31- İSTANBUL'DA İLK YEMEK

32.3K 2.8K 1K
                                    

Medya; İso

Fazla lüks olmayan mekana geleli bir saat olmuştu, az kişi olmasına rağmen siparişler yarım saate anca geldiği için açlıktan ölmenin evresindeyken son anda kendime gelmiştim.

"Bundan sonra buraya gelmeyelim." dedim yağlı pilavı kaşığıma doldururken. Yemekleri herkesin seveceği türden değildi, oldukça yağlıydı ama ben alışık olduğum için beğenmiştim.

"Yemekleri güzel ama." dedi İso ağzına bir ekmek atıp sebze ve et karışık yemeğini kaşıklarken.

"Evet, ona bir şey diyemem."

İnsan gibi konuşuyorduk, ne hoş. Günler sonra onun bu sakin hali bana iyi gelmişti. Kendimi insan gibi hissediyordum.

"Ayla ile daha sonra konuştum, gizli gizli. Onlar boşanma davası açacak, bir şekilde halledeceğiz." dedi İso rakısından bir yudum alırken. Geriye yaslandı.

"Mahkemeye gelmeyecekler mi? Bizi gördükleri anda sikerler." dedim endişeyle, hem onlardan kaçıyorduk üstüne boşanma davası açacaktık.

"Kısa yoldan halletmeye çalışacağım, sen merak etme. Bir bakmışsın artık özgürsün." dedi rakı bardağını masaya koyup.

"Her zaman özgürüm zaten." dediğimde kafasını doğru gibisinden salladı.

"Evet, sonunda ben de öyleyim."

Bana bakmayan adamın yüzünü inceledim, sakallarını kesmediği için uzatmıştı. Sivri çeneli yüzüne tıraş yakışıyordu ama sakalda güzel durmuştu. Dudaklarında her zamanki gibi ufak bir kıvrılma vardı, bu güldüğü anlamına gelmiyordu. Kendi kendine bir şey düşünürken bile dudağının kenarı kıvrılırdı. Yeşil gözleri parlıyordu, yüzünde en sevdiğim şey gözleriydi.

"İş buldum kendime, yarın oraya gideceğim." yeşil gözleri bana döndüğünde irkildim ama çaktırmadım, onu izlerken yakalanmak istemiyordum.

"Ne işi?" diye sordum anlamayarak, ne ara bulmuştu?

"Bu semtlerde bir Oto ekspertiz, arkadaşım ayarladı." dedi arkadaş kısmını vurgularken, buraya gelirken dalga geçtiğim için. 

"İyi, ben de diğer gün çıkar etrafa bakınırım." dediğimde kafasını salladı, içkisinden bir yudum aldı. Sandalyemde geriye yaslandım.

"Bir sigara içip geliyorum." dedi rakıyı kafasına dikip, kapalı bir mekan olduğu için sigarayı yukarıdaki terasta içiliyordu.

"Tamam."

O sigara paketini alıp kemerini düzeltirken uzunca boyuyla merdivenlerin olduğu yere yöneldi, o giderken ben de camdan dışarı baktım. Mekanın olduğu yer çok kalabalık değildi, tek tük insan geçiyordu. İstanbul'a geldiğimiz ilk gün denize karşı bir yere gideceğimize en kötü yere gelmiştik.

Belki de parası sandığımdan daha azdı, yanına ne kadar aldığını bile bilmiyordum. Gözlerimi camdan çektim ve masanın üzerinde duran cüzdana diktim. Karttan değil, nakit ödüyordu her defasında. Kartı var mıydı emin değildim. Bu yüzden uzanıp siyah deri cüzdanı aldım.

İçimden bir yudum alıp cüzdanı açtığımda orta kısımda ondan fazla iki yüz kağıt olduğunu gördüm. Cüzdanın kenarlarına baktığımda ise hep karttı ama hangisini kullanıyordu emin değildim.

Parmaklarımı sıkışmış kartların arasında gezdirirken bir kartı çıkardım, onunla beraber araya sıkışmış bir kağıt daha çıkarken kaşlarımı çattım. Fotoğraf gibi duruyordu.

Kartı kenara bırakıp ikiye katlanmış fotoğrafı açtım, katlandığı için orta kısmı içe gömülmüştü ve biraz kırışık duruyordu. Ama fotoğraftaki gülümseyerek bakan genç çocuğu fark etmemek elde değildi.

Eski bir fotoğraf gibi duruyordu, park gibi yeşillik alanın önünde poz vermişti. İki yanağı gamzeliydi ve güldüğü için hafifçe içine çökmüştü. Gözleri bu yıpranmış fotoğrafta pek seçemesemde maviydi. Gözlerinin içi gülüyordu sanki.

Çok güzeldi.

Fotoğrafın tarihine baktığımda bundan on yıl öncesini gösteriyordu, muhtemelen şimdi benim yaşlarımdaydı.

Parmaklarımın ucundaki fotoğrafı ters çevirip arkasına baktım. Bir şey yazılıydı ama dağılan mürekkep bu yazıyı dağıtmış, yer yer lacivertlik bırakmıştı. Fotoğrafı yeniden çevirdim, çocuğun gülümsemesine baktım.

İçim huzursuzlukla dolmuştu.

Dişlerimi sıkıp fotoğrafı aynı şekilde katlayıp kartla beraber yerine koydum, cüzdanı kapatıp onun tarafına bıraktım. Gözlerim cüzdandayken rakı bardağını kaldırıp kafama diktim.

Dakikalar sonra İso yanıma geldiğinde hiç oturmadan montunu giyindi.

"Yediysen kalkalım." dediğinde kafamı salladım.

O cüzdanıyla beraber kasaya ilerlerken montumu giyindim ve kendimi dışarı atıp bir sigara yaktım. İçime derin bir nefes çektim.

İso'nun hayatı hakkında pek bir şey bilmemek şimdi daha sinir bozucuydu.

BİRADER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin