23- BANA NELER VADETTİN

37.2K 2.9K 884
                                    

İso arabayı park ederken göz ucuyla geldiğimiz konağa baktım, burası şu an özgür bir yaşamdan sonra zorlu hapishane gibi geliyordu.

"Kahvaltıya yetiştik." dedi İso el frenini çekip telefon ve sigara paketine uzanırken.

"Aman ne güzel." sıkıntıyla mırıldanıp kapıyı açtım ve seri bir hamleyle dışarı çıktım. Onun bana baktığını biliyordum ama aldırmadan gömleğimi düzeltip kapıyı kapattım.

Konağa doğru bir adım attığım sırada onunda kapısı açıldı ve kapandı. Sebepsizce ona da sinirleniyordum, benim gibi konağa geldiği için mutsuz olmasını istiyordum. O böyle vurdumduymaz ya da umursamaz durunca sinirlenirim bozuluyordu.

"Yavaş ol, bir daha o kapıyı öyle kapatma." dedi bana yetiştiğinde. Göz ucuyla yanımda yürüyen bedene baktım, o da dümdüz konağa bakıyordu.

"Tamam, emrin olur." resmen on dakika önce sevgiyle baktığım adama sinir dolmuştum.

"Apo, böyle yapacaksan geri dönelim." dedi birden, o an adımlarımı durdurdum.

"Hadi, dönelim o zaman." dedim birden, palavracı.

İso'da benim durduğumu görünce o da durdu, bakışları yüzümde gezindi. Dümdüz bakıyordu ama ne düşündüğünü bilmiyordum, kafasını aşağı yukarı salladı ve çenesinin ucuyla arabayı gösterdi.

"Yürü." dedi büyük adımlarla arabaya doğru yürürken. Sadece arkasından baktım, ciddiydi. Sürücü koltuğunun kapısını açıp bakışlarını bana çevirdi.

"Gel hadi." dedi sinirle.

Böyle bir şey yaparsak başımızın belaya gireceğini biliyordum. Ben sadece sikinde değilmiş gibi davranmasından rahatsız olmuştum.

İso ben orada durdukça daha sinirlendi ve çenesi kasıldı. Kapıyı bir hışımla kapatıp yanıma hızla yürüdü ve tam olarak önümde durdu.

"Fazla cesaret aptallıktır," dedi İso işaret parmağını kaldırıp tehdit eder gibi tutarken. "İster yüzünü asıp içeri gir, istersen güler yüzle. Her türlü o eve gireceğiz, mecbur kılınan şeyleri yapacağız."

Hiçbir şey demeden suratına baktım.

"Yani normal davranıyorum diye bana ağzını yüzünü bükme, zamanı gelene kadar böyle davranmak zorundayız. Zorunda olmasaydık o evden hiç çıkmaz, buraya gelmezdik." dedi büyük bir sinirle konuşurken. "Anladın mı?"

Dedikleri doğruydu, ilk zamanlar ben de böyle düşünüyordum ama orada geçirdiğimiz iki günden sonra buraya gelmek cehennem gibiydi. Cehenneme giren insanın huzursuz olmasından daha normal bir şey yoktu ki.

"Anladım." sesim istemsizce üzgün çıkmıştı. Sesimi duyar duymaz sinirli ifadesi hafiften yumuşadı, elini indirip derin bir nefes aldı.

"Özür dilerim," dediğinde omuz silktim ve güldüm.

"Sıkıntı değil birader." deyip tek elimi cebime koyup konağa döndüm ve yürümeye başladım.

Cebimden çıkardığım, kırılan zincirli bilekliğimi işaret parmağımda çevirip dolarken biraz ilerideki açık kapıya gülerek yürüdüm.

"Canım ailem, ben geldim." dedim hafifçe bağırarak, dalga geçer gibi. Tabi bunu sadece İso anlayabilirdi.

İçeri girdiğimde kalabalık sesiyle yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tuttum, gercek anlamda hiç özlememiştim. Yine de umursamadan salondaki çocuk kalabalığını es geçip mutfağa ilerledim.

Yine herkes buradaydı ve kahvaltı hazırlıyorlardı. Saçlar başlar dağınık, uykusuzluk akan gözlerle domates doğrayıp yeşillik ayıklıyordu millet. Filiz ve Ayla ise köşede durmuş konuşarak zeytin çıkarıyordu.

"Nasılsınız hanımlar?" dedim kapıya yaslanıp elimdeki zinciri gülerek çevirirken. Hepsi sesimden dolayı irkilip bana baktı.

"Ay oğlum sen mi geldin, hoş geldiniz." dedi uzun yıllardır burada çalışan yaşlı kadın.

"Hoş buldum."

Filiz ile göz göze gelince kardeşine bir şey deyip elindeki işi bırakıp kenarda duran havluyu alıp elini silerken yanıma geldi. Dudaklarında hafif bir gülümseme vardı.

"Hoş geldin canım." dedi tam dibimde durup, boyu benden biraz kısa olduğu için kafasını kaldırıp bakmıştı.

İso'nun geldiğini hissettim, ikimize göz ucuyla bakıp ardından mutfağa girdi. Ona bakmamaya çalıştım.

"Hoş buldum." dedim sadece, gülümsedim. Parmak uçlarında yükseldi, yanağımı öpmek istiyordu.

O Ayla'nın yanına gidip sırtını tezgaha dayadığında gözlerini benden ayırmadı. Yutkunup gözlerini kaçırdım. Eğilip Filiz'in yanağından kısaca öptüğümde geri çekildi.

"Çeri domateslerden doğradım senin için, kahvaltını güzelce yap."

Filiz arkasını dönüp konuşurken göz ucuyla İso'ya baktım, şimdi yüzüme bakmıyordu. Sinirli olduğu her halinden belliydi.

Ayla ona kısaca baktı ve kafasını yere eğip işini halletmeye devam etti.

İso ile inatlaştığım için anında pişman olmuştum. O hiçbir şeyi benim kötülüğüm için söylemezdi, sadece ben abartıyordum.

***

Beyonce-Crazy in love'dan, Bergen- Bana neler vadettin bölümlerine geçmiş bulunuyoruz...

Bu kadar eğlence yeter...

BİRADER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin