Merhaba
Yavrular ben size yakalandıklarında haber verecem demiştim ama unutmuşum...
Neyse
YAKALANDILAR, haberiniz olsun...
***
Karanlık arazide hızla koşarken şehrin merkezinden uzak olan bu konağa küfür ettim. Gece olduğunda Allah'ın bir kulu bile geçmiyordu buradan ve oldukça ıssız görünüyordu.
İso etrafına bakarak, herhangi bir tehlikeye karşın dikkatlice etrafına bakarak yürüyordu, elinde ise siyah bir silah vardı. Arkasından nefes nefese ve biraz korkarak ilerliyordum.
Gittikçe yoruluyordum ve içimdeki huzursuzluk daha da büyüyordu.
"Çok yoruldum İso." dedim elimi iri gövdeli ağacın kenarına koyup adımlarımı durdururken. Oldukça uzaklaşmıştık ve bizi bulmalarının imkanı yoktu.
Apo etrafına attığı dikkatli bakışları kesip omzunun üzerinden bana döndü. Gergin olduğunda hep sinirli duruyordu ve bu çok hoşuma gitmiyordu. Onun sinirli hali artık beni ürkütüyordu.
"Apo, siktirme yorgunluğunu. Yürü." dedi silahıyla ön tarafı tutup yön gösterirken.
"Niye küfür ediyorsun?" dedim çatık kaşlarımla, şu an olduğumuz durum o kadar değişikti ki en son buna takılmam gerekirken ağrıma gitmişti. Ölme ihtimalim varken onun küfür etmesi zoruma gitmişti.
İso yüzümü inceledi, ciddi olduğunu anlayınca derin bir nefes aldı. Mental olarak yorulmuş gibi bir hali vardı.
"Ne istiyorsun oğlum? Gelecekler işte peşimizden, yorgunluğun sırası mı?" dedi küfürsüz, düzgün bir şekilde açıklarken.
"Ayaklarımda derman kalmadı, ne yapayım geri zekalı?" dedim inatla. Aslında canım burnumdayken hayatımda kalan son kişiye nazlanıyordum. Hem de hiç olmayacak bir zamanda.
Ağlayasım geliyordu, konudan bağımsız bir şekilde.
İso gözlerini kapatıp açtı ve ardından etrafına bakınırken büyük adımlarla yanıma yürüdü. Tam dibime geldiğinde silahını bırakmadan montumun ucunu tutup ilk başta fermuarımı çekti. Yakamı düzeltip gözlerimin içine baktı.
"Sevgilim, gitmemiz gerekiyor. Daha sonra bol bol dinleniriz olur mu?" dedi soğuktan buz tutmuş dudaklarıma sıkı bir öpücük kondurup. Ardından bir kere de yanağımdan öptü.
"Bir daha küfür etmeden söyle o zaman." dediğimde sinirlenir gibi oldu ama ardından kafasını salladı.
"Tamam bebeğim."
Uzanıp elimden tuttu, avuç içlerimiz birleştiğinde yine endişe ile etrafına bakınırken beni kendisi ile beraber çekmeye başladı. Onunla beraber yürürken gerginliğimin nedenini anladım.
Görücü usulü evlendiğim adamı ilk defa gerdek gecesinde görüyordum sanki, öyle bir gerginlik vardı üzerimde.
Bundan sonra sadece ikimiz vardık ve bu durumu ne kadar beklesem de aniden hayatımın değişmesine duygularım yetişememişti.
"Şuradan kamyonlar geçiyor, birini durdurup geçen günkü eve gidelim." diye mırıldandı anayola çıkarken.
"Neden arabamızı almadık ki?" dedim anayolda titreye titreye dururken.
"Apo, lütfen saf tarafını sadece güzel ve erotik anlarda ortaya çıkar. Nolur sevgilim." sabırsızca etrafına bakarken mırıldandı.
Tam ona cevap verecekken yolun ucundan gelen motor sesini duyup ve ışığını gördüğümüz anda ellerimizi bıraktık. İso silahını yine beline yerleştirirken yine de beni bırakmamak için montumun ucundan tuttu.
"Sen sesini çıkarma, konuşma." dediğinde huysuzlandım, böyle davranması hoşuma gitmiyordu.
Arka kasası olan bir pikap yaklaşırken İso elini kaldırdı, tekerlekler yavaşlarken tam önümüzde durdu. İso montumu bırakıp açılan cama yaklaştı.
"Hayırdır kardeşim, gece gece?" dedi genç bir adam.
"Kardeş arabamız diğer yakada arızalandı, bizi biraz ileriye kadar götürür müsün? Sonrasını biz hallederiz." dediğinde adam ikimizi süzdü.
"Atlayın." dedi bana ömürlük gelen bir beklemeden sonra.
İso eyvallah der gibi kafasını salladı ve kapıyı açıp ilk kendisi bindi. Adama doğru yaklaşırken bana baktı, birkaç saniyelik duraksamanın ardından ben de seri bir hamleyle binip kapıyı kapattım. Anında motoru çalıştırdı.
Araba biraz ilerlerken gerginlikten dolayı tüm vücudum titrerken sakin durmaya çalıştım. İso dümdüz önüne bakıyordu ve şu an daha sakin duruyordu.
"Nereye gidiyordunuz?" dedi adam, konuşmaya meraklıydı.
"İş için bu taraflara gelmiştik." dedi İso sadece.
"Anladım, ben de Kayseri'den geldim buraya." ikimiz sadece kafamızı sakladık.
Yan yana, gergince oturuyorduk.
İso hem yabancı hem de hiç olmadığı kadar tanıdık geliyordu artık.