"Filiz, sence ilk kan davası nasıl başladı?" diye sordum tavana bakarken.
"Ne bileyim canım?" dedi Filiz uykulu sesiyle.
Sıkıntılı bir nefes aldım, seks yapmıyorduk en azından sohbet edelim diyordum ama yok onu sohbet bile etmiyordu. Yatak odasına girdiğimiz an eşimin beyni ölüyordu sanki.
"Ama şimdi bu aşiret ağaları-" dedim kafamı yana çevirip, Filiz gözlerini kapatmıştı, uyuma pozisyonunda duruyordu.
Yeniden tavana baktım,yok konuşmayacaktı da. Göz ucuyla geceliğinden belli olan göğsüne baktım, tokatlamak istiyordum göğüslerini.
Ben tam hayallere dalmışken kapı birden açıldığında acayip derecede irkildim. Karıma bakarken yakalandığım için bile korkuyordum artık, bu ev ve evlilik psikolojimi bozmuştu.
"Destur amına koyim..." diye dönüp kapıya baktım. Filiz'de korkuyla uykuya dalmadan geri kalkmıştı.
İyi olmuştu, köpek.
İso kapının kolunu tutarken eşime bakmamak için bana kısa bir bakış atıp ardından kafasını çevirdi. Ne işi vardı lan gece gece?
"Birader bi gelsene." dedi kafası eğik bir şekilde.
"Noldu abi, sıkıntı mı var?" dedi Filiz endişeyle, diğer yandan üzerini kapatıyordu.
"Yok bacım, işle ilgili bir konu oldu da onun için çağırıyorum."
Kaşlarımı çatıp ona baktım ama ikiletmeden çarşafı kenara itip ayağa kalktım. Bu saatte ancak işe büyük bir baskın olacaktı ki odama böyle girsin, işle ilgili bir durum olmadığı belliydi.
"Sen uyu, geliyorum." zaten ancak uyuyordu. İso'nun yanına ilerlediğimde bana kısa bir bakış atıp kapının önünden çıktı ve koridora girdi.
Kapıyı kapatıp gece lambası ile aydınlanan koridora girdiğim anda kolumdan kavradığında gözlerim irileşti. Sıkı sıkı tutuyordu kaçacakmışım gibi, merdivenlere yönelip yukarı kata çıktığında itiraz etmeden peşinden gittim.
"Noluyor oğlum?" diye mırıldanmadan edemedim. Cevap vermedi.
Yukarı katın çamaşır odasına yöneldi, kapıyı açıp kendisiyle beraber beni de içeri soktu. Odanın içi karanlıktı, sadece pencereden gelen bahçenin ışığı içeri vuruyordu.
Odanın içinde sessizlik hakimken karanlıkta bile parlayan yeşillerine baktım, parlıyordu. Dudakları aralık duruyordu, biraz garip duruyordu.
"Noldu birader?" çok yakınımda duruyordu.
Kolumu bırakmadan elini indirdi ve elimi sıkıca tutup hareket ettirdi. Elimin tersine baskı uygulayıp alt tarafına bastırdığında kalkmış olan aletini avucumun içinde hissettim.
"Sıcak bir ele ihtiyacım var." tahrik dolu, boğuk sesiyle konuştuğunda afalladım.
Acayip derecede tahrik olmuş, azmış duruyordu. Elimi çekmemem için hâlâ baskı uyguluyordu. Afallamam geçtiği anda kaşlarımı kaldırdım.
"Saçma sapan konuşma..." dedim onun söylediği gibi. Yutkundu, ona laf soktuğumu bile anlamamış gibi duruyordu.
"Hadi, karşılıklı." sıcak nefesi yanağıma değiyordu.
"İyi de benimki kalkamadı ki?" dediğimde o da elini benim inik aletime attı. Hafifçe sıktı.
"Kaldırırım." kendinden emin konuşması ciddileşmeme sebep oldu.
"Nasıl kaldıracaksın?" dedim yaklaşıp. O elime baskı yapmayı bıraktı, şimdi ikimizde birbirimizin sikini tutmuştuk.
"Okşarım?" dedi ihtiyaçla. "Lütfen, hadi patlama noktasındayım."
"Ben öyleyken sen çekip gitmiştin." dediğimde dişlerini sıktı, boşta kalan eliyle göğsümden itti ve kapıya yapıştırdı, büyük bir ses çıktı.
"Millet duyacak." dedim uyarı dolu bir sesle.
"Boş konuşma o zaman." dedi ve fermuarımı açtı. Gözlerimin içine bakarak aletimi baksırımdan çıkardı. Sıcak eli tenime değdi, içim garip oldu.
Aletimi okşadığında nefesimi tuttum, uzun süredir aletimi bir şey kavrıyordu ve bu güzel bir histi.
"Hadi," dedi aletimin ucuna dokunup. O an kendime gelip onun pantolonun fermuarını açtım, kalkmış sert aletini baksırdan çıkardım.
Onun damarlı aletini çekmeye başladığımda yaklaştı ve alnını omzuma yasladı. Saçları yanağıma değerken nefes sesleri beni daha çok tahrik ediyordu.
İkimiz ilk yavaşca daha sonra da hızla çekerken ıkınacak gibi olduğumda dudaklarımı birbirine bastırdım. Bir şeyler mırıldandınıyordu ama duymuyordum, sanki kulaklarım tıkanmıştı.
Uzunca bir süre soluk soluğa birbirimizi çektik, elimize geldiğimizde öylece durduk.
İlk defa elimde başka bir erkeğin dölü vardı ve bu çok değişik hissettiriyordu.
İso kafasını omzumdan çekti, rahatlamış görünüyordu. Nefes alışverişleri hâlâ düzene girmemişti. Aletleri geri pantolona koyarken kafasını kaldırıp yüzüme baktı.
"Sağ ol." dedi, istemsizce güldüm.
"Ne demek."
Onunda dudakları kıvrıldı, ardından sessiz bir iletişimle dışarı çıktık. Bulunduğumuz katın banyosuna girdik, ilk başta o elini yıkarken ben kapıya yaslanıp onu bekledim.
Suçlu iki çocuk gibiydik.
Elini yıkamayı bitirip musluğu kapattı ve kuruttu. Yanımdan geçerken yüzüme dahi bakamadı.
"İyi geceler." dedi ve yanımdan çıkıp gitti.
"İyi geceler."
Ona kısa bir bakış atıp musluğa ilerledim. O an kendimi sorguladım, hadi o karısına kaldırdı da geldi. Peki ben nasıl ona kaldırdım?