Taylor Swift- Caroline
Medyayla dinlemenizi tavsiye ederim, keyifli okumalar:)
Kendinizi yeniden doğmuş, başka bir deyişle yenilenmiş hissettiniz mi hiç? Kendinizden bir parça taşıdığınızda veyahut ruhunuza dokunacak derecede iyi şeyler olduğunda elbet ki böyle hissetmişsinizdir. Omuzlarımdaki yükün artık çok da ağır olmadığını ve ruhumun yavaş yavaş hafiflemeye başladığını fark ettiğimde tam da yeniden doğuyor ve hayata yeni bir sayfa açtığımı düşünüyordum. Bir seansım daha iyi bittiğinde artık bir şeylerin yoluna gireceğine olan inancım yavaş yavaş yeniden güçleniyordu. Ve kendimi daha iyi hissetmemek için hiçbir sebebim kalmıyordu.
Uzun bir zamandır gerçek anlamda iyi hissetmek en büyük ihtiyacımdı. Aslında anlaşılmak, birine içinizi dökmek herkes için en büyük ihtiyaçtı. Bu yaşıma kadar bir tane bile arkadaşım ve tam anlamıyla ailem olmadığı için yalnızlık duygusu fazlasıyla hayatımda yer etmiş ve her şeyi içime atmanın zaruriyetini yaşamıştım. Fakat insanoğlu yaşadıklarını bir çırpıda anlatamıyordu kimseye. Ya da ben fazlasıyla çekingendim bilmiyorum ama gerçekten zordu. Hayatıma erkek arkadaş figürü olarak giren birine bile güvenip de dökememiştim içimi. O figür aslında benim hakkımda hiçbir şey bilmezdi. Her şeyi bildiğini sanardı, beni çok iyi tanıdığını fakat benimle ilgili en belirgin şeyleri bile bilmezdi. Çünkü o sadece dışarıdan görünen Wooyoungla olmak istemiş ve benliğimi önemsememişti. Bense böyle birine içimi açıp da geçmişimi anlatmanın pişmanlığını yaşamak istememiştim haliyle. Gerçek beni bu zamana kadar kimse önemsememişti ne yazık ki. Ama artık mutlu hissetmeye başladığımı fark edebiliyordum. Burası bana iyi hissettiriyordu ve içimden bir his devam etmemi söylüyordu.
Hastanenin merdivenlerini nahoş bir şekilde gülümseyerek indiğim sırada dikkatimi çeken şeyle son basamakta durdum. Sonra birkaç adım atıp o odanın önüne geldim. Choi San'ın odasına. Ona ne oldu diye düşünmeden edemedim. Ara sıra aklıma gelmişti. O günden sonra çok daha iyi olmasını dilemiştim hep. Merak duygum beni çepeçevre sararken kapıya doğru yaklaştım ve hafif aralık olduğunu gördüm. İçerisi belli belirsiz görünüyordu bu yüzden biraz daha yaklaştım. Artık tamamen kapının dibindeydim. Şuan gizlilik kurallarını ihlal ediyor sayılır mıydım? Umarım sayılmazdım çünkü gerçekten iyi olup olmadığını bilmeyi çok istiyordum.
Camın kenarındaki yatağında küçülmüş bedene bakakaldım. Dizlerini kendine çekmiş ve kollarını bacaklarına sarmıştı. Bahçeye bakıyordu. O günden sonra daha iyi gibiydi sanki. En azından sakindi. Ne kadar orada öylece oturan bedene baktım hatırlamıyordum ama bir anda kapıya doğru dönen yüzüyle beni göremeyeceğini bilmeme rağmen panik yapıp hemen kendimi yandaki duvara atmıştım. Bir süre hareket hissetmeyip herhangi bir ses duymayınca yavaşça ne yaptığına bakmak için tekrar eğildiğimde kapı ardına kadar açılmıştı.
Telaşla gözlerim büyürken kendimi suçlu gibi hissettim. Öyle de olmalıydım. Hiçbir şey diyemedim, afallamıştım. Karşımda oldukça ifadesiz, buz gibi suratıyla biri duruyordu. Ne diyebilirdim ki? Ayrıca bir şeyler desem anlayışla karşılayacak mıydı orası meçhuldu. Heyecandan ve endişeden olsa gerek nefesimi tuttum istemsiz. Bu süreçte de onun dağınık siyah saçlarına, gözleri kadar keskin olan yüz hatlarına, sağ kaşındaki çiziğe ve kuruluktan dolayı soyulmaya yüz tutmuş dudaklarına takıldı gözlerim. Gözlerinde aşırıya kaçan bir baygınlık vardı. Tepeden tepeden bakıyordu. Soğuk biri gibiydi fakat ne kadar ağır şeyler kullanabileceği ihtimalini göz önünde bulundurursak, ifadesinin kaynağı ilaçlar da olabilirdi.
"Kimsin sen?" Yüzünde olduğu gibi buzdan hallice bir ses tonuyla sordu. Kem küm ettim birkaç saniye. Çünkü karşımda bu şekilde duran biri varken anında konuşmak hiç de kolay değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sandman | woosan ✓
Fanfiction𝑅𝑢ℎ𝑢𝑚𝑑𝑎𝑘𝑖 𝑐̧𝑖𝑐̧𝑒𝑘𝑙𝑒𝑟𝑖𝑛 𝑜̈𝑙𝑚𝑒𝑠𝑖𝑛𝑒 𝑖𝑧𝑖𝑛 𝑣𝑒𝑟𝑑𝑖𝑔̆𝑖𝑚 𝑖𝑐̧𝑖𝑛 𝑜̈𝑧𝑢̈𝑟 𝑑𝑖𝑙𝑒𝑟𝑖𝑚. 𝑂𝑛𝑙𝑎𝑟ı 𝑦𝑎𝑠̧𝑎𝑡𝑎𝑐𝑎𝑔̆ı𝑚𝑎 𝑠𝑜̈𝑧 𝑣𝑒𝑟𝑚𝑖𝑠̧𝑡𝑖𝑚. 𝐹𝑎𝑘𝑎𝑡 𝑠𝑒𝑛 𝑠𝑎𝑘ı𝑛 𝑜̈𝑙𝑑𝑢̈𝑟𝑚𝑒 𝑔𝑢̈𝑧𝑒𝑙 𝑐...