısa zamanda."
İşaret parmağımı deliğine soktum, yüzü buruştu. İçinin saydam derisi bile canını acıtıyor olmalıydı, aynı durumdaydık.
"Acaba bizimkiler ayrılmaya yanaşır mı?" parmağımı biraz derinlere yollarken diğer yandan dilimi usul usul göğüs ucuna sürüyordum.
"Ayla'dan yana sıkıntı yok." kendinden emin bir şekilde konuştu.
"Filiz'den pek emin değilim." çünkü onun ne yapacağı pek belli olmuyordu, aylarca vermeyip sonrasında vermek istemesi gibi.
İso ilk başta bir şey demedi ama ardından aniden beni kucağına çekti, dengemi zar zor sağlarken tam olarak üzerine çıktım. İçine soktuğum parmağımda otomatik olarak çıkmıştı.
"Şimdi onlardan bahsetmeyelim," dedi dudaklarıma yaklaşıp. Ona hak verip öpüşüne karışıklık verirken eli yavaşça kalçama geldi ve okşamaya başladı.
O deliğimi parmaklamaya başladığında bilerek sesli sesli inledim, keyfini çıkarıyordum.
"Aşkım," diye mırıldandım, bir şey söylemeyecektim ama ona böyle hitaplarda bulunmak hoşuma gidiyordu.
"Sevgilim." aynı benim gibi mırıldandı.
"Seni çok seviyorum." boynuna yaklaşıp dilimi sürüp öperken kıvranır gibi söylendim.
"Ben de seni çok seviyorum."
Parmakları yetmediği için kalçamı hafifçe oynattım, mesajı almış gibi tek eliyle kalçamı kaldırdı. Saniyeler sonra deliğimde onun aletini hissettim, içime girdiğinde gözlerimi kapattım. Bu hissi gerçekten seviyordum.
"Keşke hiç içimden çıkmasan." inanılmaz bir zevkle mırıldandım, diğer yandan kalçamı daireler çizerek oynatıyordum.
"Benim yerim artık burası zaten, mükemmelsin sen." dedi omzumu öperken. Kendisi de kalçasını deliğime doğru itiyordu.
Elimi göğsüne koyup gövdemi kaldırdım ve üzerinde inip kalkmaya başladım. Daha bir saat önceki menisi içimden tamamen çıkmadan yenisi ile doldurmak istiyordum.
Üzerinde inip kalkarken diğer yandan hızını arttıran yağmurla uzanıp perdeyi araladım. Dışarısı birazda olsa aydınlıktı ve manzara çok güzel görünüyordu. Dışarıdaki toprak kokusu birazda olsa içeri doluşmaya başladı.
"Aşkım buralarda neden hiç ev yok?" resmen hiçbir ev yoktu etrafta, sadece burası vardı.
"Bu alan devletin özel mülkü, daha doğrusu önceden öyleydi. Bu kısım ise hazine malı olmaktan çıktı, arkadaşımın babası da burayı biraz resmi olmayan yollarla almış. Yani devlet bu evi görse muhtemelen yıkar ya da gördüğü halde şu anlık zararı dokunmadığı için bırakıyor." dedi belimden tutup hafifçe belini yukarı kaydırdı ve komodinin üzerinden sigarasını aldı. O sigarasını alırken hareket etmeden durdum, yeniden yerine yerleştiğinde aletini içime almaya devam ettim.
"Aslında devler burayı değerlendirebilir, doğa dostları için." şu an sikişirken böyle bir konuyu konuşmak aşırı saçma geliyordu ama sikişmeye o kadar alışmıştık ki rutin bir şey yapıyor gibiydik.
"Yani, belki." dedi sigarasını yakıp derin bir nefes çekerken. İki elimi göğsüne koyup aleti içimdeyken ona yavaşça sürtünmeye başladım.
"Biliyor musun bazen aklıma şey geliyor, neden biz para basıp dış ülkere borcumuzu ödemiyoruz?"
Sigarasını içerken öylece durdu, kaşlarını kaldırıp yüzüme baktı ve ardından dudaklarının kenarı kıvrıldı. Daha yarısına bile gelmediği sigarasını uzanıp küllüğe bastı ve gülerek belimden tuttu. Şaşırdığım için ona sıkıca tutundum, o ise bana sarılmıştı.
"Kurban olduğum," dedi boynumdan öperken, öyle sıkı öptü ki içim gitti. "Akıllı sevgilim benim, senin aklına ölürüm."
Beni zorla kendinden çekip yüzümün her köşesini öptü ve benim bakışlarımı görüp daha büyük kahkaha atarak bir anda yerlerimizi değiştirip beni altına aldı.
"Noldu ki lan?" dedim aletini yeniden içime sokan adama bakıp.
"Bir şey yok saf salak bebeğim." dedi üzerime eğilip hem öpüp, hem de içimde gelgit yaparken.
"Saf salak sensin," dedim elimi beline koyup. "Bence çok güzel fikir."
"Sen söylersin de güzel olmaz mı? Bu fikir hiç aklıma gelmemişti, bence bunu devlet adamlarından birine söylemeliyiz." dedi gülerek, dalga mı geçiyordu yoksa ciddi miydi anlamıyordum.
"Söyleyelim." dediğimde bir anda yine üzerimden kalkıp garip garip bana baktı, dudakları aralıktı. Benim anlamayan bakışlarıma bakarken yine aniden güldü.
"Senin canını yerim, saf." elini kaldırıp çenemi sıkıca tuttu ve bir anda savurdu.
"Saf değilim ben geri zekalı."
O bana aldırmadan kafasını geçiştirmek amaçlı salladı ve ardından aşırı mutlu bir şekilde içimde hızlı hızlı gelgit yapmaya başladı. Ensemden tutmuş sabitlerken kalçasını hızlı hızlı hareket ettiriyordu.
Bir süre deliğimi talan ederken onun geleceğini anlayıp ben de kendimi çekmeye başladım. O içime gelirken ben de onun karnına doğru boşaldım.
İçimden çıkıp kenara yığılacağını düşünürken hâlâ gelgit yapmaya devam etmesiyle afalladım, dinlenmeden diğer turu atacaktı muhtemelen. Birden enerji gelmişti ite.
O her yerimi öpüp beni sikmeye devam ederken ben kafamı yana çevirip dışarıyı izlemeye başladım. Vücudum sallanıyordu ve yağmur sesine onun bana vuruşlarının sesi de eklendi. Diğer yandan da kulak mememi ağzının içine alıp emip bırakıyordu.
Bu sefer daha kısa bir sürede içime geldiğinde sonunda nefes alan deliğimin içinden döller yavaş yavaş çıkarken ben ona sıkıca sarıldım. O da nefes nefese bana karşılık verdi. Ter içinde kalmıştı.
Gözlerini kapattım, onun nefesi bile tenime değse huzurlu hissediyordum. İso'nun gölgesi bile yanımda olsa huzurlu ve güvende hissederdim.