29-Özgürlüğe Bir Adım

26 5 7
                                    

*İn Real Life- Tonight Belongs To You* (keyifli okumalarr)


İçimde beliren kocaman heyecan duygusuyla ikişerli inmeye çalıştığım merdivenlerden az daha düşüyordum ki son anda toparlamıştım. Birkaç kişi görüp gülmeye başlamışlardı ve ben de hiçbir sorun yokmuş gibi gülümsemiştim onlara. Sonra koşa koşa San'ın odasına gitmiştim. Birden kapısına abanmış ve hızla açmıştım kapıyı. Karşımda üstsüz bir San görmeyi beklemediğimden ağzım aralanmıştı. Normalde asla bu şekilde girmezdim odasına. Bu sefer heyecanıma yenik düşüp düşüncesizce hareket etmiştim. Çıkıp çıkmamak arasında kalmıştım. Fakat en sonunda çıkmaya karar vermiştim. Tam özür dileyecekken lafımı kesmişti. 

"Girsene Young." Sonra dediğini yapmış ve içeri girmiştim. Üzerine hastane kıyafetinin gömleğini geçirmişti. Bunları istediği zaman giyiyordu. İstemediği zaman da normal günlük giysilerinden giyiyordu. Genelde ben geleceğim zaman özenli giyinmesi gözümden kaçmıyordu tabii. 

Ön düğmelerini ilikleyecekken ben devraldım. Ve düğmelerini iliklemeye başladım. "Hoş geldin."

"Hoş buldum." İşimi bitirdikten sonra geri çekildim ama yeniden kendine çekip sarılınca ben de aynı şekilde karşılık vermiştim. 

"Sen öyle her zaman pat diye girmezsin, bir şey mi oldu?" Eşyalarını bir kenara koyarken heyecanlı heyecanlı anlatmaya başladım. Az daha unutuyordum asıl haberi onunla paylaşmayı. 

"Birkaç günlüğüne evimde misafirsin, yani eğer istersen."

"Ne? Nerden çıktı o?" Kaşları çatıldı ve anlam veremedi bir müddet.

"Hani bir hafta öncesi demiştim ya seni bir yere götüreceğim diye Bayan Lee izin verdi. İki günlüğüne benimlesin. Hem projem için bana yardım etmen lazım."

Aynı heyecanla anlatmıştım her şeyi, içim içime sığamıyordu. Onunla ilk dışarıya çıkmamızın ardından birkaç kez daha tekrarlamıştık bunu. Bunun payı da çok fazlaydı tabii. Lakin ben deli gibi mutluyken o biraz ifadesiz kalmıştı. Bu yüzden benim de yüzümdeki o gülümseme silinmiş ve yerini endişeye bırakmıştı. 

"Sevinmedin mi?" Moralim bozulmuştu. Çünkü ondan beklediğim tepki bu değildi. Yanına oturdum ve cevabını bekledim. 

"Sevindim sevinmesine ama endişeliyim..." Nedenini sorar gibi baktım yüzüne. Çekine çekine baktı ve yine aynı şekilde cevap verdi.

"Ataklarım tutarsa diye, seni korkutmaktan endişeliyim." Sıkıntılı bir nefes verdim. Bu konuyu kapattığımızı sanıyordum ama hâlâ kapatamadığımız aşikardı. Daha kaç defa benim için endişelenmemesi gerektiğini söyleyecektim bilmiyordum ama San fazla kasıntı davranıyordu bazen. Onu anlıyordum, atakları tuttuğunda ne hale geldiğini de çok iyi biliyordum. Lakin kaç kez yanımda sakinleşmiş kaç defa ona iyi gelebilmiştim. Bunda korkulacak bir şey olmadığını en iyi ben bilirdim. 

"Atak anında neler yapmam gerektiğini biliyorum. Doktordan hepsini öğrendim. Gerçekten bu tepkiyi beklememiştim San. Mutlu olursun diye düşündüm. Neyse tamam boş ver o zaman. Kendim..."

"Sus Wooyoung." Ne yapmak istediğine anlam veremedim bir süre. "Ve hazırlanmama yardım et. İki gün boyunca benimlesin, şimdiden sıkılmamak için dua et." Birkaç eşyasını toplamak için ayaklanmıştı. Arkasından gidip beline sarıldım. Hareketimle duraksadı.

"Senden sıkılmam, hiçbir zaman." Başımı sırtına yasladım ve ellerimin üzerinde ellerini hissettim. Bana doğru döndü. Saçlarıma öpücük kondurup hazırlanmasına devam etti. Bana ait olan hırkayı aldı başucundan.

Sandman | woosan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin