1- Kederle Yıpranan Yürek

304 24 20
                                    


İnsanlar, akıl almaz canlılardır. Çabuk değişirler, çabuk parlayıp çabuk sönerler. Hatta bazen hiç ifadesizce dururlar. Sadece bakarlar etrafa. Yaşamayı unutmuş gibi görünür bazısı. Belki de gerçekten unuttuklarından dolayıdır, bilinmez. Ben bunları dünyaya şanssız gelenler olarak tanımlıyorum. Etraflarında bir şeyler olup bitiyor ama dış dünyayla iletişimleri zayıflıyor bir süre sonra.
Elbette bunun için onları suçlamaya lüzum yok. Belki de yaşadıkları ağır şeyler onları buraya kadar sürüklüyor.

Şuan karşısında durduğum binanın bahçesindeki insanlar tam olarak böyle görünüyorlar. Yürüyorlar, konuşuyorlar fakat içlerinde heyecan yok belli. Yüzleri solgun, bazılarının kaşları çatık. Bazıları ise normalden daha fazla mutlu. Hepsi birbirine çok zıt. İşte psikoloji burada devreye giriyor olsa gerek. Psikolojileri onları yönetiyor. Kafalarının içindeki o şey: travmalarından, yaşadıklarından ve geçmişindeki zayıf anlardan beslenip onları ele geçiriyor. Ve tabii ki herkeste farklı bir reaksiyon buluyor. Durduğum yerde acaba ilerleyen zamanlarda bende böyle olacak mıyım endişesi gözümü korkuturken bunu düşünmenin oldukça erken olduğunu farz ederek kafamdan attım tüm bunları.

Peki ben neden burdaydım? Herkesin görmekten, gitmekten çekindiği; bir grup aptal insanın burada kalanlar hakkında ileri geri yorumlarda bulunduğu bir akıl hastanesindeydim. Çünkü kendim istedim. Kesinlikle, yenilgimi kabul edip kendi ayaklarımla tıpış tıpış geldim buraya.

Karşımda görmeyi beklediğim eski püskü binanın yerine oldukça güzel ve bakımlı olan binaya bir göz attım. Kocaman bahçesi, yeşilliklerle dolu. Burada kalan insanlara zarar verecek türden hiçbir şey yok. Sadece doğa var. Yeşillikler, çiçekler ve kuşlar... Etraf sessiz. Şehirden bilmem kaç kilometre ötedeyiz. İnsan burada iyileşmeye oldukça meyilli olmalı. Atmosfer oldukça sakinleştirici.

Bahçe kapısından içeri girdiğim anda tüm gözlerin bana odaklandığına eminim. Üstümdeki o garip bakışları hissettim. Hızlıca bina kapısına ulaştım ve kapıyı açtığım anda bir ses ve bir sima beni yerimden sıçratmaya yetti. Biraz sakinleştiğimde karşımdaki orta yaşlı kadına bakakaldım. Küçükken bir arkadaşınızı korkutmak için plan yaptıktan sonra bir yere saklanır ve başarılı olduğunuzda saf duygularla kahkaha atardınız ya, öyle kahkaha atıyordu karşımdaki kadın. Onun bu tepkisine bende gülmeye başladım. Daha sonra yanımdan geçip gittiğinde az önceki olaya bir müddet daha gülümsedim ve yoluma devam ettim. Buraya gelmeye devam edeceksem daha çok karşılaşacaktım böyle şeylerle.

Gideceğim yeri bulmaya çalışırken karşıma çıkan hemşireye nazikçe seslenip yanına gittim. Güler yüzlü biriydi. Dışarıdan geldiğimi anlamış olmalıydı.

"Doktor Lee'nin odasını arıyorum ama tam olarak tarif edebilir misiniz?" Kibarca sormuş olduğum bu soruya hemşire beni reddetmedi ve odaya kadar eşlik etti. İçeride görüşmekte olan biri olduğunu öğrendiğimden koridorda beklemeye başladım. Doktorların olduğu katta olmama rağmen sessizlik yoktu. Diğer katlardan gelen sesler ve burada kalan birkaç hastanın sesi geliyordu. Bugün havanın güzelliğinden olacak ki herkes dışarıya çıkmıştı yine de binada fazla kişi yoktu. Koridordaki korunaklı pencerelerden zar zor baktım bahçeye. Ardından kapı sesi duymamla doktorun odasından çıkan kişiye kısa bir bakış atıp içeri geçmem söylendiğinde, içeri girdim. Oldukça hoş bir odaydı. Ama beyazın hakim olması fazla sıkıcıydı. Doktorla kısa bir bakışmadan sonra önündeki koltuklardan birine oturdum. Gayet sevecen bir kadına benziyordu. Rahat olmaya çalıştım ama bu biraz güçtü.

"Hoş geldin. İsmini öğrenebilir miyim?" diye bir giriş yaptı. Ben etrafı süzmeyi bitirip doktora döndüm.

"Jung Wooyoung."

Önündeki sarı yapraklı deftere bir şeyler karaladı. Tam göremiyor, okuyamıyordum. Tekrar bana döndüğünde ne diyeceğimi bilemedim. Buraya kendi hür irademle gelmiştim. Bir şeyler yolunda gitmiyordu farkındaydım. Belki bunları düzeltirim umuduyla gelmiştim. Ama aylardır içimde yer eden bu endişeyi, korkuyu ve bastırılmış duyguları nasıl açığa çıkaracağımı bilmiyordum. Etrafımda beni dinleyen biri yoktu. Aylardır psikolojik baskı ve şiddete maruz kalmış biri olarak ne söylemem, nereden başlamam gerektiğini kestiremiyordum.

Sandman | woosan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin