31-Seni Seviyorum

33 7 3
                                    

*Victon-Farewell*

"Beni taciz etti."

Yaşlı gözlerimin ardından ona bakmaya çalıştığımda dehşete uğramış bir ifade vardı yüzünde. İfadesizdi. Ruh gibi görünüyordu. Bir gözü seğiriyordu fakat hiçbir şey diyemiyordu. Anlıyordum, çünkü bunları bana söyleyen o olsaydı bende hiçbir şey diyemeden öylece kalakalırdım.

"İleri gitmedi, en kötüsünü yapmadı fakat istememe rağmen baskılarıyla bana dokundu. Bana-" Konuşamadan hıçkırmaya başladım yeniden. Sıkıca gözlerimi yumdum. Yaşadıklarımı hatırlamanın yanı sıra neler olacağını merak ediyordum. Bundan sonra yanımda olur muydu? Belki de bu son anımızdı. Ben stresten dudaklarımı yolmaya başlamıştım bile. Her şeyi bekliyordum, en kötü kelimeleri duymayı bile. Ama kendine çekip sarılmasını beklemiyordum. Kesinlikle beklediğim bu değildi. Hep en kötüsüne hazırlamıştım kendimi. Beni olduğum gibi sevmesi fikrine sıcak bakamamıştım hiç, neden bilmiyordum.

Hıçkırıklarım azalıp ağlamam yavaş yavaş kesildiği sırada beni kendinden ayırmış ve yanaklarımı kavramış ona bakmamı sağlamıştı. Lakin bakamıyordum. O kadar utanıyordum ki olmuyordu, onunla göz göze gelemiyordum.

"San, benimle olmak istemeyebilirsin. Samimi söylüyorum ben..."

"Şşt." Zorla susturmaya çalışınca gözlerine baktım. Gözlerinde hâlâ aynı bakışları görmem çok dokunmuştu. Bana hâlâ çok güzel bakıyordu.

"Hayır Wooyoung, sakın." Daha fazlasını söyleyememiş miydi yoksa sakinleşmemi mi beklemişti bilmiyordum ama susmuştu işte. Yanımdan kalkmış ve kalktıktan sonra da beni kucaklamıştı. Yatak odama gittiğimizi anladığımda sesimi çıkarmadım. Yatağa oturtmuştu beni. Sonra da kendisi oturmuştu yanıma. Sırtımı yatağa yasladım ve kendimi toparlamaya çalıştım. Yanımda bağdaş kurarak bana döndü.

"Wooyoung, ben gerçekten üzgünüm. İnan böyle bir şey yaşadığın aklımın ucundan geçmezdi. Ama senden bu yüzden de vazgeçecek değilim. Ben böyle biri değilim." Saçlarımı geriye attı. "Ben özür dilerim Wooyoung."

"Sen... neden özür diliyorsun?" Zar zor konuştum çünkü konuşmak için bile yüzüm yok gibi hissediyordum. Sesim de çoktan gerilmişti zaten.

"Bunu sana yaşatan hayat adına özür diliyorum. Umarım buraya son gelişinde de sana böyle bir şey yapmaya kalkmamıştır?" Başımı olumsuz anlamda salladım.

"İyi ki de dövmüşüm, keşke daha fazlasını yapsaydım." Son dediğine gülümsemek istedim ama zordu. Yanağımı okşadı." Bunları sana unutturamam ama hatırlamamanı sağlayabilirim bebeğim. O yüzden elimden geleni yapacağım. Tamam mı?"

Boyun girintisine yanaştım. Kolları arasına girdim ve sıkıca sardı beni." Seni seviyorum." İlk kez söyleyebilmiştim bunu. Artık söylemeye ihtiyacım vardı çünkü. Tutamıyordum içimde. Ona olan sevgim dolup taşıyordu ve sığmıyordu içime.

"Bende seni seviyorum uyku perim." Kalbimi nasıl gümbürdetmişti bu kelimeler, nasıl kendime getirmişti aniden. Bunlar asla silinmeyecekti kulaklarımdan. Asla unutmayacaktım bu anı. İlk ilan-ı aşk edişimizdi bu. Ki çok daha fazlasını yapmak isterdim. Her an her dakika söylemek isterdim fakat bunun normalleşmesini istemiyordum. Özel kalmalıydı. Her zaman özel olmalıydı bizim için.

"Uyuyalım mı?" Onu onaylasam da ondan ayrılmam uzun sürmüştü. Çok güvenliydi onun kolları. Bir kez sarıldım mı bırakmak istemiyordum.

***

San üzerini değiştirmek için banyoya gitmişti ve bende pijamalarımı giyip odadan çıktım. O esnada yüz yüze gelmiştik. Salonda uyuyabileceğini söylediğinde bunu az önce öğrendiği şeyden dolayı söylediğini biliyordum. Ama ben aylarca bu anı beklemiştim.

Sandman | woosan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin