34- Parıldayan Işık

27 8 4
                                    

ATEEZ-Light

(bu şarkıyı woosan'a adıyorum:)

Karşımdaki fotoğraflara bakarken anılarımın hafızamda canlanmasıyla gülümsedim. Sanla birlikte gittiğimiz geziden fotoğrafları düzenliyordum ve o günü tekrar yaşamış gibi hissediyordum. Çok kıymetli vakitler geçirmiştik. Çok eğlenmiştik birlikte. Bana uyum sağlayabilmesi beni fazlasıyla memnun etmişti. İki gün de sanki tüm hayatımız değişmişti, çok alışmıştık her dakika birlikte olmaya. Sonra tekrar her şey aniden eski haline dönmüş ve boşluğa düşmüştüm. Şimdi kim bilir ne yapıyordu. Umarım biraz da olsa sosyalleşmeye başlamış ve mutlu hissediyordur. Bu iki gün ona bir şeyler katabildiyse kendimi çok mutlu hissedecektim. 

Omzumda hissettiğim elle çok az irkilmiştim. Seonghwa ve Hongjoong yanıma yerleşirken selam verdiler. Ardından ikisi de gözlerini ekrana diktiler ve gülmeye başladılar. Hwa heyecanlanmıştı ve ısrarla diğer fotoğraflara bakmak isteyince açmıştım. 

"Ne güzel eğlenmişsiniz." dedi Seonghwa fotoğraflara bakmayı bitirdikten sonra. 

"San nasıldı?" diye sordu Hongjoong. 

"Benimle olduğu sürece mutluydu, kötü herhangi bir şey olmadı." dedim kısaca. 

Havadan sudan konuşmamızın ardından dersim başlayacağı için yanlarından ayrılmak zorunda kaldım. Telefonum çalmıştı ve arayan Bayan Lee'den başkası değildi. San'ın o günden sonra çok mutlu gözüktüğünü fakat bende bir problem olup olmadığını merak etmişti. Bunun Sanla alakası olmadığını seans günü konuşabileceğimizi teklif ettiğimde anlayışla karşılamıştı. Telefonumu kapatıp sınıfa doğru ilerlerken ismimin seslenildğini duydum. Arkamı döndüğümdeyse Yeosang olduğunu fark ettim. Anlam veremedim neden bana seslendiğine. Yanıma gelip selam verdi ve bende aynısını yapıp karşılık verdim.

"Geçen gün için teşekkür mahiyetinde düşün." Elindeki kahveyi uzattı. Şaşkın şaşkın baktım yüzüne. Zaten teşekkür etmişti çoktan, buna gerek yoktu. Yine de kaba görünmemeye çalışarak aldım. Teşekkür edip sınıfa girdiğimdeyse kahveyi direkt çöpe attım. Kimseye ne tahammülüm ne güvenim vardı. Tek dileğim çok fazla peşimde dolanmamasıydı. Çünkü katlanacak kafada hiç değildim.

***

Projemi bitirmenin rahatlığıyla yerimde gerindim. Hava almak için balkona çıktım. Sigara paketime sarıldım. Saate baktığımda daha çok erkendi. Bu yüzden biraz dolaşmak istedim. Üzerime ince bir hırka alıp dışarı çıktım. Dar ve çiçekli sokaklarda dolaşmaya başladım. Kulaklığımı taktım ve sevdiğim müziklerden birini açtım.

Ani gelen aramayla hiç tanımadığım bir numara belirdi ekranda. Tedirgin bir şekilde açtım. Hiçbir ses yoktu. "Alo?" Ses gelmedi bir süre. Daha fazla korkmaya başladım. Bende onun gibi yapıp sustum. Tanıdık ses, sevdiğim şarkıyla kulağıma dolmaya başladığında şaşırmadan edemedim. Geçen gece bana söylediği şarkıyı şuan telefonda söylüyordu. Şarkı bittiğinde bir şeyler söylemek için zorladım kendimi. "San?" diyebildim sadece şaşkınlıkla. 

"Bebeğim?" Kem küm ettiğimden dolayı konuşmaya başladı tekrardan. "Telefonumu aldım ve küçük bir jest yapmak istedim. Numaramı kaydetmeyi unutma." Kıkırtısını işittiğimde en güzel şarkının onun sesi olduğuna karar verdim. Sonsuza kadar bana şarkı söyleyebilirdi ve konuşabilirdi. Dinlemekten hiç usanmazdım. Artık istediğim zaman sesini duyabileceğim fikri çok cazip geliyordu. 

"Sen harika birisin Choi San. Ve ben bu harikalığın karşısında ne yapacağımı bilemiyorum."

"Sadece sevdiğini söylesen yeterli aslında." Gülümsedim. Hatta ağzı kulaklarına varmak deyimini gerçekleştirmiştim o an. Çok ani ve beklenmedikti bu. 

"Sesini sonsuza dek dinleyebilecek kadar çok seviyorum seni." Yine bir kıkırtı daha işittim. Mutluydu. Çok mutluydu hem de. Şuan tam anlamıyla sevgili gibi hissettiğim zamandı. Telefonda konuşuyorduk, sevgililer gibi ve bana şarkı söylüyordu. Bu deli gibi mutlu ediyordu beni. Olduğum yerde hareket edebildim sonunda ve yürümeye başladım eve doğru.

"Bu gece de beni uyutur musun Young?" Bebek gibi çıkan sesine dayanmamak elde değildi. Adeta eriyordum. Ricasını geri çevirmeyerek ona güzel bir şeyler mırıldandım. Uyumak üzere olduğundaysa iyi geceler dileyip kapattım telefonu. Nerden aklına gelmişti bu fikir hiç bilmiyordum ama çok hoşuma gittiği kesindi. Yanımda olmadığı anlarda bile yanımda gibi hissedebilirdim artık. Canım sıkıldığında onu arayabilirdim, sesini duyabilirdim, uyuyamadığı zamanlarda ona şarkı söyleyebilirdim.

***

Akşam olduğunda sözleştiğimiz gibi Haneul ders çalışmak için gelmişti. Beraber ders çalışmış ve molalarımızda da sohbet etmiştik. Sonra San'ı görüntülü aramış ve biraz da onunla sohbet etmiştik. Yemeğini yediğinden ve ilaçlarını aldığından emin olmuştum. Yaklaşık kırk dakika kadar görüntülü konuştuktan sonra telefonu kapatıp biraz daha çalışmıştık Haneul'la. Saat geç olunca da evine uğurlamıştım onu. Etrafı topladıktan sonra yatmak üzereyken telefonuma bir mesaj düşmüştü. Annemdendi mesaj. Yarın buluşmak istediği yazıyordu. Öyleyse hastaneden taburcu olmuştu. 

Ne konuşmak istediği konusunda içim içimi yese de uyumaya çalıştım. Bir an önce yarın olsun istiyordum. İçimde bir yerlerde hâlâ umut kırıntıları vardı. Belki yaptıklarından pişman olmuş ve şimdi her şeyi telafi etmek istediğine karar vermişti. Annemi affedebilirdim. Neden bilmiyordum fakat onu affetmek istiyordum. O, bana bir adım atsa ben ona koşa koşa gidecektim. 


_____

"Hayat sana karşı acımasız olabilir Wooyoung fakat sen yılmayacaksın, yıkılmayacaksın biliyorum. Senin çiçeklerin hiç solmayacak, sen her zaman benim parlayacak ışığım olacaksın."

Sandman | woosan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin