40- Işığa Doğru Sendeleyiş

21 7 0
                                    

TXT-Maze In the Mirror


Binlerce kez uyuyup uyanmıştım. Binlerce kez gözlerimi açmıştım, rüyalarımdan uyanmıştım ama bu farklıydı. Çok farklı hissettiriyordu. Yeniden doğmuş, tüm benliğimden arınmış gibiydim. Bu denli farklı hissettireceği aklımın ucundan bile geçmezdi. Şuan yanımda yatan bir başkası olsaydı böyle hissetmezdim, üstüne üstlük pişmanlık bile duyabilirdim. Gözlerimi açtığımda San çoktan uyanmış beni izliyordu. Uyandığımı görünce "günaydın" diye mırıldandı. Aynı şekilde karşılık verdim. Hâlâ gözlerimi açmak çok zordu. Çok yorgundum ve bütün gün yatakta sadece yatmak istiyordum. 

"Rüya mı gördün?" Elinden destek alıp başını yastıktan kaldırdı ve daha sonra da saç tutamlarımla oynamaya başladı. 

"Evet, nereden anladın ki?" 

"Kaşlarını çattın sürekli. Kötü bir rüya mıydı?" Kötünün de kötüsüydü. Direkt kabustu bu hatta. Eski günlerde Minjoong'u gördüğüm gibiydi aynı. Geçiştirmeye çalıştım çünkü onunda morali bozulsun istemedim. Fakat San oldukça inatçıydı. Öğrenmezse içi rahat etmeyecekti. 

"Changbin'i gördüm. " Dümdüz tavana diktim bakışlarımı. "Dünkü olay bilinçaltıma işlemiş olmalı." 

"Sana zarar veremez biliyorsun değil mi? Bunun garantisini verebilirim sana?" Nasıl kendinden bu denli emin olduğuna şaşırıyordum çoğu zaman. Her zaman çok netti. Konu ben olduğumda yaptıklarından çok emindi. Sanki aklımdakileri ona bakışlarımla bir bir sormuş gibiydim. Ama cevap vermekte kararsız gibiydi. Bana kasten göstermediği karanlık bir yönü vardı. Sevdikleri haricinde kişilere şiddet göstermekten kaçınmıyordu. 

Sessizliğin ardından onun yerinde doğrulup sırtını yatak başlığına dayadığı gibi oturdum bende. Yüzüme bakmıyordu. Odanın bir köşesine odaklıydı bakışları. Bu tavırları beni korkutmaktan ziyade beni endişelendiriyordu. 

"San..." Beni duymuyor gibi aynı yere bakıp düşünmeye devam etti. 

"San, bana bakar mısın?" Çenesinden tutup kendime çevirdim. Gözlerime baktığında neden bu kadar garip hissettiğimi anlayamadım. Sanki karanlık tarafına geçmiş gibiydi şuanda. Lakin daha fazla tarif etmek çok zordu. İçim soğumuştu bakışlarından. Bu ilk kez olmuştu. 

"Bu olaylardan doktora bahsetme." Ses tonu bile değişivermişti birden. Buz gibiydi. Hiçbir şey dememe fırsat vermeden yanımdan kalkıp banyoya girdi. Birden nasıl bambaşka biri olduğunu sorguladım içimde. Resmen bir çatışma içindeydim ve bu öyle böyle bir çatışma değildi. Tüm duyguları beraberinde yaşamıştım. Belki de artık bana karşı bir şeyler hissetmiyordu. Belki de dün geceden oldukça pişmandı benim aksime. Gözümü ilk açtığım anda her şey mükemmelken birden bambaşka biri çıkmıştı içinden. Bu durum beni korkutuyordu. İyileşmek yerine yeniden kötüye mi gidiyordu acaba? Eğer öyleyse onu bir an önce hastaneye götürmem gerekiyordu. 

Uzun süre olmuştu ve San'dan ses seda yoktu. Endişeleniyordum. Kapının önüne gidip hafifçe tıklattım. "San orda mısın?" hâlâ ses yoktu. Açmakla açmamak arasında gidip gelirken seslenmeye devam ettim. Kapıyı sertçe açtım. Ağzı köpük köpük Sanla karşılaşmayı beklememiştim doğrusu. 

"Ödüm koptu San." Rahat bir nefes verdim banyo kapısına yaslanırken. Dişlerini fırçalamayı bitirmiş ve ağzını durulamıştı. "Korkuttuğum için özür dilerim bebeğim." Önemli olmadığını belirttim. Onun ardından banyoyu kullanıp çıktım. Salonda oturan bedeni es geçip mutfağa geçtim. Kahvaltı kısmı da oldukça sessiz geçmişti. Salondaki koltuğa kendimi atıp tavanı izlemeye başlamıştım amaçsızca. 

Sandman | woosan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin