"Gider miyiz bir gün içmeye?"
Misafirlerin yavaş yavaş dağıldığı evde en sonunda kendimizi dışarı atmıştık, sigara içerken yalnız kalmak istesekte şerefsiz yeğen ve kuzenler bizimle beraber sigara içmeye çıkmıştı.
O sırada karanlıktan faydalanıp İso'yu kenara çekip, kalçasını okşamaya başlamıştım.
"İki birada gidiyorsun Uğur, artistlik yapma." dedi İso gülerek, sigarasından bir duman çekti.
"Abi öyle deme, geçen sefer iki buradan önce tekila falan içtim." Uğur kendini inandırmak istermiş gibi konuştuğunda muhabbete katılmadan sigaramı içiyor ve İso'yu okşuyordum.
"Aynen abicim en alkolik sensin." dedi adını bilmediğim kuzen, ardından sigarayı atıp elini cebine koydu. Üşüyordu, hafiften titrdi. "Hadi içeri girelim."
"He amına koyayım dondum." hepsi yavaş yavaş sigaralarını atıp çardaktan çıkmak için hareketlendiler.
"Siz gidin, biz bir tur daha içeriz." dedi İso sakince.
"Tamam abi."
Onlar çardaktan konuşarak çıktığında sesler gittikçe uzaklaştı, o sırada daha sert okşamaya başladım kalçasını. Onu bir an önce sikmek istiyordum, ayrıca onun tarafından sikilmek.
"Benden habersiz bir şeyler sokuyor musun kendine?" dedim kalça arasını yoklarken, elindeki bitmiş sigarayı söndürdü.
"Geçen yine banyoya girdiğimde bir şeyler denedim." dedi sadece, benden başka bir şeyin deliğine girmesi hoşuma gitmiyordu.
"Niye bana haber vermedin?" kalçasına bir şaplak attığımda sırıttı.
"Oğlum öyle uzun uzun yapmıyorum ki sadece deniyorum." bu yine de beni tatmin etmemişti.
"Bu gece çamaşır odasına gidelim, içine girmek istiyorum." dediğimde kafasını çevirdi bana doğru.
"Burada böyle olmaz." dedi, normalde itiraz ettiği için sinirlenmem gerekirken çok yakınımda olan dudağı dikkatimi dağıttı.
"Neden olmasın? Olur." bakışlarım dudakları ve gözleri arasında gidip gelirken o sadece dudağıma odaklanmıştı.
"Sakin bir yerde," dedi biraz daha yaklaşıp, dudakları tenime değiyordu her kelimesinde. "Kendimizi kasmadan beraber olsak daha güzel olmaz mı?"
Son kelimesini söylerken neredeyse alt dudağımı dudaklarının arasına almıştı, nefesim hızlandı.
"Ne zaman olacak peki bu." istemsizce elim beline gitti, onu kendime çektim. Şimdi tenimde ıslaklığını daha net hissediyordum.
"Birkaç güne," dedi ve elini yanağıma koydu. "Merak etme, halledeceğim."
Dudaklarını bastırıp geri çekildiğinde tuttuğum nefesimi geri bıraktım ve kafamı salladım, birkaç saniye sıcak nefesimiz birbirine değerken en sonunda anlaşmış gibi sertçe dudaklarımız birbirine değdi. O alt dudağımı kavradığında ben de onu tamamen kendime çevirip yumuşaklığı dilimle ezdim.
Dudaklarımız uyumlu bir şekilde hareket ederken yeni tıraş ettiği sakalsız yanağını okşadım. Çıkan küçük batıklar elime değerken bir erkekle öpüştüğümün farkındaydım.
Nedense sikişmek ayrıydı, öpüşmek daha başkaydı. Duygusal bir eylemdi, ve şu an onunla dudaklarınızı bir saniye bile durdurmadan öpüşüyorduk.
Ağzımdan çıkan ufak inilti onun dudaklarının kıvrılmasına neden oldu, dilimi kavradığı anda daha sertçe emdi. Elini çeneme çıkarıp sıkı sıkı tutup kendini geri çekti. Çenemi ve yanağımı tek eliyle bastırıp dudaklarımı ön plana çıkardı. İlk başta bu halime bakıp ardından sertçe öptü.
Dudağımın iç kısmını hızlı ve sertçe öperken yanağıma kadar değdi dudakları. Ardından yine alt dudağımı kavradı ama uyguladığı baskıdan dolayı ben hareket ettiremiyordum.
Bir yiyeceği çiğnermiş gibi emdi, çenemi serbest bıraktığında özgürlüğüme kavuşmuş gibi anında öpüşüne karışıklık verdim. Burnundan alıp verdiği nefesler oldukça tahrik olduğunu gösteriyordu.
Az önceki hızımız yavaşlarken daha yumuşak öpüyorduk şimdi, soğuk hava ıslak tenime dediğinde sanki yeniden ısıtmak için defalarca öpüyordu dudaklarımı.
"Abi siz neden birbirinizi öpüyorsunuz?"
Karanlığın içinden gelen erkek çocuğu sesiyle gözlerim iri iri açıldı, anında ondan ayrılırken İso'nun da korkusunu hissediyordum.
Tam karşımızda, çardağın kapısının önünde bacağım kadar boyuyla duran çocuk silüetini görünce yutkundum. Sanki dilim tutulmuştu, ne diyeceğimi ya da ne yapacağımı bilmiyordum.
"Efe?" diye sordu İso saniyeler sonra, sesi biraz endişeli çıkıyordu ama kontrollü olmaya zorluyordu kendisini sanki.
"Efendim?" karanlıkta yüzünü görmediğim çocuğun büyük amcanın, kızının çocuğu olduğunu anlayınca daha fazla panik yaptım.
İso göz ucuyla bana baktı, ardından üzerini düzeltip yanımdan geçip çocuğa ilerledi. Çocuk kendisine bakıyordu ve biraz meraklı bakıyordu.
"Sen ne yapıyorsun burada?" dedi İso, sonunda tamamen sakinleşmişti. Çocuğun boyuna erişmek için bacağını büküp çömeldi.
"Işıklı oyuncağımı kaybettim, onu arıyordum." dedi çocuk sakince, boğazımı temizleyip dudağımdaki salyayı silip ben de onların yanına ilerledim. Çardağın giriş kısmına gelip durdum, Efe kafasını kaldırıp bana baktı.
"Sizin niye birbirinizi öyle öpüyordunuz ki?" dedi yeniden, aklı orada kalmıştı. Ardından yine İso'ya döndü. "Sadece anne ve babalar öyle öpüşür."
"Birbirine sevgi hisseden herkes böyle öpüşür." dedim sesimi bulabildiğimde. Efe yeniden bana baktı.
"O zaman Filiz yengemi böyle öpmen gerekiyor." birkaç saniye bomboş yüzüne baktım, bacak kadar boyuyla laf sokmuştu piç.
"Bak şimdi yavrum," dedi İso çocuğun çıkmış atletini düzeltirken, pantolonundan içeri sokuyordu. "Evet, normalde senin dediğin gibi olur. Ama biz Apo enişten ile normalin dışında davrandık."
Çocuk ellerini onun omzuna koyup atletini içine sokmasına izin veriyor ve dikkatle kendisini dinliyordu.
"Biz bir oyun oynuyorduk, sadece büyüklerin oynayabileceği bir oyun. Herkesten gizli," dedi İso son sözünde kaşlarını kaldırıp. "Eğer bu gördüğünü uzunca bir süre hiç kimseye söylemezsen sana sebebini açıklarım ve o çok istediğin elektrikli arabayı alırım."
Çocuğun yüzü aniden canlandı ve büyükçe gülümsedi.
"Gerçekten mi?" diye sordu hevesle. İso kafasını salladı ve tişörtünü de aşağı çekip elini onun beline koydu.
"Evet ama çok iyi saklaman lazım, eğer birine söylemeyi aklından bile geçirirsen hayaletler bunu bana haber verir ve sen oyunu kazanamazsın."
Çocuk hafiften ürktü ama ardından yine gülümseyerek kafasını salladı. Çok mutlu olmuştu, bir oyuncak araba için.
"Tamam o zaman, oyunu ben kazanacağım." dedi Efe hevesle.
"Umarım sen kazanırsın." diye mırıldandı İso gergin bir nefes alıp. Ardından ayağa kalktı. "Hadi bakalım, şimdi hemen eve."
"Tamam, tamam." çocuk dişlerini göstererek güldü ve ardından arkasını döndü. Koşarak içeri girdi.
O gittiği anda sessizlik çöktü.
"İnşallah kimseye söylemez." diye mırıldandım arkasından bakarken. İso belimden tuttu ve boynumdan sıkıca ard arda öptü ve geri çekildi.
"Söylemez, merak etme." dedi ve çenesinin ucuyla konağı gösterdiğinde kafamı sallayıp yürümeye başladım.
Biraz gergindim ama İso varken hiçbir şey olmazdı.