Yoğun bir haftadan sonra gelen tatil her çalışan insanın arzuladığı çok küçük çaplı bir hayaldir. İş günlerinde dinleneceğin günü düşünüp kendini motive edersin ve rahatlarsın. Tabi çalışmadığın günlerde bir psikopatla aynı evde kalmasaydın.
Tatil günlerinden nefret etmemi sağlayan tek etken İso'nun evdeki varlığıydı.
Dün gece eve geç gelmesinin ardından neyse ki erken saatte kalkmamış hâlâ öküz gibi uyuyordu. Onun hazırladığı kahvaltılara alışsamda mide rahatlığından çok kafa rahatına önem verdiğim için kendime sadece bir sandviç hazırlayıp, bir bardakta çay koymuştum.
Çay fokurdamaya başladığında altını kapatıp sandviçin içine bir tane daha salatalık koyup ekmeği kapattım. Ekmeği kesme gereği duymadan bir ekmeği tümüyle yiyecektim. İştahım şu aralar baya bir yerindeydi.
Parkeden sesler geldiğinde gözlerimi kapattım, uyanmıştı it. Umursamadan dolaptan kendime çay bardağı çıkarıp tezgahın üzerine koydum.
"Günaydın güzellik." uykulu ve boğuk sesini duyduğumda cevap vermedim.
Tam yanımda durdu, üzerinde beyaz bir tişört ve gri eşofman vardı. Saçları dağınık, gözleri ise uykudan dolayı hafifçe şişmişti. Uykulu gözlerini sandviçime dikti.
"Oha hayvan," dedi bir tam ekmeğe bakarken.
"Sensin hayvan." dedim ekmeğime çökmesin diye kenara çekerken, dudaklarının kenarı kıvrıldı ve vücudunu tamamen bana çevirip bedenimi süzdü.
"Kilo aldın sen biraz." dediğinde ona aldırmadan çaydanlığa uzandım, kilo almadığımı biliyordum.
Çayı doldururken elini belimde hissettim, daha sonra ise tamamen arkama geçti ve vücudunu bana yasladı. Sabah ereksiyonu olmuş aleti kalçama baskı yapıyordu.
"Bak buraların," dedi bel boşluğumu hafifçe sıkarken. "Hep yağlanmış."
Çayı doldururken gözlerimi devirdim.
"İso, sikini götümden çek." dedim sakince, biraz daha böyle durursa elimdeki sıcak suyu en sevdiği yerine dökebilirdim.
"Boşalmam gerekiyor." dedi hafifçe sürtünürken. Öyle yavaş yapıyordu ki siktiğimin yerinde azgın bir insan olduğum için etkileniyordum.
"Git sevgiline boşal orospu çocuğu." dedim kendimi ondan ayırırken.
"Boş konuşma."
Eşofmanımı baksırla beraber biraz aşağı çekip çıplak kalçamın bir kısmını açıkta bırakırken nefesi titredi. Dört parmağı eşofmanın ucuna gelip aşağı iterken baş parmağı kalça aramda gezindi.
Onun bu etkisinden çıkmadığım için kendimi dövmek istiyordum.
Bardağı bırakıp elimi arkaya attım ve bileğini tuttum. İçimdeki dürtü onu daha çok bastırmak isterken aklıma uyup öfkeyle elini ittim ve sinirle ona döndüm.
"Bir daha dokunursan o elini sikerim." dedim eşofmanımı yukarı çekerken.
"Olur." dedi baş parmağını yalayıp gülümseyerek. Küfür bile edilmiyordu azgın piçe.
Kafamı iki yana sallayıp sabır dilenir gibi derin bir nefes aldım ve tezgahtaki bardakla ekmeği alıp masaya ilerledim. O da sanki az önce götüme azmamış gibi kendisine bir bardak çıkarıp çay doldurdu.
"İş yerinde herhangi bir problem var mı?" dedi çayını alıp masaya otururken.
"Olsa bile seni ne ilgilendirir?" çayından bir yudum alıp geriye yaslandı ve masanın üzerinde duran sigara paketine uzandı.
"Apo, şu aralar fazla atar gider yapıyorsun. Dayak atmıyorum ve senin vurmalarına karşılık vermiyorum diye coşma. Elimde kalırsın." dediğinde gülmeden edemedim.
"Az önce elini siktirmek için bile yalvaracaktın." bu sefer o güldü, alaycı bir şekilde.
"Keşke Gökmen'e dokunabilseydim de sana muhtaç kalmasaydım." dedi yüzüme bakarak sigarasından bir duman çekerken.
Sinirlendiğimi belli etmemek için ekmeğimden küçük bir parça ısırıp çiğnedim ve bakışlarımı çayıma diktim.
"Neden? İzin vermiyor mu Mehdi Gökmen?" fena bir kahkaha attı.
"Beni istiyor ama canını acıtmaktan korkuyorum, ilkimi seninle yaşadığım için biliyorum baya bir acıyor."
Önceden canımı acıtmak için bilerek söylediğini düşünürdüm ama daha sonra farkettim ki bu onun gerçek düşünceleriydi ve beni sinir etmek için yapmıyordu.
"Keşke götünü parçalasaydım." sinirle konuştuğum için ne dediğimi bile bilmiyordum.
"Yani yaptın sayılır, iyi siktin aferin." gevşek herif.
Onunla daha fazla konuşmak istemediğimden yemeğe odaklandım. Ekmeğin yarıdan fazlasını yedikten sonra çayı kafama diktim ve ayağa kalktım.
"Çay koysana bana." dedi boş çay bardağını uzatırken.
"Kalk, kendin koy." elini itip salona yürüdüm.
"Tamam, koyayım." dedi yüksek sesle, ardından çay bardağını kırılma sesi geldi.
Amına koduğumun psikopatı.
"İki dakika yanımda durma." diye bağırdı yine ve bir şey daha devirdi.
O söylene söylene bir şeyleri devirirken balkona çıktım ve kapıyı kapattım. Sinirini orada atamazsa bana geleceğini biliyordum ve onun en sinirli haliyle baş edemezdim.
O bardakları yere indirirken sakince sigaramı içmeye başladım.