Günler önce eğlendiğimiz, seviştiğimiz bu evde şimdi gergince oturuyorduk.
İso sabaha karşı ev biraz soğuk olduğu için sobayı yakmıştı, yağmurun ıslattığı odunlardan dolayı ateşi yakmakta biraz zorlansa da daha fazla üşümememiz için yakmıştı.
Yatağa oturmuş, bacaklarımı titretiyordum. İso ise bu evde olan gömlek ve pantolonunu giymiş, elindeki demirle sobanın içindeki yanan odunlarla oynuyordu.
"Sigara var mı hiç burada?" diye sordum saatler süren sessizliği bozarken.
"Geçen geldiğimizde almıştım birkaç kutu, duruyor dolapta." dedi demirin ucuyla hemen yanımdaki dolabı gösterirken. Göz göze bile gelmiyordu it.
Kalkıp dolaba yaklaştım ve kapağını açıp daha açılmamış bir paket sigarayı alıp kapağı kapattım. Bedenimi yukarı kaldırıp direkt sobanın başında duran adama baktım, bakışları hâlâ ateşteydi.
"Ne zaman gideceğiz buradan?" diye sordum paketin jelatinini açarken, kağıt kısmınıda söküp avucumda topladım ve onun yanına ilerledim.
"Bilmiyorum, birkaç gün bekleyelim."
Çöpü sobaya atarken eğilip yerden ince bir odun alıp yanan sobaya tuttum, o sırada yerden bir kısa sap alıp sobada yaktım, bir dal sigarayı dudaklarımın arasına alıp sigarayı tutuşturdum.
"Evi yakarsın, sürekli böyle yapma. Git ocakta yak sigaranı." dedi elimden çöpü alırken, o sırada içime derin bir nefes çektim.
"Her şeye karışma, en iyisini sen bilmiyorsun." ters ters baktım yüzüne.
"Çok konuşma."
Bir şey söylememek için kendimle savaşıp en sonunda dişlerimi sıkarak dış kapıya yürüdüm, onun yanında biraz daha durursam sanırım döve döve adam ederdim.
Kapıyı açıp dışarı çıktım, hava yağmurlu gibi duruyordu ve aşırı kasvetliydi. Soğuk tenime vururken umursamadan bir elimi cebime koyup kafamı biraz eğerek sigaramı içmeye devam ettim.
Aramızdaki bu garip haller bu geceden başlamamıştı, bir şeyler yaşadıktan sonra hevesini alıp bırakan erkekler gibiydi. Canım cicim ayı çoktan geçmişti ve şimdi içindeki şerefsizi ortaya çıkıyordu.
Sigaranın yarısına geldiğimde kapı açıldı, istifimi bozmadım.
"Geç içeri, üşütürsün." dediğinde gözlerimi kapatıp açtım, tek sorun bu muydu şu an?
"Karışma."
"Apo, deli etme adamı." sesi sinirli geliyordu, göz ucuyla ona baktım. Çatık kaşları ve yeşil gözleri ile bana bakıyordu.
"Yoksa ne olur?" dedim kaşımı kaldırıp. Dalga geçer gibi konuştum çünkü tavırları bunu hakediyordu.
"Ne mi olur?" dedi öfkeyle, elini uzatıp parmaklarımın arasındaki sigarayı aldı ve yere fırlattı. Kaşlarım çatıldı, bir eline bir de yere attığı sigaraya bakıyordum.
"Ne yapıyorsun lan sen-"
Cümlemi tamamlamama izin vermeden kolumdan tuttuğu gibi beni içeri çekti, ani hareketinden dolayı irkilirken o bana aldırmadan kapıyı kapattı ve kolumdan tutup birkaç adım sürükledi, daha sonra sertçe yatağa fırlattı.
Kalçam yatakla buluşurken şok olmuş bir ifadeyle ona bakıyordum, İso'nun boğazındaki kalın damar ortaya çıkmışken elini kaldırdı.
"Zaten namlunun ucundayız, senin bu karı triplerini çekemem anladın mı?" dedi eli titrerken. Bana vurmamak için kendini zor tutuyordu sanki.
Öfkeyle yataktan kalkıp tam karşısında durdum, ifadesini bozmadan ve elini indirmeden bana bakmaya devam etti.
"Amına koduğumun sikiği, benim sana yaptığım hiçbir şey yok. Ne istiyorsun benden? Niye sinirini, gerginliğini benim üzerimden atıyorsun?" öfkeliydim ama sesimin titremesine engel olamadım.
"Çünkü dangalak dangalak tavırlar alıyorsun, sabrım yok anladın mı?"
"Tamam bırak gideyim o zaman, başımın çaresine bakarım." birkaç saniye yüzüme baktı ardından dilini ısırıp önüne döndü ve kaldırdığı elini ensesine koyup sertçe ovdu.
"Geç yatağa, ses çıkarmadan uyu." dedi arkasını dönerken.
"Bana emir verme lan!" sesim tüm odada yankılandı.
Tam benden uzaklaşmak için bir adım atacaktı ki bağırırmam ile duraksadı, kafasını iki yana oynatıp elini kemerine götürdü ve kemerinin tokasını söktü.
"Yok, sen anlamayacaksın." dedi ve sinirden damarları ortaya çıkmış elleri ile kemerin ucundan çekip çıkardı, iki ucunu birleştirip bana döndü.
Dişlerimi sıkıp yüzüne bakmaya devam ettim, kemeri kaldırıp gözlerimin içine baktı.
"Sözümü dinleyecek misin?" diye sorduğunda kafamı olumsuz anlamda salladım.
Sinirle bakıp ardından bir anda bacağıma hızla vurdu, yüzüm buruştu. İstifimi bozmadım.
"Dinleyecek misin?" diye sordu yeniden, sinirden ve acıdan dolan gözlerimle bomboş yüzüne baktım.
Kemeri yeniden kaldırdı, vurmak için. Ama bakışlarını gözlerimden çekmezken soluk alışverişleri hızlandı, dişlerini kıracak kadar sıktığı belli oluyordu.
Birkaç saniye öylece durdu ama ardından kaldığı kemeri yatağa sertçe geçirip arkasını döndü, hızlı adımlarla dış kapıya yöneldi. Kapıyı açıp dışarı çıktığında kapanan kapıya bakmaya devam ettim.
Vücudum titriyordu ama hiçbir şey yapamıyorum.
Ağlayamıyordum bile.
İso, tanıdığım adam değildi. Ya da hiç tanıyamamıştım.